25 September, 2011

Hindistan cevizli kurabiye


Ne kadar çok yemek kitabı, yemek blogu, web sitesi vs gibi kaynaklar olsa da, paketlerin arkasından çıkan tarifleri biriktirip denemeyi seviyorum:) Ajandamın arası bir sürü Dr Oetker vanilya ve kabartma tozu boş kağıtlarıyla dolu..Bunların en sevdiğim yanı içindeki malzemelerin genelde hep evde bulunanlardan olması..  Bu hafta onlardan birini denedim. Hindistan cevizli pufidik. Tadı mı ? Hımmm nefisti, yiyen herkes bayıldı..
Yapılışı ise şurada.. Afiyet olsun:)

Ben şimdi yediklerimi yakmak için biraz yürümeye gidiyorum.. Son günlerde göbeğim çok daha hızlı büyüyor, en kısa zamanda bir foto koyacağım:)

18 September, 2011

Farkına varalım


Geçen hafta çalıştığım şirkettteki bir etkinlik nedeniyle Ataköy'deki Türkiye Omurilik Felçlileri Derneğini ziyaret ettik. Gün içinde tekerlekli sandalye kullanmanın zorluklarını öğrendik, dernekte bulunan atölyeleri gezdik, müzik gruplarını dinledik. Birlikte vakit geçirdik. Birşeylerin farkına vardık!

Derneğin bahçesinde tekerlekli sandalye kullanacaklar için bir parkur var, burada denemeler yapıp öyle sokağa çıkıyorlar. Çünkü ülkemiz malesef engellilerin kendi başlarına günlük hayatlarına devam edebilmeleri için çok elverişli bir yer değil. Bu parkurda düz yol, çakıltaşlı yollar, vapurun girişine konulan düzenekler, yokuşlu yollar, mazgallı yollar gibi bizim için günlük hayatın bir parçası olan ama tekerlekli sandalye kullananlar için engel teşkil eden bölümler var, burada çalıştıktan sonra sokağa çıkabiliyorlar.

Ayrıca kendilerine ait, tekstil (dokuma, dikiş, baskı), grafik vb atölyeleri var, burada da dışardan işler alarak dernek bütçesine katkıda bulunuyorlar. (aklınızda bulunsun!)

Ben iyiki gitmişim dedim, günlük saçma sapan şeylere üzülürken insanların ne dertleri olduğunu görüp halime şükrettim. Günlük hayatımı kendi başıma sürdürebilmenin, ihtiyaçlarımı tek başıma karşılayabilmenin ne büyük bir nimet olduğunu gördüm. Ayrıca bundan sonra elimden geldiğince de böyle derneklere destek olmamız gerektiğini de bir kez daha anladım. İlk olarak burada yazarak belki okuyan birkaç kişinin ilgilenmesini sağlamakla başlayabilirim:)

13 September, 2011

Burçlar ve taşlar


Annem ara sıra değişik şeylere sarar, klasik işte feng-shui ler, rüya yorumları, taşlar vs vsi okur da durur. Geçenlerde de burçların taşlarını okurken beni aradı telefonda bana burcumun taşlarını okudu.. Hıı yaa tamam hı hı şeklinde cevaplar vererek dinledim. Ama canım annem bana aldıramayınca kendisi buraya geldiğinde gezerken birlikte bulup aldık akik taşlı bileklikler.. Anne ve bebeği korurmuş, tene hep değmesi gerekirmiş.. Canım annem yaa kendisi inandığı için ben de aldığımızdan beri kolumdan çıkarmıyordum. Gerçi bu yazıyı yazmadan bir gün önce kahverengi olanı elimde paat diye koparak döküldü gitti.. (Ben bir anlam yüklemiyorum tabi:P) Bilekliği aldığımız yerdeki kadın bana Malahit taşı bir kolye ucu hediye etti ve sadece doğum sırasında yanında bulunsun öncesinde takma dedi..

Farklı farklı sitelerde farklı anlamlar görünüyor ya da farklı burçların farklı taşları var, inanmak lazım tabii. Benim bu tip inançlarım çok kuvvetli değil, siz ne düşünüyorsunuz??

11 September, 2011

27. hafta


Bu haftadan da bir foto koyayım bloga, gerçi burada çook kilolu görünsem de kıyafettendir diye düşünüyorum:) Şu ana kadar 7 kilo aldım.. Fena gitmiyorum şimdilik, artık yavaş yavaş ağırlaştığımı hissediyorum tabi:) Karnımdaki hareketleri de çok net hissediyorum, özellikle de ben yatarken kızım sağolsun hiç durmuyor..

Bugüne kadar doğru dürüst alışveriş yapmamıştım bebek için, sadece birkaç yakınımın getirdiği ufak tefek hediyeler vardı. Dün Eminönü'ne gittim, ön bir araştırma yapayım istedim. Havuzlu han'ı merak ediyordum gittim. Gerçekten de bebek alışverişi için çok fazla çeşit var.. Hem bebek alışverişi deyip geçmemek lazım, insan başına gelince anlıyor. Benim de bugüne kadar pek alakam olmadı bu tip konularla ama maşallah çeyiz gibi liste var web sitelerinde:) Ben fazla eşya sevmem, kullanabileceğim bir eşya için kalitelisini iyisini alırım ama sonuna kadar da kullanmak isterim ama gereksiz ıvır zıvır elektronik eşyalara da boşuna para vermek istemiyorum. (mesela çocuğu olan ailelerden duyduğum kadarıyla bebek telsizi oldukça gereksizmiş, daha bunun gibi hevesle alınıp kullanılmayan eşyaları tamamen listemden çıkardım) Ama doğum anından itibaren gerekli olacak eşyalar için de yavaştan bakınmaya başladım işte. Dün arabayla gitmediğim için ve ben tek başıma taşıyamayacağım için pek birşey almadım, ufak tefek ıvır zıvırlar sadece. Ancak kafamda listem için fiyatları tespit ettim. (mesela bebek arabası- puset fiyatlarına baktım ve fiziksel olarak da görmüş oldum) Ancak internetteki fiyatlarla arasında çok da fazla uçurum olmadığı için elde taşıma, trafik, yol vs yi düşünüp internetten almaya karar verdim.  Bunun dışında yavaş yavaş odası için bakınıyorum, geçende Ikea'ya gittiğimde bazı eşyaları not etmiştim yine. Ama gelecek ay Masko'ya da bakıp karşılaştırdıktan sonra alacağız.

Şimdilik bu kadar.. Küçük hanımın alışverişiyle meşguliyetim devam ediyor. Bu arada aşağıda bakmış olduğum linkler var, ama genelde tek bir yere bağlı kalmıyorum, ama en çok yararlandığım ve yorumlarını sevdiğim site: http://blogcuanne.com/

Liste için bazı siteler:

http://blogcuanne.com/2010/02/10/bebek-icin-neler-almali/
http://www.anneoluncaanladim.com/2/dogum/1527/dogumdan-once-alinmasi-gerekenler-listesi
http://ozguranne.blogspot.com/2008/12/alveri-listesi-yeni-doan.html

05 September, 2011

Babamın Penguenleri


Bayram tatilini sakin İstanbul günlerinde yaşadık ve bitti artık, iş-güç, trafik, hepsi birden yeniden başladı.. Bu günlerden birinde sinemada izledim bu filmi ve oldukça sevdim:) Son dönemlerde gittiğim en eğlenceli, sıcak aile filmiydi.. Ya da ben mi çok duygusal davranıyorum:)


Tom Popper'a hediye olarak babasından gelen penguenle başlıyor film. Sonrasında hayatı değişiyor tabiki, çocukları onunla daha çok vakit geçirmeye başlıyor, çok daha farklı oluyor herşey..Her izleyen gibi bizim de penguen besleyesimiz geldi:)

Ama ille sinemada izlemeye gerek yok, tam bir kış filmiydi, bu kış dvd sini alarak evde patlamış mısır eşliğinde de izlemek keyifli olur diye düşünüyorum:)

01 September, 2011

Dubrovnik tatilimiz


Bu yazın başından karar vermiştik Dubrovnik'e gitmeye, ben internetten araştırmaya Haziran ayında başladım, ama sonra şu sitede  çok uygun ve güzel bir fırsat bulunca hemen atladım ve planımızı ona göre yaptık. Neyseki de hiç pişman olmadık. Öncelikle ben ilk kez tur ile bir yere gittim ve oldukça memnun kaldım. Bilmediğin bir yere gidince havalimanından ulaşım, etrafın kısaca tanıtılması vs çok faydalı oldu, rehberimiz de iyiydi. Yukarıdaki fotoğraflar Cavtat'ta çekildi, havalimanından otobüse binip burada kahvaltı etmek ve dinlenmek üzere indik. Oldukça güzel bir yer. Denizi güzel, etraf sakin. Burada da çeşitli oteller ve yazlık evler var. Biz sabah kahvaltımızı ettik, yürüyüş yaptık. Ama sevgilim ve ben burayı çok sevdiğimiz için (bi de o uykusuzlukta fotoğraf makinesi kılıfımızı pastanede unuttuğumuz için) 2 gün sonra tekrar geldik buraya.. (kılıfı da bulduk:P) Bu arada Dubrovnik tatilinde gelinmesi gereken yerlerden biri bence, deniz kenarında yemek yenecek oldukça güzel yerler var, denize girmek için de ideal. Dubrovnik'ten 10 numaralı otobüsle ortalama 20-25 dk da geliniyor.



Sonraki istikametimiz doğal olarak Old city idi. Zaten Dubrovnik burası işte. Yukarıdaki fotograflar uzaktan görüntü tabii bir de benim göbekli resmim var:) Kızım da olsun ama dimi.. Sağolsun bana tatil boyunca hiç zorluk çıkarmadı.. Sadece biz biraz daha dinlenme tatili yaptık. Turda ekstra olarak katılmak istenirse Saraybosna-Karadağ gezisi vardı, ve de  adalar turu vardı. Ama hem tatilimizin 4 gün olması, hem otelimiz plajının güzel olması hem de önceki haftaki taşınma yorgunluğu nedeniyle benim ruhum ve bedenim otobüs ve tekne yolculuğunu kaldıracak gibi değildi. Biz deniz, kum, güneş, keyif, yeme, içme gezme, bool bol yürümekten  yana kullandık tercihimizi.


Otelimiz çok güzeldi, 3 yıldızlı olmasına rağmen buradaki 5 yıldızlı oteller gibiydi diyebilirim. Odalar, yemekler, ücretsiz wi-fi, plaj:) Daha ne olsun:)




Gittiğimiz hafta tesadüfen Dubrovnik Festivali devam ediyordu, old city'de her yerde bir etkinlik vardı, son resimde anlatılmak istenen bişey yoktur, kedi ve köpek kompozisyonu deklanşöre basarken bozulmuştur ancak arkada Pepe Romero konser afişi olduğundan ve blog yazarı görüp, bilet bulup, çok güzel bir konser izlediğinden burada da izi kalsın istemiştir:)


Yenebilecek en temel şeyler yukarıda, pizza ve deniz ürünleri:) Pizza'yı hem rehberimizin hem de gitmeden önce okuduğum blog tavsiyeleri üzerine Barracuda'da yedik, fiyatlar makul, lezzetler de gayet iyiydi.. Balık içinse yine herkesin tavsiyesi üzerine Kamenice'ye baktık, gerçekten herkesin önündeki tabaklar gayet güzeldi ama o kadar sıra vardı ki, beklemeyi göze alamadık, ara sokaklardan birinde, şu anda ismini hatırlayamadığım ama gayet lezzetli görünen yukarıdaki tabakları mideye indirdik:) Pazardan da kurutulmuş meyveleri almayı ihmal etmedik, acıktığımız anda onlar yetişti otelde imdadımıza..


Dubrovnik'te bana tek ters gelen şey otobüs şöforleri, garsonlar vs nin böyle turistik yerde bu kadar suratsız olmasıydı. Otelimizdeki personel iyiydi ama gittiğimiz bazı restoranlardaki garsonlar müşteri memnuniyeti diye bir şeyden habersiz gibiydi:) Ayrıca otobüslerde de buradaki gibi durakları görebileceğiniz bir tabela, bir ses, şoförden bir ikaz yok, içinize yaklaştınız hissi doğarsa orada inin, zira biz fransız bir çiftle birlikte birkaç durak geç indiğimiz için uzun bir yürüyüş yaptık:)

Sonuç olarak, geçen yıldan bana ilham vermiş olan doorstepping'in yazı dizisine ve gitmeden yararlandığım sözlük ve bloga teşekkürü bir borç bilir, gitmeyi düşünenlere de mutlaka tavsiye ederim...



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...