Başbakanını hastaneye götüremeyen devlet, depremle nasıl baş edecek?
Biliyorum; gazete okurlarının çoğu gerçeklerle yüzleşmek yerine, magazinin hayal dünyasına sığınmayı tercih ediyor.
Gerçekler onu rahatsız ediyor.
Değiştiremeyeceği bir gerçeği duymak yerine, hayalle avunuyor.
Ama ne yapayım ki benim de işim gerçekle uğraşmak.
Romanlarda bile hayal dünyası yoluyla gerçeğe vurgu yapmak.
Bir terzi için kumaş neyse, yazar için de gerçek o.
***
İki gündür bütün Türkiye, ülkenin başbakanının hastaneye götürülüş traji-komedisini izliyor.
Ters yola girmeler mi istersiniz, kaza yapmalar mı, hastayı arabaya kilitleme becerisini mi, kurşun geçirmez arabaya ateş etme girişimlerini mi, balyoz operasyonunu mu!
Sizce bu durum bir istisna mı...
Yani bu ülkede sadece Başbakan korumaları mı böyle beceriksiz ve plansız.
Hayır!
Türkiye’de her iş böyle yürüyor.
Birçok kazazede “kurtarılırken” can veriyor, kalp krizi geçirenler hastaneye yetiştirilemiyor, yüzlerce hasta yanlış narkoz, yanlış ameliyat, hatalı tedavi sonucu rahmetli oluyor.
Ama bunlar Başbakan’a olmadığı için kimse umursamıyor bile.
Üçüncü sayfalara bir günlüğüne küçük bir haber oluyor.
***
Şimdi benim sorum şu:
Başbakanını hastaneye götüremeyen devlet, yaklaşan İstanbul depremiyle nasıl baş edecek?
Yıkılan evlerin, patlayan doğalgaz tesisatlarının, girilemeyen sokakların nasıl üstesinden gelecek?
Hepimiz biliyoruz ki bu büyük felaket geldiğinde, İstanbul ve civarı kaderine terk edilecek.
Herkes can telaşına düşmüş olacağı için hiçbir kurtarma faaliyeti yürütülemeyecek.
Bazı sokaklara üç ay girilemeyecek.
Yağmanın önüne de geçilemeyecek.
Sözlerim çok mu ağır?
Bence değil, çünkü gerçek bundan çok daha ağır.
***
Biz yöneticilerden daha güvenli ve daha iyi bir yaşam talep etmiyoruz.
Onlardan hesap sormuyoruz.
Siyasetle, beyaz dizi izler gibi ilgileniyoruz.
Bir düşünün: Geçen seçimlerde, bu şehirde oturan ve kendisini İstanbullu hissetmesi gereken on beş milyon insanın kaçı, seçeceği partiye “Sen benim çoluğumun çocuğumun canını kurtarmak için ne yapacaksın? Ne planın var!” diye sordu?
Bu sorunun cevabı birçok şeyi anlatmaya yeter.
Zülfü Livaneli
yok yok tutamayacağım kendimi;BÜYÜKSÜN ZÜLFÜ LİVANELİ! :)
ReplyDeleteVEbize bu yazıyı bloggggunda yer vererek okutan Nİİİİ sen de en az onun kadar BÜYÜKSÜN + NİŞAN'LISIN :)
saol song.ben de çok begendim.bu arada cidden çok özledim oraları.
ReplyDeleteKarlı kayın ormanına çevirdiniz ülkeyi
ReplyDelete