29 August, 2008

trüflerimm benim:)

Gecen hafta yogun calısmanın ardından ve yine cumrtesi ögleye kadar calısmanın ardından eve gelip bi de evde calıstım.. Ben hep diyorum 'Allah bana rahatlık vermemiş' diye. Şöyle keyfine çok düşkün bi insan olamadım ben. Hep bi enerji bi enerji, anca oturunca anlıyorum yoruldugumu:)



Gecen hafta su gördügünüz truffleri yaptım ancak benim için tam bir eziyet oldu. Nedeni ise sıcak havalar...Buzlukta önceden kalan kakaolu keki iyice parcaladım, sonra çikolatayı içine biraz krema ekleyerek erittim ve bu karışımı dolapta beklettim ancak o sıcakta ne kadar bekletsem de çıkar çıkmaz mahfoldular, birkaç kere aynı şeyi tekrarladıktan sonra çareyi bütün alet edevatı odama klimanın karşısına taşımakta buldum. Ama değdi neyseki, işte bu güzel görüntü ortaya çıktı, ben de bakip bakip hatırlayim diye fotografını çekip buraya koydumm:)

**

Annem sagolsun Adanadan gelirken taze fıstık getirdigi için, en uzun sürede yazdıgım post oldu sanırım bu:) Bir elimde fıstık, bir elimde klavye..


20 August, 2008

Baslik

Gecen hafta gelen kitaplarimdan biri Cikolata Fabrikasi, oyle guzel fotograflar ve tarifler var ki bakarken agzimin sulari akiyor. En kisa zamanda denicem umarim..

***

Bu hafta 12 saat calisiyorum gunde, bugun Persembe, gozumun altindaki halkalari zor kapatiyorum artik... Uykum vaaaaaaaarrrrr...

17 August, 2008

Yenisayfa


Son yıllarda kitaplarımı internetten almayı tercih ediyorum. Aslında alışveriş konusunda genel olarak tutucuyumdur. İlle karşımda bi muhatap beklerim. Mesela internetten bir çok şey almama ragmen hiç elektronik eşya almadım, çünkü güvenemem.. Bozuk çıkarsa ben stresimi e-mail göndererek mi atacagım!! Kitap için alışveriş yaptıgım site de yenisayfa.com idi. Ancak son zamanlarda yaşadıgım olumsuzluklar siteyi değiştirmem gerektiği sinyali verdi. Birkaç kitap siparişi veriyorsunuz ancak bu kitaplardan bazıları bulunamıyor ve size haber verilmeden bulunan 1 ya da 2 tanesi gönderiliyor ve siz kargo parasını da ödemek zorunda kalıyorsunuz. Ben o kadar bekleyecegime ve tek kitap için kargo ödeyecegime gider kitapçıdan alırım diyorsunuz. Ya da diyelim ki kitaplardan bazılarını hediye paketi yaptıracaksınız, önünüze birkaç seçenek çıkıyor hediye kaplarından hangisini seçersiniz diye?, sizde uygun birini seçiyorsunuz ancak gelen hediye paketinin onunla alakası olmamakla birlikte 80li yıllardan kalmış (gazete sayfasının bir adım önünde) siyah saçma sapan bir kapla geliyor.. E bunların üzerine siteye şikayet yazıyorsunuz ama o da ciddiye alınmıyor işte bu sebeplerden kitap alışverişimi başka sitelerden yapmaya karar verdim.

İdeefixe'den ilk siparişimi verdim, bi deneyecegim.. Sizin tavsiye edebileceginiz siteler var mı:))

13 August, 2008

Rumelihisarında bir gösteri


Pazartesi gunu Rumeli hisarında 'Sivrisinek dedin de aklıma geldi' isimli gösteriyi izledim. Sunay Akın ve Nihat Sırdar'ın gösterisi sayesinde Rumeli Hisarına da ilk kez gitmiş oldum..Öncelikle Nihat Sırdar'ı her sabah olmasa da 11 yıldır dinliyorum ve seviyorum.. Sabahın köründeki enerjisi, benzine- politikacılara- vergilere yaptıgı eleştiriler, arkada çalan alakasız müzikler hoşuma gidiyor:) Sunay Akın ise şiir sevmememe ragmen gönlümde taht kurmuş bir insandır:) Antik Acılar- Makiler ve Kaza Süsünü döner durur okurum.. Tv8deki programına da sıkılınca değiştirmek kaydıyla(!) izlerim. Bu ikilinin de ne yapacagını merak ettim dogal olarak. Tabi bir de sivrisinek vardı. (Nihatın radyoda akşam program yaptıgı hayvan)


Öncelikle Rumeli hisarının atmosferi bir kere herşeye pozitif yaklaşmanızı saglıyor. Gerçekten muhteşem bi yer. Orada bir konser izlemek de eminim çok güzeldir. Ancak konserler genel olarak çok pahalı oluyor. Bu gösteri digerleriyle karşılaştırınca uygun kalıyordu.Otopark problemini de bir şekilde halletmek gerekiyor çünkü yer bulmak çok zor ve o arada da kazıklanmak çok kolay.


Gösteriden genel olarak memnun ayrıldım. Ancak her sabah program yapan Nihatın biraz daha güncel şeylerden bahsetmesini beklerdim. Türk milletinin başına gelen aglanacak halimize gülüyoruz tarzı olaylardan bahsetti, bazı videolar izletti ama çok eski videolardı. Artık herkesin zaten izlemiş oldugu televizyon görüntüleri.(istiklal marşını okuyamayan vekiller, spor programındaki küfür, ya da hugoda başarısız olan çocugun Tolga abiye küfretmesi gibi) Yine de tabi onun anlatım tarzıyla ve ortamda gülüyor insan.
Sunay Akın sa tek kelimeyle cok iyiydi. Ben onun bölümlerinde sıkılabilecegimi düşünüyordum ama aksine pür dikkat izledim. Hergün önünden geçip hiç dikkat etmediğimiz çeşitli eserlerin hikayelerini anlattı. (Taksim meydanındaki cumhuriyet anıtı, dikilitaş vs..) Ne kadar meraksızmışım dedim kendi kendime. Yaşayalı çok uzun süre olmasa da içinde bulundugum şehri tanımak için daha fazla çaba sarfetmem gerektigine karar verdim. Ve Sunay Akın'ın dedigi gibi hisse senetlerine degil hissi senetlere daha fazla önem vermek gerektigine..
Kısacası gittigime pişman olmadım.. Ama sanırım bir kere izleyip tadında bırakmak gerekir. Nihatı radyoda dinlemeye devam:)

05 August, 2008

Film, Kitap

Bazen aylarca sinemaya gidemedigim oluyor 2 adım ötemde 3 tane sinema salonu olmasına ragmen. Bazen de üstüste film izliyorum. Sanırım şu aylarda spora ara verince evde daha çok vakit geçirdim ve film de izleyebildim. Ama yok yok Eylülde tekrar başlıyorum. Şimdilik cdmi koyup karşısında pilates yapmaya çalışıyorum:) İşte gittigim filmlerden bir kaçı..


Gecen ay Wanted'i izledim. Morgan Freeman ve Angelina Jolie 'ye ragmen iyi degildi. (Bu arada Morgan Freeman kaza gecirmis, ben cok uzuldum umarım iyi olur.) İnsanı 2 saat boyunca sürüklüyor ama senaryosu cok tutarlı degildi. Öldürülmesi gereken insanlar Morgan Freeman'ın basında oldugu kardeslik tarafından öldürülüyor. Çok iyi egitilmiş ajanlar tarafından. Ancak bu kişilerin kim oldugunu ve nasıl seçildigini bilmek istemezsiniz: Kumaşın dokumaları bu insanların ismini ortaya çıkarıyor..






Sonrasında izledigim Hancock u cok sevdim. Orjinal sesiyle degil Turkçe Seslendirilmiş halini izlememize ragmen hiç yadırgamadım. Will Smith'i Yekta Kopan seslendirmişti. (ki kendisinin sesine hayranım) gayet de güzel olmuştu.Bir kez daha Charlize Theron'a hayran kalındı..


En son da şu herkesin bahsettigi 3 boyutlu Dünyanın Merkezine Yolculuk'u izledim. Tabi girişte dagıtılan 3 boyutlu gözlükler filmin odak noktasıydı. O gözlüklerle fotograf cekilen bir çok kişi vardı salonda. Herkes bir heyecanla filmi bekledi. Benim çok yüksek beklentilerim yoktu ama begendim. Gözlğk gerçekten de işe yarıyor. Herkes gibi ben de gözlük yokken ve varken filmin nasıl göründügü konusunda denemeler yaptım. Ucan kusları, boncukları yakalamaya calıstım. Gayet eglenceliydi. Gitmediyseniz kacırmayın bence..


Son olarak 2 adet DVD izledim ki benlardan birisi: Reign Over me. Adam Sandler'ı cok farklı bir rolde görüyoruz filmde. Böylece Ben Stiller la olan farkını da ortaya koyuyor. Film orta halli olmasına ragmen ben hiç sıkılmadan izledim.. Son filmimiz ise benim daha önce hiç duymadıgım ama nasıl duymamısım bee dedigim August Rush..




Annesini ve babasını bulmaya calısan ve yönünü dogadaki seslerden ve notalardan alan August Rush'ın hikayesi.. Müzikle dopdolu bir film.. Robin Williams da var filmde.. Başroldeki August Rush'ı ise Charlie'nin çikolata Fabrikası ve Finding Neverland'dan tanıyorum. Bence bu filmde de gayet iyi oynamış.. Takdir ettim ben:)
En son olarak da Olasılıksızı sonunda bitirdim. Ama keşke bu kitabı İstatistik dersi almadan önce okusaymışım dedim. Ders kesinlikle çok daha fazla ilgimi çekerdi:) Hiç sıkılmadan, yolda, evde, denizde her yerde okumak istedim. Cok akıcı bir anlatımı var... Tavsiye ederim..
İşte böyle..


02 August, 2008

Tatil- 3



Ohh be sonunda yazabiliyorum. Blogumu cok daha sık güncellemek istiyorum ama işte istemekle oluyor:( Tüm gün atom karınca misali işyerinde ve evde efor harcayınca çogu zaman bilgisayarı bile açamıyorum.. Herneyse gelelim son anlatacaklarıma. Mersin dönüşünde ne yiyecegimize yola çıkmadan karar vermiştik. O civarda tavuk yenebilecek en güzel yer olan Tarsus Şelalesine dogru yola koyulduk.. Tarsus zaten başlı başına yeme- içme şehridir benim için. Nedeni ise annemin halası. Küçüklüğümden beri bir çok haftasonumu geçirmişimdir Tarsus'ta ama sokakları çok iyi bilmem benim için Tarsus halamın evidir, mutfagıdır, kenarlarında gözü olan kanepelerin (hani açılan 3 tane yeri vardır) o gözlerini açıp milyonlarca eski fotografa bakıp gülmek, kagıt oynamak ve aile muhabbetleri etmektir. Yani evden pek çıkmayız. Halam da dünyada tanıdıgım en güzel yemek pişiren insandır. O yüzden acılı ekmek, muhammara, turşu ve bilimum güzel yemeklerdir Tarsus benim kafamda:)




Tarsus şelalesine dönecek olursak, şelale kenarında konuçlanmış birkaç tane restoran vardır ki bunlardan bizim tercihimiz Şelale Restoran olmuştur hep. Bunlar dışında ayrıca banklar ve piknik yapılacak yerler de mevcut ve manzaraya doyum olmaz. (Üstteki fotograf sular olsaydı çok daha güzel görünecekti) İşte o manzaraya bakarak tavuk siparişi verilir. Yemekten önce masaya nar ekşili salatalar, süzme yogurt (ki favorilerimden biri) bir de artık çok az yerde kalan şişe kola gelir. Siz onlari bitirmek üzereyken kapı zili gibi bir ses çıkar bu ses tavukların hazır oldugunun işaretidir. Tavuklar da gelir lavaş ekmekle beraber. Öyle yumuşaktır ki agızda dagılır, afiyetle de yenir:)
Küçük yerlerde sevdigim şeylerden biri de sık gittigin yerlerde seni tanımaları..(Heryerde de hizmet şekli değişir. Adanada da en sevdigim şeylerden biri budur)
Midemiz dolduktan sonra yola koyulduk ve Adanaya dönüp tatilimizi tamamladık. İstanbula döndüğümden beri de izinli günlerimdeki işlerimi yoluna koymaya çalışıyorum..Görüşmek üzere..


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...