20 December, 2006

allright

Yine uzun zaman oldu dimi.Sanki 1-2 gün önce yazmışım gibi geliyor ama bi bakıyorum 10 günden fazla olmuş yazmayalı.zaman öyle çabuk geçiyor.Yılbaşı geliyor işte ama benim içimde geçtiğimiz yıllardaki kadar heyecan yok.Belki yaklaştıkça daha iyi hissederim bilmiyorum.Hem daha o gün ne yapacağımız bile belli değil.son bi kaç haftadır izin günlerim hastanede geçiyo belki o yüzden sıkıldım böyle.Özel sigorta benden ameliyatımla alakalı çeşitli belgeler istedi.Varya bu ülkede dürüst olmak problem.Yani bişe söylemeyenlerde bi problem yok.Ben malesef dürüst olduğum için bi sürü işle uğraşıyorum.bi de bi günkü randevum gece 11 deydi ki iyice cinler tepeme çıktı yaa.Böyle bi şehir işte burası sabahın köründe hastaneye gidiyorsun sana gece 11 de randevu veriyorlar.Hemde özel hastane, hemde hafta içi.Bööyle işte.Hayatımdaki gelişmeler bunlarla sınırlı.Hala bitmedi işlerim, kan alınıyor, tahlil yapılıyor vs. vs. Umarım yılbaşım iyi geçer.Geçen seneyi o kadar özledim ki.2006 yılbaşım o kadar güzeldi ki...

07 December, 2006

yazamamıştım

yine yazamıyordum çünkü bilgisayarın başına oturmak için geç saatlere kaldığımdan hep uykuma yenik düşüyorum.Ama neyse artık öyle yapmicam.Tüm hayatımı daha düzenlemeye, zamanımı daha verimli kullanmaya çalışam.Ziraa ilerde bu yazdıklarımıokumak istiyorum ve böyle giderse bi anlamıolmicak.Yılbaşı yaklaşıyor.Bende baþka bir þehirde olmama rağmen yılbaşını ve doğum günümün yaklaþmýþ olması sevinciyle moralim yerinde.Heryer süslenmiş, kırmızı ve yeşil. Bende geziyorum bolbol.Arkadaþlarým geldi Adana'dan ve benim de hafta içi off olmam sebebiyle birlikte istanbul'un nimetlerinden yararlandık.Dün oziyle birlikte ortaköyde güneþe sırtımızı verip dedikodu yaptık.Kendimi küçükken gittiðim piknikte gibi hissettim.Dönüþte güneþin ve temiz havanýn verdiği yorgunlukla gözlerim kapanıyordu:) Ama yıkılmadık ve taksimi de gezdirdim ona bütün pasajlara girdik, alıþveriþ yaptık.Genelde o yaptı:)) Ee tabi insan buraya sadece gezmeye gelince alıþveriþ yapıyor.Burda yaþarken sadece kira ve yol parası ödüyor, bi de bu kadar güzel eþyaların içinde nefsine hakim olmayı öğreniyor!!!!!Bu arada akşamında da taksimde arkamdan birisi yüzümü kapadı ve aklýma gelen 2 kişiden birisi olan bir lise arkadaþýmla da karþýlaþtýk ve uzun süre sonra kalabalık bir grupla nevizadeye gittik:))
Bugün yine çalışıyorum.Telefonlara bakıyorum, insanlara dert anlatmaya çalışıyorum:)) Ama mutluyum.Bu arada uzun süredir can yayınlarından aldığım kitaplarý bitirmeye çalışıyordum ve o yüzden de kitap konusunda yorum yapamýyordum.Sonra zaten yorulduðuma ve kendime eziyet etmemem gerektiðine karar vererek en son okuduðum, hastanede geçen bi kitabý (yolculuk, fransýz bi yazarýn) bir köþeye kaldýrarak Leyla'nın evini okumaya başladım.Bitmek üzere.Ve çok hoþuma gitti kitap.Eski Ýstanbul hanımefendisi Leyla Hanımdan bahsediliyor kitapta.Cumhuriyet döneminde yazılmıþ bir adab-ı muaþeret kitabından alıntı yapmak istiyorum:

"Vapurda, trende, tramvayda, tünelde hülasa bütün nakil vasıtalarında yanınıza rastlayan bir bayaný öyle yiyecek gibi süzmeyiniz.O bir moda mankeni deðildir ki üstünü başını seyredesiniz."
"Bilhassa yaz aylarında gezip tozduktan sonra trende veya vapurda otururken ayağınızı sıkan veya nasırınızı acýtan iskarpininizi usulcacıçıkartýyor ve havalandırıyor musunuz?Bu adi hareketi yapmaya canınızın yanmasını tercih ediniz."
Ve kadınlar için de bunlar gibi kurallar var.Taa 1920 lerde yazýlmıþ kurallar.Bu konuda çok da fazla yorum yapılamaz aslýnda ama aradan 80 yýl geçmesine rağmen aynı þekilde, hatta daha kaba insanlarla bir arada yaþamamýz ne kadar üzücü.Öyle çok isterdim ki o yýllarda yaþamayý...

30 November, 2006

me and boby mcgee


Busted flat in Baton Rouge, waiting for a train
And I's feelin' nearly as faded as my jeans.
Bobby thumbed a diesel down just before it rained,
It rode us all the way in to New Orleans.

I pulled my harpoon out of my dirty red bandanna,
An' I's playin' soft while Bobby sang the blues, yeah.
Windshield wipers slapping time, I was holding Bobby's hand in mine,
We sang every song that driver knew.

Freedom is just another word for nothing left to lose,
Nothing don't mean nothing honey if it ain't free.
Yeah, an' feeling good was easy, Lord, Bobby sang the blues,
You know feeling good was good enough for me, hmm mm,
Good enough for me and my Bobby McGee.

From the Kentucky coal mines to the California sun,
Bobby shared the secrets of my soul.
Through all kinds of weather, through everything that we done,
Said Bobby baby, he kept me from the cold.

One day up near Salinas, Lord, I let him slip away,
But he was lookin' for that home and I hope he finds it.
But I'd trade all of my tomorrows for one single yesterday
To be holdin' Bobby's body next to mine.

Freedom's just another word for nothing left to lose,
Nothing, that's all that Bobby left me, yeah.
Feelin' good was easy, Lord, Bobby he sang the blues,
I said feeling good was good enough for me, hmm mm,
It's good enough for me and my Bobby McGee.

La la la, la la la la, la la la, la la la la
La la la la la Bobby McGee.
La la la la la, la la la la la
La la la la la la, Bobby McGee.

La la la, la la la la la la,
La la la, la la la la la la,
Na na na na na na na na, Bobby McGee, yeah.
Na na na na na na na na, na na na na,
Na na na na na na na na, na na na na,
Hey now Bobby Lord, Bobby McGee, yeah.

Hell, I'm calling my lover, calling my man,
I said I'm calling my lover, I do the best I can,
I said now c'mon,Bobby now, come on Bobby McGee, yeah.
Lordy, Lordy, Lordy, Lordy, Lordy, Lordy, Lordy Lord
Hey, hey, hey, Bobby McGee, yeah!

17 November, 2006

annem geldiii, gittiiii.



çıldıracam yaaa 2 keredir süper yazılar koyuyorum ve fotolarla yerlerini düzenlerken ve kes yapıştır yaparken silindi 2si de worde de yapıştıramadım, özgür saolsun format attıktan sonra office yüklememiş.Offf yaaa çok sinir oldum.Neyse şimdilik fotolarla idare edin bakalım.annemden hatıra:P

05 November, 2006

utanıyorum..

öyle değişik bir haftaydı ki..İşten bahsetmicem.İşle alakalı daha sonra anlatırım ancak bu hafta ülkede öyle şeyler oldu ki.Küçücük bir bebeğe tecavüz ettiler.Hepimiz de sadece dinlemekle yetindik.Tüylerim ürperdi her duyduğumda, devam edemedim dinlemeye.Ama elim kolum bağlı durdum öylece.Malesef benim yapacağım bir şey yoktu.Tek üzüldüğüm şey, keşke daha doğru bir adalet sistemimiz olsaydı.Ben sadece utandım, böyle insanlarla aynı ülkede yaşamaktan...

21 October, 2006

sihirli balyoz

Başbakanını hastaneye götüremeyen devlet, depremle nasıl baş edecek?


Biliyorum; gazete okurlarının çoğu gerçeklerle yüzleşmek yerine, magazinin hayal dünyasına sığınmayı tercih ediyor.

Gerçekler onu rahatsız ediyor.

Değiştiremeyeceği bir gerçeği duymak yerine, hayalle avunuyor.

Ama ne yapayım ki benim de işim gerçekle uğraşmak.

Romanlarda bile hayal dünyası yoluyla gerçeğe vurgu yapmak.

Bir terzi için kumaş neyse, yazar için de gerçek o.



***

İki gündür bütün Türkiye, ülkenin başbakanının hastaneye götürülüş traji-komedisini izliyor.

Ters yola girmeler mi istersiniz, kaza yapmalar mı, hastayı arabaya kilitleme becerisini mi, kurşun geçirmez arabaya ateş etme girişimlerini mi, balyoz operasyonunu mu!

Sizce bu durum bir istisna mı...

Yani bu ülkede sadece Başbakan korumaları mı böyle beceriksiz ve plansız.

Hayır!

Türkiye’de her iş böyle yürüyor.

Birçok kazazede “kurtarılırken” can veriyor, kalp krizi geçirenler hastaneye yetiştirilemiyor, yüzlerce hasta yanlış narkoz, yanlış ameliyat, hatalı tedavi sonucu rahmetli oluyor.

Ama bunlar Başbakan’a olmadığı için kimse umursamıyor bile.

Üçüncü sayfalara bir günlüğüne küçük bir haber oluyor.


***

Şimdi benim sorum şu:

Başbakanını hastaneye götüremeyen devlet, yaklaşan İstanbul depremiyle nasıl baş edecek?

Yıkılan evlerin, patlayan doğalgaz tesisatlarının, girilemeyen sokakların nasıl üstesinden gelecek?

Hepimiz biliyoruz ki bu büyük felaket geldiğinde, İstanbul ve civarı kaderine terk edilecek.

Herkes can telaşına düşmüş olacağı için hiçbir kurtarma faaliyeti yürütülemeyecek.

Bazı sokaklara üç ay girilemeyecek.

Yağmanın önüne de geçilemeyecek.

Sözlerim çok mu ağır?

Bence değil, çünkü gerçek bundan çok daha ağır.


***

Biz yöneticilerden daha güvenli ve daha iyi bir yaşam talep etmiyoruz.

Onlardan hesap sormuyoruz.

Siyasetle, beyaz dizi izler gibi ilgileniyoruz.

Bir düşünün: Geçen seçimlerde, bu şehirde oturan ve kendisini İstanbullu hissetmesi gereken on beş milyon insanın kaçı, seçeceği partiye “Sen benim çoluğumun çocuğumun canını kurtarmak için ne yapacaksın? Ne planın var!” diye sordu?

Bu sorunun cevabı birçok şeyi anlatmaya yeter.


Zülfü Livaneli

20 October, 2006

keşke


keşke herşey bu kadar mekanik olmasa,
ne bu kadar trafikte yorulsam
ne de bu kadar çok çalışsam,
keşke hala bayram geliyo diye sevinebilsem,
adana'da olsam da annem kaldırsa erkenden,
mükellef bir kahvaltı sofrasının ardından dayımları beklesek,
bu kadar sevinmesem 3 gün dinlenecem diye.
dersim olsa çalışacak,
çalışmasam da bişey olmayacağını bildiğim, boşverip sınavdan önce gezebildiğim,
hala dizi izleyebiliyor olsam,
otursam sobanın yanına yanık kokusu alana kadar,
ilk gün midem ağrısa şeker yemekten...
basak ve burcakla kudursak, sayısız fotograf çeksek...
özledim gerçektenn..

10 October, 2006

ahhh dişiiim


Hastayım yineee.Bıktım artık yaa.İş hayatım eğitimle devam ediyor.Henüz telefon konuşmalarına geçemediğim için çok da renkli günler yok şu ara...Öğrencilik devam ediyor.Ancak son günlerde ööyle bir diş ağrısıyla uğraşıyorum ki..Hiç bişe düşünecek halde değilim.Cumartesi 20'lik dişim bir operasyonla çekilecek:( Tek diş ağrısı da değil, bademciklerim felaket, başım burnum rezalet... Anlayacağınız, şu ağrı geçinceye kadar dinleniyorum.

01 October, 2006

klik klik


Geçen hafta click diye bir filme gittim.Konusu o kadar hoşuma gitti ki.Buraya yazma ve okudukça hayatıma uygulama ihtiyacı duydum.Filmimizin kahramanı(ki kendisi Adam Sandler oluyor.) bir kumanda satın alıyor.Bu kumanda sayesinde hayatını kolaylaştırmayı planlıyor.Sayısız kumandadan kurtulup (tv,klima, garaj kapısı,video..) tek bir tanesiyle hayatını yönetmeye başlıyor.Ancak keşfediyor ki bu kumanda sadece eşyalar üzerinde değil, kendi yaşamı üzerinde de etkili.Böylece zaman kaybetmiyor, tüm zamanını (karısından ve çocuklarından çaldığı) işine harcıyor.Ama kötü zamanları da atıyor.Mesela terfi edeceği zamana atlıyor.Aradan yıllar geçmiş oluyor(yaşanmamış yıllar).Ne çocuklarının büyümesine tanık olabiliyor, ne de karısının elden gidişine.Yani hayatta her şeyi planlara bağlamamak lazım.Her günü doyasıya yaşamak.Filmi aşırı beğendim.Anafikri kısaca John Lennon'un bir lafını hatırlattı bana:"Hayat, biz gelecek için planlar yaparken başımızdan geçenlerdir".Gerçekten de herşeyi bi plana endeksliyoruz.Bundan sonra böyle yapmıcam.Sonunda iş buldum.Ama bulana kadar boşuna stres yapmışım.Bundan sonra da maddi sıkıntılarım olacak belki ama artık umurumda olmicak.Bu şehri de sevmeye başlicam artık.Dönmeyi beklemeden..Pisimin iş bulmasını bekliyoruz şimdi de istemeden ama artık ona da üzülmüyorum:p İşte ilk iş günümden önceki ruh halim..

işşşş



Eveet elimde yüzüğüm, geldim İstanbul'a.Daha Havaş'a bindiğim anda telefonum çaldı.Veeee pazartesi işe başlıyorum.Güzel bir bankanın çağrı merkezinde.(Hadi söyleyim, garanti:))Nişan şans getirdi bana.Umarım pisime de getirir:(( Hayallerimdeki iş değil tabii.Ama eğlenceli olacağı kesin.yine kısa yazıyorum ama napalım.döncem ben:P

25 September, 2006

nişan




Döndüm ben.Öyle güzeldi ki herşey.Rüya gibiydi.Anlatmakla bitmez.Ancak ASKİ bizim sokakta kazı yaptığı için tüm telefon bağlantıları ve ADSL kesik o yüzden de ben şu anda kısa kesmek zorundayım.Nişan günüm tersliklerle başladı bu Adana sıcağında yağmur yağdı.Kuaförde elektrik kesikti, kuaförüm eve gelip yapacaktı saçımı ancak evde de kesikti.1,5 saat bekledikten sonra Adana'nın diğer ucunda olan şubesine gittik hep birlikte.Tahmin edersiniz moralin ne kadar bozulacağını.Ama yine de herşey çok güzeldi.Bizim ev organizasyon firması tarafıdan giydirilmiş sandalyeler, şamdanlar, mumlar, örtüler..Çok değişik ve güzeldi.Emmo ve ben misafirlerden sonra girdik eve.İnanılmazdı.O kadar çok flaş patladı ki.Kendimi çok garip hissettim. Girişte Buu My All'u koymuş dans etmemiz için ama Emmo ve ben ısrarla dans etmedik.Çok güzeldi herşey yaa yüzüğün takılması, pasta sevdiklerimle birlikte olmak.Çıkışta da North Shield'e gittik.Kurtlarımızı döktük.Herşey süperdi.Yüzüğüm çok güzel:)Hepsinin fotolarını koyucam yakında ancak şu an sadece 1 tanesi koyabiliyorum.Bu arada halen Adana'dayım ve cevap bekliyorum görüştüğüm yerlerden. Aslında hiç dönesim yok ya neyse:P

19 September, 2006

hazırlık

Öyle yorgunum ki.Bloga yazacak halim bile kalmıyor.ADanaya geldim diye mutluyum. Ancak nişan hazırlıkları, son toparlanmalar vs. vs. derken yoruluyorum.Bi de hafta sonu Auumun düğününe Konyaya gittim.Uykusuzluk ve yorgunluk diz boyu.Bu arada Başak ana sınıfına başladı.Ben götürdüm ilk gün.Çok komikti.Ancak bunların hepsini bir diğer yazımda açıklarım.22'sinde sonra:))

13 September, 2006

sözün özü

Neler oldu neler? Sözün özü: maydanozlu köfteler...(çook önceden oynadığım bir tiyatro oyunundan sevdiğim bir alıntı) Ben yine yeniden bir mülakata gittim.Daha doğrusu ben mülakat sanıyodum bi gittim ki benim dışında yaklaşık 60 kişi daha var ve sınav olcaz.O kadar da düzgün giyinmiş saçım için fön parası vermiştim.Bi baktım kotla gelen bi sürü adam.Tüh dedim bi de şimdi mülakat için süslen sonra ama ööle olmadı.Neyse biz 2 aşamalı bir sınav olduk.İlk aşama paragraf sorularından oluşuyordu.2. aşamada ise 80 soruluk rakamlardan oluşan dikkat testi ve sadece 6 dakikan var.Neyse işte bişeler yaptık.Sonra bekleyin sonuçları optik okuyucu ile okicaz dediler ve okudular.16 kişi geçmiş sınavı ve içlerinde ben de vardım.İşte ilk 8 kişiyi grup mülakatı için aldılar.Karşımızda 3 kişi oturuyor ve bizim bir konuyu tartışmamız bekleniyor.Neyse işte tartıştık.Sonra hadi siz gidin biz sizi bugün 6'ya kadar aricaz dediler.Ee bende Adana biletimi iptal etmek zorunda kaldım.Sonra beni aradılar ve birkaç saat sonrası için randevu verdiler.Orayla görüştükten sonra nihayetinde bugün bankanın kendisiyle görüşme şansına eriştim!Yani neticesinde iyi işte.Cevap bekliyorum.Gitmek istiyorum artık evimee..Bu arada bayanlara burdan çok önemli bir öğüt vermek istiyorum:Bugün bir kozmetik firmasına küçücük bişe almak için girmiştim ve ordaki çok sevimli bayanın(!) zamanınız varsa cilt bakımı yapalım sorusuyla karşı karşıya kalınca e benim de zamanım var ve zaten çok bakımsız hissediyorum kendimi.Hadi dedim bu kadar ısrara.Neyse oturduk sandaleye.Maskeler, tonikler, kremler... ama cildim cidden yumuşadı.Tabi ben sandalyeye otururken kesinlikle alamam diyodum.Kadın anlatmaya başladı Clinique markasının güzelliğini vs.Bende öğrenci olduğumu falan söledim.Daha sonra alırım vs.En son belki bir sabun alırım dedim.Amaaa ben ordan bir set alarak çıktım. İnanılmaz bir satış tekniği.Hala inanamıyorum.Yani aslında uzun süredir almak istiyodum ama daha zamanı gelmemişti.İçimde biraz mutluluk, biraz pişmanlık, kremimi sürüyorum.(Ama tek bi kere bile siyah noktalarımı azalttı sanki!) Ama tavsiyem: asla bu cilt bakımlarından yaptırmamak...

11 September, 2006

sarmaşık

Hayıııırrr.Aramadılar:( İlk iş görüşmem hüsranla sonuçlandı.Zaten ben de istemiyordum pek öyle bir iş ama çalışmam lazım!Ben Adana'ya dönüyorum yavaştan. Burda havalar soğudu ya güneye gidiyorum:) 2 hafta falan kalıp nişan olayını halledip temelli dönüyorum buraya. Annemi özledim.Evimi bide.Salı günü dönüyorum. Çarşamba Auumun kınası var.Cumartesi de Konya'da düğünü.O yüzden belki yazamam die şimdiden sölüyorum:)

Şimdi sarmaşık nedir dicek olursan.Dün gece bitirdiğim ve tadı damağımda kalan bir kitapdır kendisi.Yazarı zekasını konuşturarak Ali Ferah, Salim Abidin, Sedef, Ludmilla, celine, Hayal ve bir çok kahramanı iç içe geçirmiş.Hepsi hakkında çok gerçekçi ve akıcı hayat hikayeleri üretmiş ve sonunda kitabı Salim Abidin'den çaldığını itiraf etmiş.Ama katilin kim olduğunu ise muallakta bırakmıştır.Yani kitabın sonunda herkes kendine göre buluyor katili ama yazar kanıtlamamış bunu.Yaa gerçekten bi yandan bitirmek bi yandan da bitirmemek istedim. Süperdi.Ama 2 günüm var kitapsız kaldım burda.Şimdi hemen çıkıp almalıyım.Zira eve uydumuz hala kurulmadığı için başka türlü oyalanamam.Görüşürüz..

05 September, 2006

iş görüşmesi

Bugün hayatımın ilk iş görüşmesini yaptım.Garipti biraz.Öncelikle burdan çok önemli bir dipnot düşeyim: asla büyük konuşmamak lazım.Ben üniversiteye girdiğimden beri asla bankacı olmam diye düşünürken, bugünkü ilk mülakatım bankanın çağrı merkezi içindi.İtiraf ediyorum.Hayat beni zorladı naapabilirim.Yaa geldim buraya iş arıyorum ne zamandır.. iş miş yok kardeşim. Ya idari bilimlerden mezun olmayacaksın, ya 3-5 yıl deneyimli olacaksın, ya da bankada çalışacaksın..(ya da torpilin olacak ki bende o yok!) Ben de mecburen başvurdum.Henüz diplomamı da almamıştım ve şartları bana uyan tek yer orasıydı.Hatta vardiyalı çalışma saatlerini bile göze alarak gittim.(Telefon bankacılığ old.)Sabah tersliklerle başladı.Cv'min çıktısını alcam ama bilgisayarda göründüğü gibi çıkmıyor bir türlü.Ya resim bi yanda ya da yazılar.Bayaağ bi uğraştan sonra başardım ve bikaç tane çıktı aldım.Ne kadar tuttu biliyo musunuz?12 ytl. İnanamadım.Ama ödedim tabi eşek gibi!!Sonra bilmediğim bir memlekette kuaför bulma sıkıntısını yaşadım.Sonunda bi tane buldum.Adam sanırım ilk defa saç fönlüyordu.İnanılmaz acemi ve yavaştı.Sonra koşturarak eve gelip hazırlandım ve trafiğin çok yoğun olduğu bir zamanda randevumdan 5 dk önce yetişebildim görüşmeye.İçerde biraz bekledim tabi, benle birlikte bekleyenler de vardı.Diğer arkadaşları şööle bi süzdüm en özene bezene giyinen bendim.Kızlardan bi tanesi sabah yataktan kalktığı saçla gelmişti nerdeyse.Çocuklardan biri de kravat takmaya üşenmişti.Neyse görüşmeye girdik.İşte fiks sorular neden bu işi istiyorsun falan ne katabilirsin? vs.bende hiç istemememe rağmen yazdım bişeler.Cumaya kadar haber vercekler.Eğer kabul edilirsem iyi bir oyuncuyum demektir:) Ama pek sanmıyorum.Bööle işte ilk iş görüşmem.Bu arada ev ortamım son 2 gündür süper.Yurt gibi.Dedikodu forever..Bi de başımızda buhran abi bile var:) Neyse döncem sonra...

03 September, 2006

canım sıkkın

Kendimi hiç evimdeymişim gibi hissedemiyorum.Gitmek istiyorum...

30 August, 2006

kınalıada

Eeee napalım insan işsiz olunca geziyor işte:)) Yaaa ama gerçekten evde oturduğum gün sayısı arttıkça daha çok hissediyorum iş arayan biri olduğumu.Eee okul bitti artık şu an önümde yapılması gereken bir-iki önemli iş dışında bişe yok.İş için de internetten başvuruyorum işte ama sonuç yok henüz.Neyse ben ada dan bahsedecektim.30 Ağustos bayram tatili olduğundan pisim ve ben dışında kardeşim ve abisinin de tatil oluşunu fırsat bilerek kınalı adaya gittik.Gayet güzel bir gündü.Kardeşim denize girdi biz girmedik ancak yine de çok eğlendik.Bisiklet kiraladık ve bir rehber bulduk:)) Soner diye bi çocuk 9-10 yaşlarında.Orada yaşıyormuş.Peşimize takılıp adayı gezdirdi bize.Çok güldümm çok:)) Yıllar önce büyükadaya da gitmiştim.İkisi de çok güzel, evleri, deniz, manzarası, insanlar, roma dondurması, arabaların yokluğu... Bende zaten sakin bir hayatı inanılmaz seven biri olarak.Tüm hayatımı orda geçirebilirim valla.(Daha önce Foça için de aynı şeyleri düşünmüştüm.)Şimdi değil belki ama ilerde gerçekten yapmayı düşünüyorum.Böyle işte.Bakalım yarın napacam.Annem de gitti.İyice alışmalıyım artık buradaki yaşantıma.Kendi evime kendi hayatıma...Bu arada eve yeni taşındığımız ve uydu antenini de henüz taktıramadığımız için tv izleyemiyoruum. Kitaba vurdum yine kenidimi.Kumru ve Kumru'yu (Tahsin Yücel) bitirdim yeni.Gayet akıcıydı.Dün Taksim'de bir kitapçının vitrininde elinde kahve, kitap okuyan bir kız vardı.Ben şaşırmışken sevgilim açıkladı ki kız bu işten para alıyormuş.Diyorum ki eğer iş bulamazsam bende rakip bir kitapçıya mı başvursam?

26 August, 2006

istanbuldayım yine


Geldim işte.Okulum yarı iyi yarı kötü bitti.Boş vize verdiğim ve çok zorlandığım matematiksel 1 'i geçerken vizemin yüksek olduğu ve anladığım matematiksel 2'den kalmışım.Neyse işte iyi kötü bitti.Sadece Ocak'ta girmem gereken sınav var.Bende iş arıyorum şu anda.Moralim bozuktu biraz.Sevgilimi burda görünce moralim düzeldi:) Bir de geçen hafta Buu lara gittik kahvaltıya. İnanılmaz eğlenceli bi gün geçirdiiiim:pBrunch fotoğraflarını koymak isterdim ancak bilgisayarım çöktüüü:(Gidince format atcaz.Burdayım işte.Umarım alışabilirim ve umarım en kısa zamanda iş bulabilirim.....
.......İnsanlar büyüdükçe hayalleri küçülür mü??........

17 August, 2006

ordan burdan

Artık buhran geçirmek üzereyim.Şu cumartesi de geçsin rahatlicam.Ders çalışmalıyım ancak çalışmamak için o kadar çok bahane var ki!!!En yakın 2 arkadaşımın doğum günüydü mesela(dün ve bugün) Ayrıca en büyük bahane de havalar.Ne kadar sıcak olduğunu anlatamam insanın bu havada değil ders çalışmak, uyumak dışında hiç bişe yapası gelmiyo.Ama dişimi sıkıyorum az kaldı!!!

Bir de kitap okuyorum şu günlerde.Baba ve Piç'i okuyorum.Bu okuduğum ilk Elif Şafak kitabı ancak anlatımına hayran kaldım.Bırakamadım elimden kitabı.Hikayelerin birbiriyle bağlantısı inanılmaz.Ayrıca kitabın sonuna doğru öyle bi sır öğreniyosunuz ki ağzınız açık kalıyo.Filmin sonunu merak eder gibi gözümü kırpmadan okudum valla.Diğer kitaplarını da en kısa zamanda okumalıyım.Bitiyo zaten.
Ancak şu günlerde okumam gereken başka kitaplar var.Pazar günü dayımla iş konusunda konuşuyorduk ve bana 4 yıldır olduğu gibi yine aynı şeyleri söyledi "bir konuda uzmanlaş ve sadece o alanda iş ara!" Haklıydı da.(her zamanki gibi)Gerçekten öyle bir bölüm bitiriyoruz ki yani ne olacağın belli değil.Türkiye'deki binlerce kişi gibi bir idari bilimler mezunu olarak iş arıyosun.Yani bir sürü staj da yaptım ama hala ne olacağımı bilmiyorum.Ama asla yapmayacağım işleri biliyorum neyseki.(sigortacılık, ilaç firması ve bankacılık..)Ama onun dışında ne yapacağım merak konusu.Hayatımda ilk defa böyle bir evreden geçiyorum.O kadar boş bir yaz ki...Sonucunun ne olacağı belli değil.Okulu bitirecek miyim?İş bulabilecek miyim?İstanbul'a ayak uydurabilecek miyim??Sorular, sorular, sorular???Neyse işte efendime söyleyim Halkla ilişkiler dalının hem kişiliğim açısından hemde okul dışında ilgi olarak sayılabilirse okuduğum kitaplar açısından bana uygun olabileceğine karar verdik.(Zira ben 1. ve 2. sınıfta reklam ve iletişimle kafayı bozduğumdan bulduğum tüm mediacat yayınlarını okumuştum.) Bu fikir bana da çok mantıklı geldiğinden henüz okumadığım kitapları da internetten sipariş ettim ve bugün ulaştılar elime.En kısa zamanda onlarla ilgilenmeliyim.Umarım sonucu iyi olur da istediğim gibi bir iş bulabilirim.
Off yaaa ne kadar karamsar oldum ben son zamanlarda.Ama eminim şu hayatımı bir düzene oturttuktan sonra daha iyi olcam ve bloguma da yansicak.Şimdilik bu kadar ben artık matematikselin başına dönüyorum.(umarım bu son olur)BU POSTU OKUYAN ARKADAŞLARIM BANA DUA EDİİİİNNNN....

10 August, 2006

fındık

Fındık'a bakıyorum ben kaç gündür.Ailesi yok ya yanında çok huysuz.Kapı kilidine anahtarın değdiği andan itibaren miyavlamaya başlıyorr.Gerçi bu "miyav" kelimesinin nerden çıktığını çok merak ediyorum.Çünkü Fındık'ın ağzından hiç miyav diye bişe duymadım, çok garip sesler çıkarıyo.Mooovvv, ıııı...:)Neyse kapıdan girdiğim andan itibaren bacaklarıma yapışmaya başlıyo.Tamam diyorum gel seni seviim.Önce çok seviniyo, ters dönüyo yatıyo.Tamam diyorum tam kıvamında,boynunu okşuyorum mayışıyo, ama sonra hiç beklenmedik bir anda elime yapışıveriyor.Sonra da bende kaçıyorum:)) Bir ayar tutturamadık. Yoksa kediler gerçekten nankör mü? Ben ki işimi gücümü bırakıp, bu kavurucu sıcaklarda günde 2-3 defa onu avutmaya gidiyorum.O ise neler yapıyo.Ama şunu da çok iyi anlıyorum ki, o da ciddi anlamda özlemiş ailesini.Gözlerinden bile belli valla.Neyseki yarın akşam ailesi geliyo:))Şikayet etmez miyim seni fındık efendi??

Fındık dışındaki zamanımı da ders çalışmak alıyo.Dün üniversite hayatımın son dersine girdim.Bitmek bilmedi.Ama üstümden büyük bi yük kalktı.Mutluyum:))Haftaya sınavlarımın olması sebebiyle inzivaya çekildim.Günümün çoğu evde ders çalışarak, kitap okuyarak, markete giderek ve pasta yaparak geçiyo.Bugün bizimkiler ders çalışmaya geldi de.Pastalarıma bayıldılar.Bu arada sabahları da çemberimde gül oyayı izliyorum.İlk yayınlandığında kaçırmıştım, inanılmaz güzel bir dizi.

Son olarak, şu Hepsi'nin söylediği olmaz böyle şey de midemi bulandırıyo.Ne kadar dinlemek istemesem de her yerde duyuyorum.Kulaklarımı tırmalıyo şarkı yaa.Böyle işte dinlemek istemeseniz de bıkana kadar dinletirler adama şarkıyı....

04 August, 2006

John Galt


Gerald Starnes gürültünün arasında "Şu an insanlık için çok kritik bir an!" diye haykırdı."Unutmayın ki artık hiçbirimiz buradan ayrılamayız, çünkü oylarımızla kabul ettiğimiz ahlaki yasaya göre, her birimiz diğerlerine aitiz!".Bir adam "Ben değilim!" diyerek ayağa kalktı.Genç mühendislerden biriydi.Kimse onun hakkında fazla bişey bilmiyordu....
..."Dünyanın motorunu durduracağım"....
...Dünyanın motorunu durduracağını söyleyen adamı düşünüyorum.Anlıyorsunuzdur... onun adı "John Galt'tı."

03 August, 2006

aaahhh bu şarkılaaaarıııınn gözü kör olsun


istanbul'dan geldim ve birden burdaki sorunların ortasında buldum kendimi ve gelir gelmez güzel anılarımı yazacağıma şarkı sözleriyle girdim olaya.Geldim işte.Özlemişim Adanayı, evimi, arkadaşlarımı... Ama gelir gelmez de pisimi özlüyorum:( Gayet güzeldi ve çok hızlı geçti günler.Gerçi pisimi gecenin yarılarında maç anlatmaya çağırdılar (işleri çok yoğundu ancak yine de güzeldi:)) Onunla elele tutuşup kimseyi umursamadan gezmek bile yetti..Uyumak, kahvaltı etmek, nutellalı ekmek yemek, sokaklarda fındık aramak, köşebaşlarındaki kedileri sevmek, kısır yapışını izlemek, o kısırı afiyetle mideye indirmek...vs. vs. çok güzeldi.Sonra kardeşimle de çok iyi vakit geçirdik.Yalovaya gittik cumartesi günü.Tog'un bir projesi için yaşlı bir kadnla (Macide teyze) mülakat yapması gerekiyordu.Bende hem deniz otobüsünü görmek, hem yalovaya gitmek hemde karrdeşimle zaman geçirmek maksadıyla gittim ve çok iyi vakit geçirdim.Öyle bir insanla tanışmak da beni çok mutlu etti.Macide teyze emekli fizik öğretmeni kocasıyla üniversiteden tanışıyorlar ve uzun yıllar evli kalıyorlar.Hayatlarını çevrelerindeki öğrencilerine, kızılaya, hastanelere ve yardıma muhtaç insanlara adıyorlar.Ancak macide teyze kocasını kaybetmiş bir kaç yıl önce.81 yaşında olmasına rağmen tek başına devam ediyor yardımlarına.Ama öyle oturduğu yerden ahkam keserek değil, bu yaşında olmasına rağmen inanılmaz dinç ve hergün bi kermeste, bi yardımda...Kendisine bir laptop almış ve kitabını yazıyor.Ancak 2.el bi laptop.Onu iyice öğrendikten sonra yenisini almayı düşünüyor.Nasıl bir enerjisi var anlatamam.Tam bir Atatürkçü.Hatta Çınarcıktaki Atatürk heykelini de o yaptırmış.Yani kısaca inanılmaz bir insanla karşılaştım ve benim için unutulmaz bir gündü.Sonraa geldim işte memleketime.Vee gelişimin şerefine bizimkilerle muzzye gittik fasılda coştuk şarkılar söyledik.Onları seviyorum yaa.(See de dertlerime derman bulmak için elinden geleni yaptı yaa sağolsun:))Moralim de düzeldi işte.Kalabalık bi grupla bağırarak şarkı söylemek iyi geldi.....Sonra bugün KLo nun dersinde telefonum çaldı ama neyseki duymadı.Ölüp ölüp dirildim valla.(duysaydı bana 'close the door from the outside' diyerek kapıyı gösterirdi:) Gerçi beni her ders ööle demekten beter ediyo..Yani bi derste benim adımı sölemese işleri düzgün gitmiyo heralde.Her ders soru soruyo yada iğneleyici kelimeler sarfediyo.Eee benim de dilim durmuyo malesef:( Neyse artık haftaya son diye kendimi tutuyorum.Okul hayatım sona eriyoooorrrr.Yaani aslında sınavlar var daha ama artık derse girmiyorum.Bi yandan üzülmüyor değilim ama yeter artık hayatıma bir yön vermek istiyorum.Çok uzadı biliyorum ama bugün sinemaya gittim:Bana saati tek uyan film Beni Keşfet(Undiscovered, keşfedilmemiş olması gerekmez mi?) diye hiç duymadığım bir filmdi ancak hoştu.Filmin başı çocukla kızın metro istasyonunda karşılaşmasıyla başlıyo çocuk metrodan inerken eldivenini düşürüyo, kız da metroya binerken alıyo eldiveni ve çocuğa sesleniyo ama kapı kapanmak üzere olduğu için çocuk eldivenin diğer tekini de kıza veriyo ve bu ikili birkaç yıl sonra başka bir şehirde çocuğun şarkı söylediği barda karşılaşıyor.Çocuk şarkısının sonunda eldivenimi kaybettim bulan varmı diye anons ediyo ve burdan itibaren devam ediyo.Değişikti işte.Pisimle ilk zamanlarımız geldi aklıma.Çok eğlenceli, sürekli karşındakinin ne tepki vereceğinden emin olamamanın verdiği heyecan...Güzeldi yani.Ooof amma uzun oldu.Ben şimdi bitirip biriken maillerimi kontrol edeyim..Görüşmek üzere...

01 August, 2006

günlerin getirdiği


Bugün canın çok sıkkın,
Hersey sana zor geliyor
Olabilir.
Bugün aşkın bitmiş,
O seni terkedip gitmiş
Olabilir.
Sanki sen hiç bilmediğin
Bir kaos içindesin,
Kimbilir.
Günlerin getirdiği,
Senin yitirdiklerin.
Sanki hiç umut yok.
Çok yorgunsun.
Ne olursa olsun,
Yaşamaya mecbursun.
Ne olursa olsun,
Yaşamaya mecbursun.
Bugün duyduğun haberler
Sana utanç veriyor
Olabilir.
Bugün din ve ırk uğruna
Cinayet işleniyor
Olabilir.
Mostar Köprüsü çökmüş,
Neretva ne kadar üzgün
Kimbilir.
Günlerin getirdiği,
Açlık ve gözyaşı.
İnsan hep umut eder,
Biliyorsun bunu.
Ne olursa olsun,
Yaşamaya mecbursun.
Ne olursa olsun,
Yaşamaya mecbursun.

30 July, 2006

istanbuldaaa

eğlenmeye bak şu sevgili dünyada, zevk almayı tat özverili dünyada
istanbuldaaa istanbuldaaa.....
eskilerden sevdiğim bi şarkıyla sölerime başladım.evet istanbuldayım.aslında adanadayken çok güzel bir yazı yazmıştım (geleceğime dair) ve süper de bi fotoğraf koymuştum ancak silmek zorunda kaldım.(zira kardeşime süpriz yapacaktım ve benden önce okuma ihtimalini sonradan düşündüm:)) şimdilik burdayım.güzel geçiyor ama ben bu şehri bi türlü sevemicem galiba:(( adanaya dönünce devam ederimm...

25 July, 2006

caca caca karnavalca

Pazar akşamı Aqualand'daki fanta festivaline gittiiiik:) İnanılmaz eğlenceliydi.(herkes için olmasa da :) Ben çok eğlendim.Göksel'in şarkılarını doğru dürüst bilmememe rağmen eğlendim, Kenan Doğulu'da da tam anlamıyla coştuk:PUzun süredir bu kadar fazla bağırıp çağırıp dans etmemiştim.Geceyi de Hasan Usta Kebap'ta noktaladık.Veeee tamı tamına 5 tane gelin saydım yaa.İnsanların işi gücü yok düğünden çıkıp kebap yemeğe gelmiş.5 tane yaa cidden komikti:p O günün diğer gelinleri de paçacıdadır kesin:) Neyse gelinlerden bahsetmişkeeen, bugün bizim kızlarla çarşıya çıktık veeeeee nişan kıyafetimi aldım:) İnanılmaz yaa halbuki ben bu kadar şanslı değilimdir, ben daha model bakarım da beğenemem de diktirilir.Sonra provalar falan iyice gerilirim diye düşünüyodum ama öyle olmadı ve buldum(ipekyolda).Herkes bayıldı.Çook güzel oldu.Daha zaman var ama aklımda olacağına dolabımda olsun!!Böyle işte sınavlar geçince mutlandım hemen.Dün akşam da yemeklere başladık bizimkilerle.Yapacak fazla bişe olmayınca tek işimiz değişik lokantaları deneyip yemek yemek oluyo.Ama ben fazla yemiyorum.(Sonra elbisenin içine sığamam da neme lazım)Bu kadarla bırakıyorum.Rasyonel beklentiler teorisi beni bekliyor.Dönücem ama....Bu arada John Galt'ın kim olduğunu da ilerleyen günlerde açıklicam.(Henüz kitap-Atlas Vazgeçti- bitmedi ben de merak içindeyim:)
Not:Bu arada bi türlü foto ekleyemedim.sinir oldum..

atlas vazgeçti

John Galt kim?

20 July, 2006

bitmedi daha

Off yaaa o gün sınavdan çıktım vee hastalandım günlerdir yatak döşek, iğne ilaç, çorba patates...(Tv deki tüm dizileri ezberledim valla.Hoşuma gidenler yok değil ama karnımı ağrıtanlardan da çok sayıda mevcuttu:))Sonunda bugün kalktım ayağa ama bitmedi daha sınavlarr.Bide bu dersin 2. si var.Hemde cumartesi günü.Sadece bizim okul yaz okulunda Adana sıcağında cumartesi günlerinde sınav yapma zihniyetine sahip tek okuldur.Bence bir komite var ve düşünüyorlar üstünde: bu öğrencileri okuldan soğutmak için hangi yeni kompleksli hocaları getirsek, sosyal zamanlarını ne kadar azaltsak, yeni gereksiz dersler eklesek, sınavlarda nasıl ızdırap çektirsek.OOOf off anlatsam bitmez valla.Sonunda beni de hasta ettiler işte.O günkü sınavıma gelecek olursaaaak...Boş kağıt verdim.Ama çalışmamamla bi alakası yok.Gerçekten.Daha önceki 3 alışımda da çalışmıştım ama bu sefer bi arkadaşın deyimiyle: 'ters köşenin doruk noktasına ulaştı' ve önümüze ilginç bi sınav kağıdı koydu.Bende onu mutlu etmek için boş kağıt verdim.(cidden çok seviniyo)Amaa yoook cumartesi günküne gerçekten iyi çalıştım.İşe yarar mı bilmiyorum.Valla günah benden gitmiş olacak çünkü ben Eylül'de İstanbul'a gidiyorum.Ara sıra sınavlara uğrarım işte:)Bu arada şaka maka ama 3 günlük nazlı bebek olmak güzeldi.Anniş, casuu, meeem bi dediğimi iki etmediler.Ama kendi istediğini kendin yapabilmek daha güzel:P Neyse yaa off boğuldum yine.Bu arada nerdesin pisiii?

16 July, 2006

ooofffff


yeryüzünde sınavdan önce ders çalışmak isteyen kaç öğrenci vardır?????Çıldıracam yaaaaaaa...........

13 July, 2006

öylesine..


Ne istediğini bilmeyen insanlara deli oluyorum...

11 July, 2006

b&b


Dün gece yine onlarlaydım.Her görüşümde eğleniyorum, gülüyorum, kopuyorum...Çocuk oluyorum..İyyyyki varlar:)Bu arada kardeşim geldi Adana'ya ama hemen gitti tatile:) Eğer 1 dersi ekme cesareti gösterebilirsem bende gitcem mersine:)2 günlük bir güneş, deniz, kumsal yapcam.Sonra da nalet vizeler başlıyo:( Bu arada ben pisimi özledim:(((

29 June, 2006

Baslangıc


<
Eveeet teknoloji özürlü bir insan olarak internette günlük tutmaya başlamak gerçekten unutulmayacak bi olay benim için:)) Ama malesef bu sefer mutlu olduğum için değil çok sinirli olduğum için bişeler yazıyoruum.Çünkü 10 günlük İstanbul tatilinin ardından Adanaya dönüp KLO ile Matematiksel Ekonomi dersine başlamak tüm gardımı düşürdü.Allahıım bu okul ne zaman biteceek?? Bu dersi 5. defa almak istemiyoruuuummm..Dersten çıktığımdan beri acaba vazgeçsem de İstanbul'a dönüp iş mi arasam diye düşündüm.(vazgeçmek için yarın son günüm!!) Ama sanırım kalcam ve yine sıcak, parasız, tatilsiz Adana yazı geçircem.Neyseki bu son:) Ama tam tersi oldu veee bugün yağmur yağdı.İnanılmayacak bi olay bu mevsimdeee!!Ayrıcaaaa ben matematiksel çalışmak zorundayım.Zira yarın Eulers Theorem'i ben anlatacağımmm... oysa ben şu anda sıcak nescafemi yudumlayıp sonra da alışverişe çıkıp kendime güzeel bir yazlık alışveriş yapmak istiyorduuummm.......
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...