12 April, 2013

Gereksiz alışverişler...

Alışveriş yapmayı severim, mümkün mertebe sezon sonu ya da indirimli ürün almaya çalışırım. Hatta alırken de düşünürüm gerçekten ihtiyacım var diye. Gönül istiyor ki bir gün basit bir yaşam gibi olabilsem ama daha o kadar olgunlaşmama var herhalde:)

Ara sıra ipin ucunu kaçırdığım da olur, mesela canım sıkkınsa markete ya da avmye gidiyorsam almam gerekenden alakasız şeyler aldığım da olur ama hiçbir zaman bu kadar gereksiz alışveriş yapmadım, bunlar nedir arkadaş:)

Ama sevimli göründüklerini de itiraf etmeliyim..

Dün markafoni de indirimdeydi bir de indirimli fiyatlarını da yazıyorum:


Yeşillik saklama kabı- 54 TL den 33 TL ye düşmüş.
Kırmızı elma bıçağı: 54 TL den 37 TL ye düşmüş

Çilek sapı ayıklayıcı 21 TL yerine 14 TL** buna çok güldüm


Fasulye dilimleyici 21 TL den 14 TL ye ** buna da:)


Karpuz bıçağı 89 TL yerine 55 TL



Hayır bir de aldık diyelim bunları her yerden eşya taşan mutfak dolaplarının neresine sığdıracağız bilemedim doğrusu.

Siz ne düşünüyorsunuz??

05 April, 2013

Bir kitap, bir dizi.



Yazayım yazayım diyorum, bu kadar her saati aynı olan hayatımın nesini yazayım diye vazgeçiyorum sonra..  Geçen haftaki yazımdan sonra kızım yüzümü kara çıkarıp yürümeye başladı bu da tarihe geçsin.. Hayatımızda çok yeni bir dönem, ‘tati’ ‘tati’ diyor bi de yürürken.. Havalar da güzelleşti, her gün parka götürmeye çalışıyorum, hani biraz temiz hava çarpar da daha çok uyur diye ama nerdee blog.

Ben her akşam aynı şekilde ortalama 1 saat ayakta sallama mesaisi yapıyorum, iyi güzel de kız ağırlaştıkça bu iş de pek zorlaşıyor,  tek çekilir yanı azıcık gece lambası ışığında kitap okuyorum, bu da gün içinde kendime ayırdığım tek vakit diyebilirim, eskiden serviste de kitap okurdum ama artık biner binmez bayılıyorum, arada horluyor muyum acaba diye soruyorum arkadaşlara.. En son  annemin ismime imzalatıp geçen gelişinde getirdiği Şebnem Kartal’ın bu kitabını okudum.

Kitabın kapağından bir bölümü aşağıda görebilirsiniz.


Kâğıt Kayıklar, farklı kesimlerden gelen 5 kadın ve 5 erkeğin psikoterapi süreçlerini anlatan bir öykü seçkisi. Her bir bölümle bizi başka dünyaların içine çekiyor. Bir öyküde, gençliğinde sistematik işkenceye maruz kalmış bir şairin feryadına şahit olurken, bir diğerinde kadın cinselliğinin çocuk yaşlardan itibaren toplumsal ve dinsel motiflerle nasıl şekillendiğini görüyoruz. Delilikle dâhilik arasındaki ince çizgide yürüyen bir adam, ruhsal acılarını bedeniyle ifade eden bir kadın, aile baskısına karşı direnen bir alkol bağımlısı kitapta bizi bekliyor...
İtiraf edeyim bazı hikayelerin sonunu getiremedim ama bazılarını da aksine çok sevdim. Onların hatırına okunabilir bence:)



Bir diğer bahis konusu da dizi. Son dönemde çok severek izlediğim bir TRT dizisi var - Beni Böyle Sev. Çok naif, keyifli, vurdu kırdı, silah vs olmayan müzikleri de güzel:) Orhan Gencebay'ın şarkısından adını almış, eski, güzel şarkılardan çalıyorlar. Nitekim seviyorum, Pazartesi akşamları boşsanız izleyebilirsiniz. (ben genelde kaydedip sonra izliyorum ama olsun:)

Güzel havada keyifli bir haftasonu diliyorum herkese:)

Sevgiler..

24 March, 2013

Her Telden


Koza ile 15 inci ayı devirdik 16 yı bekliyoruz ama yazıyı başka bir bilgisayardan yazıyorum o nedenle fotoğraf biraz alakaya maydonoz oldu. Son dönemde yine evdeki herşeyi atıp şöyle yukardaki gibi beyaz ve renkli şeyler almak istiyorum. Bu bana her bahar oluyor galiba:)

Unutmamak adına güncel birkaç şeyi not düşeyim dedim:)

* Kozacan halen yürümüyor, ayakta 5-6 adım atıyor birden ayakta olduğunu farkedince ve tutunacak bir yer olmadığını da görünce oturup emeklemeye devam ediyor:) emekleme konusunda oldukça profesyonel ve hızlı:)

*Çenesi hiç durmuyor, bıdı bıdı bıdı (aynen böyle- bıdı bıdı diyor:)  Söyleyebildiği başka şeyler de var tabi:

Baba- öyle aşkla söylüyor ki kıskanıyorum:P
Dede
Bitti
Gitti
Tati (yürürken:P )
Mama
Ver
Al
Gel
Lilay (teyzesine)
Yaprak (bi kitabından öğrendi:P)
Pisi pisi (etrafımızda çok kedi var:P )

Ve benim anlayamadığım birkaç kelime daha:P

*Geçen hafta ilk ateşli hastalığımızı atlattık. Çok kötü idi:( Önce ben hasta oldum, sonra babannesine bulaştı, Koza için anneanemiz geldi Adanadan, bu sefer de Koza hasta oldu. Günlerce ateşli, huysuz, öksürüp- tıksırarak, burnu akarak yattı, 1 sn bile benden ayrılmak istemedi. Neyseki bitti gitii:)

* Halen yemek ve uyku konusunda sorunlarımız var. Koza süt dışında hiçbir şey yemek istemiyor. Hele ki şu hastalıktan sonra ağzını hiçbir şeye açmaz oldu:(

* Durmadan çocuk yetiştirme ile ilgili kitaplar okuyorum, yemek- uyku, tuvalet eğitimi vb , inşallah bloga da birkaç kitap hakkında yazıcam (inşallah!)

* Adım adım serisine üye olduk, onun kitapçıkları ile oyalanıyoruz.

* Benim hayatım ise aynı koşturma içinde devam ediyor, işe git, eve gel, ev işi, yemek , Koza ile ilgilen, yeterince ilgilenebiliyor muyum diye suçluluk duygularıyla başet, sabah tekrar kalk git gel ! Aynı kısır döngü işte. Baharla birlikte daha çok dışarda vakit geçirip güneşin de etkisi ile daha enerjik ve mutlu olmayı umut ediyorum:)

Herkese sevgiler..

10 February, 2013

Tanrım yeni bir bilgisayar lütfeeen..

Uzun aradan sonra yeniden merhaba..

Bizim bilgisayar iyice kafayi yedi, format da atamadik, artik yenisi lazim ama 2 tane tablet pc olunca evde onu da ihmal ettik.. Ama tablet ya da ipad, gercek bilgisayarin yerini kesinlikle tutmuyor. Mesela bloga buradan yazi yazmayi hic sevmiyorum, ama napalim bu sefer arayi daha fazla uzatmamak icin yazayim dedim..İşyerinde de internetim kotalı ve işle alakalı bişeylere filan bakmaktan bloga sıra gelemiyor.

Bu arada birkac tane kitap okudum. Kahperengi, Beyoglu Rapsodisi, Gizli Anların Yolcusu,  Bora`nin Kitabi.. Arada bir de Hakan Gunday`in Kinyas ve Kayra sina baslamistim ama yegane okuma alanim olan serviste, zaten uykusuzluga direnerek okurken kafami bi turlu veremedim ve yarida biraktim. Diger 4 kitap da bir solukta okunacak cinsten. Oldukca akici.. Hepsini tavsiye ederim..

Sidikli Kasabasini izledim, pek cok begendim. Oldukca guzel bir oyun, muzikal. Oyuncular genc yasta olmasina ragmen oldukca iyi idi. Sesleri cok guzeldi. Orkestra da cok iyiydi. Devlet tiyatrosunun bu oyununu bilet bulursaniz sakin kacirmayin..Konusu sularin tukendigi bir zamanda tum tuvaletlerin ozellestirildigi bir ulkede geciyor, para bulup tuvalete gidemeyenler eger sokakta iserken yakalanirsa sidikli kasabasina gidiyor ve akibetlerini kimse bilmiyor....Oyunu izlerken yine oyle hayran hayran bakakaldim sahnedekilere, bir de kendi yaptigim isi dusundum.. pehh neyse...


Bir de mutfakta birkac denemem oldu, cogu da yemek vakti sitesinden, ben cok gec kesfettim ama bircok tarifini begendim sırayla deniyorum, tavsiye ederim;-)


Son olarak bizim kizin son hallerine gelecek olrsak 14. ayimiza az kaldi, hala emekliyoruz.. Desteksiz olarak yurumeye pek cesareti yok bizim kizin.. Eller her yerde. herseyi merak ediyoruz ve karıştırıyoruz, iste ustteki resimde de örnekleri var;-) Ben de onunla birlikte herseyi yeni bastan kesfediyorum ve onu her geçen gün daha çok seviyorum:)

 

Iste simdilik bu kadar...

14 January, 2013

Paris Gezimiz..

Artık klasik girizgahımı geçiyorum, yine geciktim yazmakta, siz biliyorsunuz artık nedenlerini:)



Kozi ile birlikte gözümüzü kararttık ve bu soğukta bir yurtdışı gezisi yaptık. Tamamen eşimin fikriydi. Bana doğum günü hediyesi olarak bu seyahat verildi. 29 yaş hediyemi çok beğendim blog :)  Çok  çok keyifli bir seyahatti, kış olduğu için montlar ve çocuklu olduğu için hiç yanımızdan eksilmeyen bebek arabası ve sırt çantasına rağmen çok güzeldi:) Zaten kızı bırakıp gitsek bizim içimiz rahat etmezdi..

Etrafta o kadar çok bebek arabalı insan vardı ki, hiç garipsenmiyordu. Hatta ben bazı cafelere girerken çekiniyordum, dışardan çok romantik durduğundan bebek arabası ile girmesem mi diye ama çalışanları çok nazikçe hemen bize yer açıyorlardı.




Tur ile gitmedik biz, zaten hemen yılbaşı sonrasına da bir tur yoktu. Booking.com'dan otelimizi ayarladım, ki otelden aşırı memnun kaldık. Öyle merkezi bir yerdeydi ki her gün mutlaka 1 kere uğrayıp Kozanın ihtiyaçlarını giderip, biz de biraz dinlenip yeniden çıkıyorduk. Böylece gezmek için daha fazla enerjimiz oluyordu:) 

Gezi planı için ise 2 siteden yararlandım, ilki İmge tabiki:) Kendisi yıllardır takip ettiğim bir blogger, hem de tanştığım ve çok sevdiğim, üstüne üstlük bir de hemşehrim olan bir arkadaşım:) Ama gezi yazıları için ne kadar emek verdiğini ilk kez işime yarayınca anladım. Resmen tur rehberim oldu orada, gidilmesi gereken mekanları, yemek yenecek yerleri,  metroda inilecek durakları bile detaylı yazmış ve o kadar makbule geçti ki:) İmgecim sırf bu gezi için bile sana bir yemek borçluyum. Umuyorum kendisinin diğer gezi yazılarını da detaylı kullanabilirim, zira hızına yetişmem mümkün değil.. 

Tabiki biz bebekli olduğumuzdan gidemediğimiz yerler de oldu ama napalım pişman değiliz:P 


Ah bir de aldığım kalorileri pek sayamadım orada ve döner dönmez de diyetime yeniden merhaba dedim.. Her köşede pastaneler, kruvasanlar kahveler, macaronlar, böyle güzel tatlar olamaz. Bu arada macaron demişken, Laduree 'de sıra beklerken önümde Ba.nu Al.kan'ın olması da unutmayacağım bir detay.

Tüm sokaklar Noel sonrası oldukça süslü ve güzeldi, her yerine hayran kaldım Paris'in o binalar, sokakların temizliği, insanların kibarlığı ve yardımseverliği (!)- gerçekten de biz hep çok tatlı insanlarla karşılaştık- bebekli ailelere olan saygı her yerde yol verme, ulaşım kolaylığı herşeyi ama herşeyine. Aklımda kalan tek kötü yanı çok pahalı olması onun dışında hiçbir kötü anım yok:P 


Yine gezi ve yeme içme konusunda Gezip Gördüm sitesinden de oldukça yararlandım. Gerçekten orada da çok işe yarar bilgiler vardı. Eyfelin tepesine çıkmadık ama akşam ışıklandırılmış haliyle hayran kaldık ve bir sürü fotoğraf çektik.. Eminim ki baharda ya da yazın çok daha güzel bir gezi olurdu ama soğuğa karşı tüm önlemlerimizi aldığımızdan hastalık olmadan atlattık bu geziyi:)

Umarım Kozi ile daha nice geziler yaparız ve çıtayı yükselten eşim bana her yıl başka bir ülke doğum günü gezisi planlar:) - kendisi blogumu okumuyor ama bu yazının linkini yollarım ben :P - 

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...