30 December, 2012

Bu yıl da böyle geçti..

Geçen sene kucağımda 20 günlük bir bebekle girmiştim 2012'ye. Şimdi ağacımızı kurcalayıp duran bir minik oldu:)

1 yıldır bu kadar güzel ve anlamlı bir varlıkla uğraşıyorum, onun sayesinde her gün yeni bir şeyler öğrenip yepyeni bir hareketine gülüyorum. Evin en kuytu köşelerinden oyuncaklar ya da minnak çoraplar topluyorum. Çok şükür.. Altın bir topumuz var bizim:) Daha ne isterim.. Hım bi bakalım...

Hem kendime hem aileme hem de arkadaşlarıma sağlık afiyet isterim.. Huzur mutluluk isterim.Kendime daha fazla sabır ve hoşgörü isterim..  Biraz kariyer, biraz para, biraz güzel yerleri gezip görmek, güzel lezzetler tatmak,  daha çok okumaya zaman ayırmak da olsa tadından yenmez 2013:)

Ps. Bi de ulkemize daha akli basinda bi yonetim isterim... Yeni yılımız kutlu olsun:)

18 December, 2012

Kurt Seyt


Haftalardır blogumun sağ tarafında görünen kitapları bitirdim. Kurt Seyt ve Shura - ve Murka'yı. Neden bu kadar geç okumuşum diye üzüldüm ve önüme gelen herkese bu kitapları önerdim, hatta size de öneriyorum işte:)

Neden bilmem bi önyargı varmış kafamda herhalde Nermin Bezmen kitabı okumamışım ama yine de çok memnunum geç de olsa tanıştık diye. Shura'yı bana işyerinden arkadaşım Cihan hediye almıştı bu şekilde okumaya başladım. Kurt Seyt Nermin Bezmen'in dedesi, Kırım Türkü ve Çar'ın askerlerinden, bu kitap kendisinin ailesini, savaş dönemini, aşkı Shura'yı anlatıyor. Hem tarih, hem aşk, hem biyografik kategorilerde ayrı ayrı iyi. Anlatım dili çok güzel. Shura'yı çok sevdim ben, Kurt Seyt de inadıyla bir o kadar deli etti beni.

İkinci kitap Murka'nın resmini koymadım çünkü Shura'yı ne kadar sevdiysem Murka'ya da bir o kadar sinir oldum. Kıskançlıkları, kaprisleri, uyumsuzluğuyla beni çileden çıkardı. Kurt Seyt belki çok daha güzel rahat bir hayatı olacakken Mürvet sayesinde deyim yerindeyse süründü adamcağız. Kurt kocayınca çakallara maskara oldu resmen.

Eski Beyoğlu'nu okumak, Atatürk'le ilgili anıları okumak ne kadar heyecanlı ve güzelse, Kırım'da kalan Seyt'in ailesinin başına gelenleri okumak da bir o kadar hüzünlü idi. Ağladım okurken.

Daha güzel bitsin isterdim. Kitabı bitirdikten sonra da Shura'yı ve Nermin Bezmen'in annesi Leman'ı merak ettim. Acaba onlara sonra neler oldu, bu detayları içeren bir kitabı var mı bilen var mı, du ben bunu bi araştıriim:)


*Resim şuradan alındı.

16 December, 2012

Bir Pinhani Konseri


Ne kadar sosyalim Allahım son 1 ay içinde hem tiyatro oyunu hem de konser.. Yeni doğum yaptığım zaman bu günleri rüyamda bile göremezdim ama gün geçtikçe hayat normale dönüyor, en azından yaklaşıyor:)

Koza'nın doğum günü için annem Adana'dan gelince hazır Koza'yı bırakacak birisi de varken ben de yeni açılan Bahçeşehir Kültür ve Sanat merkezinde Pinhani konseri için bilet aldım.Öncelikle yakınımızda böyle bir salon açıldığı için o kadar mutluyum ki, keşke daha fazla etkinliğe katılabilsem ama sanırım kızım büyüdükçe o da olacak. Her haftasonu çocuk oyunları oluyor onlarla başlarız sanırım gezmelere:P

Herneyse konsere gelecek olursa, Pinhani'nin ilk albümünü 2006'da yeni çıktığında tesadüfen keşfetmiş ve eski işyerime giderken yolda (Kurtuluş-Haramidere arasında) her notasını severek dinlemiştim. Sonra Kavak Yelleri dizisinde ve herkesin ağzında duymaya başladım ama yine de kendilerine olan sevgim hiç azalmadı.

Konser o kadar güzeldi ki, her nota,  her enstrüman, her grup elemanı, her şarkı o kadar güzeldi ki. O kadar eğlendim ki. İyiki böyle güzel müzik yapan insanlar var ülkemizde. Konserde arka taraftan sürekli bağıran, laf atan, yaşı 14-15 pek geçmeyen şımarık bir grup genç bile konserin güzelliğini azaltamadı. (Ben çok mu yaşladım!-- yok yok bunlar hakikaten çok şımarıktı) Hatta umarım doğru düzgün bir kız çocuğu yetiştiririm diye de içinden çokça geçirdim..

Umarım bu grup yeni albümler yapar, ben de severek dinlerim.. Kimbilir belki ilerde bir gün kızımla başka bir Pinhani konserine daha gideriz :)

13 December, 2012

Koza 1 Yaşında artık..

Mucize ile, mutlulukla, uykusuzlukla, yorgunlukla, şaşkınlıkla dolu 1 seneyi geride bıraktık. Kızımız belki anlamayacaktı ama ben yine de ilk yaşını güzel bir parti ile kutlamak istedim, günler öncesinden de hazırlıklara başladık.



Gönülden herkesi çağırmak kalabalık olarak kutlamak geçtiğinden önce dışarda olsun dedim ve eve yakın yerleri araştırmaya başladım, pastaları ben götüreyim, sadece içecek ve servis mekandan olsun dedim ama istediğim gibi rahat bi yer bulamama, bebiklerin uyku sorunları, bir doğum günü için gereğinden fazla masrafa gönlümün razı olmaması nedeniyle daha samimi ve küçük bir parti olsun, evde olsun dedik.Yukarıda davetiyemizi görüyorsunuz:)


Evimizin bir köşesini Koza'nın 12 ay boyunca çektiğim sayısız fotoğraflarından birkaçını tabettirip astığım kurdele ile, diğer köşesini de teyzesinin gönderdiği bayraklar ve ponponlarla süsledim.

Masamızı zaten annem, kayınvalidem, Adana'dan halam ve komşumuz Gülten teyzenin gönderdiği kurabiyeler, pastalar, dolmalar, börekler ile renklendirdik. Pastamız yine Görgülü Pastanesinden, ayrıca cheesecake de Cihan teyzemizdendi..

Gelenlere buzdolabı için magnet ve koza hediye ettik.



Koza Geçen yıl almış olduğum krem rengi bir elbiseyi giydi ama doğum günü çocuğu olarak tek aksesuarı Bilun Şen'in yaptığı şeker mi şeker çiçekli bant idi:)


Çok samimi, neşeli, keyifli geçen bir gündü. Gelen herkese çok çok teşekkür ederiz. Düşünüp aldıkları güzel hediyeler için de teşekkür ederiz. Her oynadığımızda, giyindiğimizde sizleri hatırlayacağız:)

  
İyiki doğdun minik kızım:)

PS: Yıllar sonra saçımı kestirdim ben de:P

05 December, 2012

Aylar sonra tiyatroya da gittim..


Her şey bir Pazartesi akşamı Seren'in işten çıkmadan 15 dk önce attığı maille başladı, 2 kişilik tiyatro bileti alıp eşinin de işi çıkınca pek ümidi olmasa da bana sormayı düşünmüş, ben de annemi ve eşimi arayıp onlar da git deyince birden bire sıkıcı günün sonunda, Seren ile Bakırköy'de buluştuk yemek yiyip sohbet ettik, ardından da Ataköy Yunus Emre'deki Basit bir Ev Kazası isimli oyunu izledik.

Buraya bir es verip benden ümidini kesmeyen arkadaşlarım olduğu için şükretmek istiyorum:) Koza'yı bırakacak bir joker kişi yok, kayınvalidem sağolsun tüm gün, bazen mesailerde, bazen haftasonu bir işim olduğunda kızımla birlikte ama ben de ekstra bırakmak istemiyorum, sonuçta onun da kendine, evine zamana ayırması lazım. Bu nedenle de arkadaşlarımı istemeyerek de olsa sıkça reddediyorum ama onlar sağolsun hep kendi planlarını bana ve Kozi'ye uydurmaya çalışıyorlar:) Buradan kendilerine kocaman teşekkürler...

Oyuna gelirsek birkaç yıldır sahnelenen bir oyun ben aslında oldukça geç izledim. Günay Karacaoğlu'nun tek başına 2 saat o  sahneyi bu şekilde doldurmasını da hayranlıkla izledim. Kendisine televizyondaki karakterlerinden belki pek bir hayranlığım yoktu ama bu oyunla birlikte çok da sempati besliyorum:) Oyundaki karakteri Songül yıllardır süren monoton evliliğinden şikayetçi bir ev hanımı. Oyun da bilmem kaçıncı kez intihar etmesiyle başlıyor. Ama hastanede sonuçlanan intihar raporunda hep aynısı yazıyor .. 'Basit bir ev kazası...'

Aşağıda da şu web sitesinden alınmış minik bir spoiler var:


Eğer kocanız kapıdan onbeş yıldır hep aynı şekilde girip, hep aynı yere çantasını bırakıp klozetin kapağını onbeş yıldır açık bırakıp fermuarını koridorda çekiyorsa, hele bir de evliliğinizi Eh! artık zamanıdır diyerek yapmışsanız emin olun siz de ziyan ve sebil ( ! ) olmuş kadınlar kulubüne üyesiniz.
Aslında Songül, hepimiz kadar cesur, ama hepimiz kadar ürkek. O en az bizim kadar gerçekçiyken, Merzifon saat kulesinin dibinde romantik bir buluşma hayal edecek kadar da ayakları yerden kesik.
Doğal olarak, aşksız bir hayatı yaşanmış saymayan Songül, savrulduğu Brezilya dizilerinden, bizi, yazmaya çalıştığı romanın kıyılarında dolaştırıp, kara mizah bir kahkaha tufanına götürüyor. Onun kendini aşma serüveni aslında yaşadığımız toplumun kendini aşma serüveninden de çok da farklı değil.
Bu nedenle Songül, hayatına bizim için komik bir pencere açarken, aşk romanında, genç ve güzel kadın, kırılan gururunu ve onurunu bir kenara bırakıp İspanyadan Merzifona uzanan çileli dans hayatını düşündü. Hayal ettiklerini hatırladı ve kendi kendine dedi ki. Artık ben iyi ve muhteşem sevgililer hayal etmeyeceğim. Çünkü bu hayaller sonra hayalete dönüşüyor.demeyi de ihmal etmiyor.



Artık sadece çocuk oyunlarına giderim herhalde diyordum ama umarım arada böyle kaçamaklar yapacak fırsatlarım da olur. Özlemişim çünkü:)

Resim de buradan alınmıştır..
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...