24 April, 2012

Kirpiklerimin Gölgesi


Şebnem İşigüzel'in cümlelerini çok seviyorum.Bu kitap da yine bir cümleyle birden çok şey anlatan bir kitaptı.


Yanılmıyorsam ilk çıktığında bir röportajını okumuştum ve kitabın, gazetede çıkan gerçek bir haberden esinlenerek hazırlandığını söylemişti Şebnem İşigüzel.


11 yaşında annesini öldüren bir kızın hikayesi bu, ama tek bu cümleye bakarsanız, nasıl yani diyebilirsiniz. Bu kitapta kız çocuğu anlatıyor neden böyle birşey yaptığını.


İnsanın tüylerini diken diken ediyor. Böyle bir anne olabilir mi, böyle şeyler gerçekten var mıdır diyorsunuz. Ama malesef var.


Anne olmanın gerçekten kolay birşey olmadığını anlıyorsunuz. Herkesin anne olamayacağını.


Çocukların herşeye rağmen ne kadar saf ve sevgi dolu olduğunu okuyorsunuz cümlelerde..


Yüreğiniz kaldırırsa eğer okuyun derim..

22 April, 2012

Annelik Sanatı Dergisi


Annelik sanatı diye bir dergi var, birkaç ay önce Hürriyet Pazar ekinde okumuş ve ücretsiz deneme için web sitesindeki formu doldurmuştum. Unuttum gitti ama bugün kargo ile dergi geldi bana. İlk 3 ay ücretsiz, sadece kargo bedeli olan 2,5 TL yi ödedim.


İlgimi çeken bazı sayfaların fotoğrafını çektim, üzerine tıklayarak büyütebilirsiniz.


Mobil cüce yazısı çocuğuna yürüteç almış bir annenin deneyimini anlatıyor. Gayet olumlu bir deneyim, ben hala emin değilim yürüteç alıp almamakta, zaman gösterecek.



Bizim kız pek parmak emmiyor, genelde elini emiyor:) Naapsın çocuk, dişi çıkacak.


 Bir de kız annesi olmak yazısı dikkatimi çekti.

2 ay daha gelecek aslında onlara da bakıp değerlendirmek gerekir ama daha farklı anne-bebek dergileri görmüştüm ve bana daha dolu, daha fazla yazı var gibi gelmişti. İyice bakmak lazım tabi:)

Eğer siz de ücretsiz deneme üyeliği isterseniz, web sitesindeki formu doldurabilirsiniz.



19 April, 2012

Annem Şahane


Dekorasyon konusuna o kadar uzak bir insanım ki, blogları web sitelerini incelemeyi severim, bir eve ya da bir mekana girdiğimde çok beğendiğim olur ama tamamını görüp beğenirim, asla oradaki küçük aksesuarlar, tavandaki ışık vb hiçbir şey dikkatimi çekmez. Hiçbir zaman da ev eşyası almak için ıcık cıcık bakmam, giderim bir mağazaya alırım. Her parçasını ayrı yerden alan, tek bir aksesuar için İstanbul'un her köşesine giden, bıkmadan usanmadan araştıran insanlara hayranım.. Ama ben bu türe çok uzağım:)) Zengin olunca evimi yaptırırken mimarla çalışırım ben de napalım:))

Herneyse, nereden geldik bu konulara dersek, doğum izni nedeniyle aylarca evde oturan bünye normalde asla takılmayacağı ıcık cıcık herşeye takılıyor sevgili blog.Bi de tabii kanallarda sıkça ev dekorasyon programları görüyorum..  Ben de haliyle ay o köşe böyle mi olsa, duvara şunu mu assam, perdeleri mi değiştirsem vs sorularla boğuştum, ama sadece oturduğum yerden:) Tabi bir de annemle paylaşmıştım telefonda.. Kendisi sağolsun ufak tefek birşeyler getirdi, benim de çok hoşuma gitti, bu vesileyle blogumda da paylaşayım kendisine de teşekkürü buradan da ileteyim dedim..


Yukarıdaki perde, masa örtüsü, runner ve buzdolabı örtüsünü (!) annem dikmiş:) Mutfagımdaki önceki perdemi de seviyodum ama bu desene bayıldım, resmen bahar geldi, gül açıldı, ruhuma neşe saçıldı:)


Salonum ise aslında  uzun hikaye ama baştan başlayayım, öncelikle koltuklarımı sağolsun babamın kuzeni düğün zamanı hediye etmişti. Kendisi Ankara'da mobilyacı ve evlilik döneminde ben çok yoğun çalıştığımdan, gidip kendim seçme şansım olmadığından, cep telefonu ile çekilmiş fotoğrafta gördüm ve yukarıdaki pembe koltuklar geldi. Geldi gelmesine de ben hiç beğenmedim. Yani şöyle, koltuklar inanılmaz rahat ve kullanışlı.. Ancak pembesi hiç telefonda göründüğü gibi değildi. Neyseki minderleri kılıflı olduğundan o zaman hemen annem devreye girdi yine ve minderler için kremli-kahveli kılıflar diktirdi. Perdemin fonu da sütlü kahve oldu ve bir nebze daha içime sindi. Ama yazın o kadife kumaşlar çok terletiyordu, ben de o yüzden kışın kahve yazın da pembeleri kullanmaya başladım. Hem kılıflar yıkanabildiği için çok daha temiz oluyordu. Ancak pembe kılıflar gelince perdemin fonları da alakasız kalıp çıkıyordu ve boydan boya cam olan salonda tek tül çıplak gibi kalıyordu. İşte bu yukarıdaki perdeler de salonum için yazlık fon oldu ve yastık kılıfları ile birlikte pembe koltuklarımı bile sevmemi sağladı:)) Bir de avize aldık salonuma yeni.. Ama o henüz gelmedi, onu da annemle Adana'da beğendik yakında o da gelecek..

Şimdilik bu kadar değişiklik yeter.. Bu sıkıntıda bana kalsa tüm evi çöpe atıp baştan alışveriş yapmak istiyor ama abartmayalım dimi:) Annem şahane ama tv programlarındaki milyarlık bütçem yok:) Zaten yakında işe de başlıyorum, o yoğunlukta evle ilgili bişe gözüme de çarpmaz, bi süre de böyle geçer..

P.S. Canım annem iyiki varsın:)

17 April, 2012

Kocalar Okulu


Nereden gördüm de nereden istek listeme ekledim bilmiyorum ama İdefix alışverişimde 3 TL olan bu kitabı da bu sefer favori listemden sepetime atıverdim. Kapağını da içeriğini de Sophie Kinsella kitaplarına benzettim. 2 günde bitirdim. Romantik komedi bir film izler gibi kolaycacık okunuyor..

Yeni çocuk sahibi olmuş olan Sophie ve Mark kitabın baş kahramanları. Sophie hem işi hem de çocuğuyla çok yoğun ilgilenirken, Mark ise deneme sürecinde olduğu işinde başarılı olabilmek için çok yoğun çalışıyor. Evle ilgili pek çok şeyi de ihmal ediyor. Sophie'nin doğum gününde de eve geç gelmesi yangını körüklüyor, ayrıca Sophie'nin eski sevgilisi Simon 'un da fırsattan istifade Sophie'ye yakınlaşmasını sağlıyor. Sophie bir gün oğlu ile birlikte annesinin evine dönüyor.

Mark da ailesini kaybetmemek için işi gücü  bırakıp Kocalar Okulu'na yazılıyor. Birkaç hafta süren eğitimde Dr Martha öğrencilerine ütünün yerini, bulaşık makinesinin nasıl boşaltılabileceğini soruyor. Dersliğe bir klozet getirip kapağını kapatmasını öğretiyor.Dişmacununu ortadan sıkmama ve kapağını kapalı tutma konusunda dersler veriyor. Eşlerini dinlemeleri, kendilerine bakmaları gerektiği vs komik örneklerle anlatılıyor. Kurs sonunda Sophie ile Mark'a neler oluyor onu da kitabı okursanız öğrenirsiniz:)

Evde oturduğum günlerde kafamı boşaltmak için okudum.. Birkaç kitap daha okudum, sırayla onları da ekleyeceğim..

13 April, 2012

Koza 4 aylık


3. ay yazisini atlamistik ama bu ay not alayim istedim. Kızım 4 aylık oldu, bu ay 500 gr almıs malesef ama doktor diger aylarda aldıklarıyla birlikte çok iyi dedi.(7350 gr) Anne sütüyle beslenmeye devam edecegiz ek birseye gerek yok, gelecek ay yavastan yogurt vb gidaya baslariz dedi. Boyu uzadi 66,5 cm oldu. Az kilo alma sebebi etrafla fazla ilgilenmesi sanirim.. Bir çıt duydugunda kafasini cevirip etrafi izliyor. Neler yapiyoruz soyle bir bakalim.

*Tutma ve çekme refleksi iyice gelisti. Emziğini tutup çekiyor, denk gelirse kendi tekrar alıyor ağzına.Çıngıraklarını kendisi sallıyor, saçımı tutup çekiyor, kolyemi eline takilirsa cekiyor..Saclar bu yuzden hep toplu;-)

*Bu ay babasi ve beni iyice tanidi, bize çok farklı davraniyor, ikimiz disindaki birine ilk tepkisi ise surat asip bagirmak oluyor, sonradan alisiyor;-) Gökhan amcasi, doktor teyzesi ve evimize temizlige gelen teyzesine degisik tepkiler verdi. Ozellikle cok sık görüştüğümüz ve kendisine asik olan Gokhan amcasi-Seren teyzesi bize gelecegi zaman Koza`ya sorun bakalim istiyor mu diye sorarak geldiler;-) Neyseki gectigimiz hafta baris cubugu yaktiniz da onun kucaginda gulucukler attin, kendisi de cok mutlu oldu.

*Uyku konumuz hic kitaplarda yazdigi gibi degil, 4 aylik bebiklerin artik 12-5 arasinda beslenmeden uyuyabilecegi yaziyor ama bizim en uzun periyodumuz 3 saat, cok nadiren 4 ü yakaladigi geceler oluyor;-) Doktor çok normal oldugunu soyledi. Ben de az emdiği ve geceleri uyurken daha uzun emdiği için uyandığında emziriyorum..

*Hemen hemen her gün arabasıyla dışarı çıkarıyorum, pusetinde uyumayı çok seviyor, temiz havada sarhoş oluyor..

*Banyosunu uzun süredir tek başıma yaptırıyorum. Banyo filesi taktığımdan beri çok daha sakin yani çıkınca da öyle ağıt yakmıyor. Keyifli oldu artık banyo saatleri. Bu arada vücudunda atopi diye kızarıklıklar olmuştu. Doktor her banyoda şampuan yapma dedi. Ben de artık 1 banyo şampuanlı, diğeri duru su şeklinde yapıyorum. Bir de şampuan ve vücut yağını Mustela ile değiştirdim. Koza'ya nasıl etki edecek bilmem ama benim cüzdanıma olumsuz etkisi olduğu kesin:) 2 parça şeyi 110 TL gibi bişey ödedim..

*Saçları uzamaya başladı çok mutluyum. Zira yolda herkesin erkek mi diye sormasından bıktım. H&M den aldığım çiçekli bantı takıyorum, biraz daha da uzasında toka da takayım:)

**Fotograf benim kucağımda uyurken çekildi.. Üzerinde beni sevdiği de yazıyor diye ekledim:) Bu arada malesef internet ortamına pek güvenemediğim için kızımın fotograflarının üzerine böyle kocaman etiket koyuyorum:( Facebookumda olanlar daha güncel resimlerini görüyor neyse:)

Bizden bu kadar.. Arayı açmayacağız inşallah.. Sevgiler:)

01 April, 2012

Cheesecake yaptım ben..



Daha önce 3 kere cheesecake denedim, birisi dondurulan bi tarifti ki hiç benim damak zevkime uymadı, diğeri ise şu tarifti: portakallı damla sakızlı cheesecake. İlkinde süper olmasına rağmen, ikinci pişirmemde beni bi sürü misafirime mahcup etti:P kıvamı olmadı, ben de başka bir tarif arıyordum ki bunu buldum. Hem daha kolay, 2 kere de pişirdim ve onayladım, biraz değişiklikle bloguma da ekliyorum tarifi:)


Tabanı için



  • 1 paket Burçak bisküvi


  • Yarım paket petibör bisküvi


  • 2 yemek kaşığı tereyağı


  • Bir avuç dövülmüş ceviz


  • Tarçın ve hindistan cevizi


  • Gerekirse kıvamı için biraz süt



  • Bisküviyi rondodan geçirin. Cevizi, tarçın ve hindistan cevizini ekleyin. Yağı eritip bisküvilere ekleyip karıştırın eğer gerekirse az süt ilave edin. Kelepçeli kalıbın alt tabanına yayıp 165 derece fırında 15 dk fırınlayıp çıkartın.




  • 1 su bardağı toz şeker


  • 1 paket labne (ben 300 gr kadar kullandım)


  • 3 adet yumurta


  • 2 yemek kaşığı (40 gr) buğday nişastası


  • 1 paket krema  




  • Bir kasede şekerle labneyi çırpın. Yumurtaları teker teker ekleyerek çırpmaya devam edin. Nişastayı ekleyip karıştırdıktan sonra kremayı ekleyin çok fazla çırpmadan bisküvi tabanının üzerine harcı dökün. 165 derece fırında 45 dk. hiç kapağını açmadan pişirin. Fırını kapattıktan sonra fırın soğuyana kadar yaklaşık (3 saat) fırının içinde bırakıp soğumasını bekleyin. (sabretmek gerekiyor ama mutlaka bekleyin, üzeri hiç çatlamadı benimkinde:)

    Ben üzerine çok güzel bir marmelatım vardı onu kullandım ama isterseniz tariftekini de yapabilirsiniz.

    Bir sonraki sefere bu tarifi pişirilen bir tabanla denemeyi planlıyorum ben:)

    Afiyet olsun..
    Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...