Son gunlerde is yerinden is dısında internete girme fırsatım olmuyor dolayısıyla da bloguma pek vakit ayıramıyorum..
Bi de üzerimde bir yorgunluk bir tembellik var ki sormayın.. Sürekli mayısık bir haldeyim. (gerçi hiç biseyi aksatmıyorum, sporuma gidiyorum, mutfakta bi şeyler yapıyorum) ama niyeyse içimden sürekli battaniyenin altına girip tum gun comedy max ya da cnbc-e izlemek geçiyor ne yalan söyleyeyim:)
Nietzsche Agladıgında'yı yeni bitirdim (bu kitabı 5-6 yıldır okumak istiyordum yeni fırsatım oldu malesef. Coook begendim:))
Zeki Müren'in gelmiş geçmiş bütün albumlerini buldum. Kulagımda Omrum seni sevmekle nihayet bulacaktır.Türk sanat müzgini ne kadar özlemişim onu anladım. (Birkaç yıl TSM korosunda şarkı söyledigimi ve ud caldıgımı söylemiş miydim)
Gecen hafta Şıpsevdi ve Chuck&Larry'i izledim. Cok guldum, iyi vakit gecirmek icin ideal.
Adam Sandler'ı seviyorum ben yaa:)
Bu arada yeni kitabıma baslıcam simdi Siz Diyettesiniz. Belki ise yarar. Beni durdurur..Cunku bu kadar spor yapıyorum ve bu kadar yiyorum halterci gibi olmak istemiyoruum:((
Simdilik bu kadar, ben battaniyemin altına gidiyorum...
29 April, 2008
25 April, 2008
Buyuk Bulusma
Sevgili gunluk,
23 Nisan'da neyseki tatildik.. Hafta ortasinda tatil olmak ne kadar guzel bir duygu:) Keske haftada 4 gun calissak:) Yetmiyor bana tatil. (gerci ben 6 gun calisiyorum, 5 gun de iyi olurdu bana) Bu arada da Esin ile bulusma isini ayarladik sonunda. Ben cumartesileri calisinca bi turlu gorusememistik. Bulusmayi ayarladik ayarlamasina ama ben dusunuyorum tabii, internetten konusmak yazismak kolay da bulusunca nolucak diye? Ama o kadar eglendim ki. Onun sayesinde surekli gordugum yerleri yeniden kesfettim. Bana rehberlik yapti.. Pasajlara, ara sokaklardaki bildigi yerlere goturdu. Bidir bidir o kadar cok konustuk ki, hatta bazi hayatindan bazi seyleri anlatirken (daha once blogundan okudugum icin) bilmek sanki onceden beri taniyormusum hissi verdi:) Hic beni sasirtmadi.. Tam tahmin ettigim gibi biri. Cok fazla Adana muhabbeti de yaptik:) Cok guldum, cok konustum, tabi bi de farketmeden o kadar cok yurumusuz ki, cok da yoruldum.. Degdi ama.. Tekrar gorusmek uzere ayrildik. Bilmem ne zaman olur ama neyseki buradan takip edebiliyoruz neler oluyor diye.. Yani hicbir amacim olmadan actigim blogumdan yeni bir insan tanimis oldum. Ne guzel bir kazanc:)
***
Bu arada son zamanlarda Teoman, 3 Hurel ve Ezginin Gunlugunun yeni albumlerini dinledim. (bu ucunun de gercek albumlerini cok severim ama baskalarinin sesinden sarkilarini dinlemek kulagima hic hos gelmedi) Birden moda oldu boyle. Ama ben galiba yeniliklere cok acik degilim. ( iclerinde 3 Hurel'in albumunde degisik yorum olan sarkilar var cunku onlarin albumleri ve kayitlari eskiydi, yeni muzik teknolojisiyle yapilmasi guzel olmus.) Teoman'in sarkilari ise mesela Sezen Aksu'nun soyledigi (Paramparca) bence bir felaket olmus ama Emre Aydin ve Candan Ercetin'in yorumlari dinleniyor. Ezginin Gunlugunde de Bulent Ortacgil'in (Teninle Konusmak) cok guzel olmasina ragmen Askin Nur Yengi (Ask Bitti) altyapisina ragmen vasat olmus..
Evet evet ben biraz tutucuyum bu konuda ayni sesten duymak istiyorum alistigim sarkilari sanirim.. Ama bu tezimi curutecek bir album var ki, Levent Yuksel'in Kadin sarkilari... Oyle cok sevmistim ki..(ben en iyisi onu bulup biraz dinleyeyim:))
Hoscakal gunluk...
23 Nisan'da neyseki tatildik.. Hafta ortasinda tatil olmak ne kadar guzel bir duygu:) Keske haftada 4 gun calissak:) Yetmiyor bana tatil. (gerci ben 6 gun calisiyorum, 5 gun de iyi olurdu bana) Bu arada da Esin ile bulusma isini ayarladik sonunda. Ben cumartesileri calisinca bi turlu gorusememistik. Bulusmayi ayarladik ayarlamasina ama ben dusunuyorum tabii, internetten konusmak yazismak kolay da bulusunca nolucak diye? Ama o kadar eglendim ki. Onun sayesinde surekli gordugum yerleri yeniden kesfettim. Bana rehberlik yapti.. Pasajlara, ara sokaklardaki bildigi yerlere goturdu. Bidir bidir o kadar cok konustuk ki, hatta bazi hayatindan bazi seyleri anlatirken (daha once blogundan okudugum icin) bilmek sanki onceden beri taniyormusum hissi verdi:) Hic beni sasirtmadi.. Tam tahmin ettigim gibi biri. Cok fazla Adana muhabbeti de yaptik:) Cok guldum, cok konustum, tabi bi de farketmeden o kadar cok yurumusuz ki, cok da yoruldum.. Degdi ama.. Tekrar gorusmek uzere ayrildik. Bilmem ne zaman olur ama neyseki buradan takip edebiliyoruz neler oluyor diye.. Yani hicbir amacim olmadan actigim blogumdan yeni bir insan tanimis oldum. Ne guzel bir kazanc:)
***
Bu arada son zamanlarda Teoman, 3 Hurel ve Ezginin Gunlugunun yeni albumlerini dinledim. (bu ucunun de gercek albumlerini cok severim ama baskalarinin sesinden sarkilarini dinlemek kulagima hic hos gelmedi) Birden moda oldu boyle. Ama ben galiba yeniliklere cok acik degilim. ( iclerinde 3 Hurel'in albumunde degisik yorum olan sarkilar var cunku onlarin albumleri ve kayitlari eskiydi, yeni muzik teknolojisiyle yapilmasi guzel olmus.) Teoman'in sarkilari ise mesela Sezen Aksu'nun soyledigi (Paramparca) bence bir felaket olmus ama Emre Aydin ve Candan Ercetin'in yorumlari dinleniyor. Ezginin Gunlugunde de Bulent Ortacgil'in (Teninle Konusmak) cok guzel olmasina ragmen Askin Nur Yengi (Ask Bitti) altyapisina ragmen vasat olmus..
Evet evet ben biraz tutucuyum bu konuda ayni sesten duymak istiyorum alistigim sarkilari sanirim.. Ama bu tezimi curutecek bir album var ki, Levent Yuksel'in Kadin sarkilari... Oyle cok sevmistim ki..(ben en iyisi onu bulup biraz dinleyeyim:))
Hoscakal gunluk...
20 April, 2008
6. yıl
Gecen hafta ici bir gun sevgilim ve ben isten kaytarıp birlikte olmamızın 6. yılını kutladık. Hafta içi evde olmanın keyfini çıkardık. (gerci kendisi hep cıkarıyor da bu sefer birlikteydik) Kahvaltıdan sonra kendimizi sokaklara attık. Karsıya geçtik. Kadıköy sokaklarında bos bos dolastık. Aylar olmus gitmeyeli, özlemişiz..Eski dükkanlara girip çıktık.Sekerci Cafer Erol'a ugradık. Ben yine kendimden geçtim. Güzel bir yemek yedik. Sonrasında her zamanki gibi Modaya gidecektik ama plan degistirip vapura bindik Besiktasa gectik. Iyiki de oyle yapmısız, vapurda yıllardır görmedigimiz bi tanıdıgımıza rastladık ve aksamında Çılgın Dünya isimli oyuna davet edildik:)
Bu sezon izledigim en iyi oyundu.İstanbul Büyüksehir Belediyesinin bir oyunuydu. Canlı bir orkestrası, sahane kostum ve dekoru artı 10 numara oyuncuları olan bir oyundu.Cok guldum, cok eglendim.Mutlaka gidin.
O gun annem de geldi ve aksam onu da götürdük oyuna. (küçükken o beni tiyatroya götürürdü, şimdi ben onu:) Neyseki oyun sıkıcı degildi, yüzümü kara çıkarmadı.
Annem Adana'dan nane getirmiş. (evet taze nane) Daha neler neler getirmişti. Naneyi ne kadar özlemişim. (gerçegini) Burada güzel kokanına rastlamadım daha, kocaman yaprakları olan yeşil bir ot satıyorlar nane diye. Doyamadım kokusuna:))
18 April, 2008
Fikrimmuhim
Yeni urunleri denemeyi, yeni yerlerde yemek yemeyi, marketlerde gordugum degisik ambaljli nesneleri almayi cok severim..Ayrica da fisilti gazetesinin cok onemli bir reklam araci olduguna da inanirim.Gecen yildan beri uyesi oldugum bi site var, ancak bahsetmek yeni geldi aklima. Fikrimuhim. Firmalarin yeni cikardiklari urunleri ilk siz kullaniyorsunuz ve de arkadaslariniza denetiyorsunuz, urunun tadi, kokusu, ambalaji vs vs herseyi hakkinda rapor yaziyorsunuz, olumlu ya da olumsuz. Firmalar buna gore piyasaya cikarmadan once tuketicinin goruslerini alip urunleri buna gore degerlendiriyor, siz de hem bu urunleri ilk olarak tanima sansi buluyorsunuz, hem de yazdiginiz her rapordan puan kazanarak bu puanlari siteden bir odul (kitap, konser bileti vs) secerek degerlendiriyorsunuz.
Su anda katildigim kampanya Carte Dor'un . Dondurma sunumuyla ilgili kitapcik, bedava ve indirimli Carte Dor kuponlari vs aldim.Dondurma delisi biri olarak tarifleri hosuma gitti.
Belki sizin de ilginizi ceker diye dusundum:)
11 April, 2008
Oyun
Gecen hafta ilk kez Bakırköy Belediyesinin bir oyununu izleme fırsatı buldum. 'Lütfen Kızımla Evlenir Misiniz?'
Öncelikle Yunus Emre Kültür Merkezine ilk kez gittim ve gerçekten çok begendim. Temiz ve güzel bir salon. Fuayesi ve kantini de çok guzel. (belirtmeden gecemedim:))
Baska oyunlara da bilet aldım oraya kadar gitmişken. Lütfen Benimle Evlenir misiniz ise tam bir eglencelik oyundu. Belediye tiyatrolarında oynanabilecek cinsten. Eglenerek ve pek bir sey düşünmeden 2 saat geçirdik. Konusu ise şu şekildeydi..Asıl yaşı 43 olan ancak annesinin gözünde hala 30'luk olan evde kalmış kızına acilen koca bulmaya çalışan bir anne-kız. Kız bankada çalışıyor, anne ise evde ya ölmüş kocası ile konusuyor ya da kızına uygun bir eş arıyor. Bir kere anneye (Ayse Demirel) bayıldım:)) Tam bir anneydi hiç oynuyor gibi degildi, sanki bir evden getirip sahneye koymuşlar kadını.Kızı yogun bir iş gününün sonunda bankadan gelince onun dinlenmesine hatta nefes almasına bile izin vermeden konuşan, uygun kısmetleri ve yaptıgı yemekleri anlatan bir kadın. Ama bence annenin karşısında kızı sönük kalıyordu, yani annesine o kadar sinirlenmesine ragmen o kadar kısık sesle tepki veriyordu ki ben yerimden kalkıp bagırmak istedim..2. perdede ise tesisatçı ve onun patronu bir mimar sahnede görünüyor, onların gelmesi en azından biraz daha canlılık kattı oyuna. Çünkü anne-kızın uzun süre sahnede kalması ve özellikle kızın anne kadar tepki verememesi beni sıkmaya başlamıştı. Daha sonra da kızın bankadan arkadaşı Rıdvan roluyle Emre Kınay göründü. Kendisini çok sevmememe ragmen iyi oldugunu düşündüm.Ama tabi başka bir rolde de izlemek lazım çünkü bu oyunda bi ara eşcinsel taklidi yapmaya başladı. (Ve tabi tipik olarak bi çok kişi daha çok eğlendi)
Yani genel olarak önerebilecegim cinsten bir oyun. İlk oyun tarihi üzerinden bir kaç yıl geçmiş olmasına heyecanı kaybolmamış.
**Yukarıdaki fotografta Usta rolunde Üstün Asutay var ancak benim izledigimde başka bir oyuncu oynuyordu.
***Fotograf çekilmemesi konusunda uyarılara ragmen patır patır flaşlarını patlatan seyirci arkadaşlarıma selam ederim..
05 April, 2008
%99 Garantili Anne Kurabiyesi
Yazacak bir sürü şey birikiyor ve ben bugun kurabiye tarifi yazıyorum. Biliyorum biliyorum yemek blogu degil benimkisi ama yandaki linklere bakınca yemeklere ne kadar düşkün oldugum belli oluyor ve ben de kendi çapımda denemeler yapıyorum sürekli.Bazıları başarısızıkla sonuçlanabiliyor.(Vallahi benim suçum degil, tarifi harfiyen uyguluyorum.) Ama yine de yenilebilecek derecede başarısızlıklar.
İşte bende bir tarif var, geçenlerde teyzem ögretti.Sonuç hep başarılı. Hem malzemeleri ve yapılışı çok kolay hemde kıvamını tutturmak. Bide tabii bi sürü malzemeli kurabiyelerden sıkılmıştım artık, bana eski tatları hatırlatıyor.
İşte malzemeleri:
4 su bardagı un
2 fincan yoğurt
2 fincan sıvıyağ
3 fincan toz şeker
2 yumurta (1 tanesinin beyazı ayrılacak)
1 paket karbonat (üzerine birkaç damla limon sıkacagız)
1 tane portakal kabugu rendesi
Malzemeleri bir kapta kıvam alıncaya kadar yoguruyoruz.(ki pek yorulmuyoruz çünkü sıvıyag ile yapıldıgından neredeyse kaşıkla karıştırınca bile kıvam alacak!).Daha sonra hamurumuzdan ceviz büyüklügünde parçalar alıp elimizde yuvarlayarak önce yumurtanın beyazına daha sonra da toz şekere batırarak 170 derece önceden ısıtılmış fırında 10-15 dakika (üzeri çatlayana kadar)
pişiricez. (Yuvarlamak yerine kalıpla da kesilebilir ama bence kesinlikle elimizle şekil verince daha iyi oluyor)üzerine toz şeker yerine hindistan cevizi, fındık, fıstık vs de kullanılabilir.
Evimiz mis gibi portakal kokacak. (Bikaç gün boyunca da taze kalacak kurabiyelerimiz olacak)
*Aslında %100 derim ama her zaman yanılma payı vardır:)
İşte bende bir tarif var, geçenlerde teyzem ögretti.Sonuç hep başarılı. Hem malzemeleri ve yapılışı çok kolay hemde kıvamını tutturmak. Bide tabii bi sürü malzemeli kurabiyelerden sıkılmıştım artık, bana eski tatları hatırlatıyor.
İşte malzemeleri:
4 su bardagı un
2 fincan yoğurt
2 fincan sıvıyağ
3 fincan toz şeker
2 yumurta (1 tanesinin beyazı ayrılacak)
1 paket karbonat (üzerine birkaç damla limon sıkacagız)
1 tane portakal kabugu rendesi
Malzemeleri bir kapta kıvam alıncaya kadar yoguruyoruz.(ki pek yorulmuyoruz çünkü sıvıyag ile yapıldıgından neredeyse kaşıkla karıştırınca bile kıvam alacak!).Daha sonra hamurumuzdan ceviz büyüklügünde parçalar alıp elimizde yuvarlayarak önce yumurtanın beyazına daha sonra da toz şekere batırarak 170 derece önceden ısıtılmış fırında 10-15 dakika (üzeri çatlayana kadar)
pişiricez. (Yuvarlamak yerine kalıpla da kesilebilir ama bence kesinlikle elimizle şekil verince daha iyi oluyor)üzerine toz şeker yerine hindistan cevizi, fındık, fıstık vs de kullanılabilir.
Evimiz mis gibi portakal kokacak. (Bikaç gün boyunca da taze kalacak kurabiyelerimiz olacak)
*Aslında %100 derim ama her zaman yanılma payı vardır:)
01 April, 2008
Toros Canavari
Bu cumartesi gunu Levent Kirca'nin oyununu izlemeye gittik. Aslinda kendisinden pek hoslanmam, aklimda sadece sarhos tiplemesi kalmistir.(Gerci kendisinin en sevdigim hali Nevra Serezli ile oynadigi filmdi, ismi sanirim Ne Olacak Simdi gibi bi seydi, o yuzden o filmdeki fotografini kullandim)
Ozel tiyatrolar genel olarak seyirciye hitap etmek zorunda. Devlet tiyatrolari gibi her oyunu oynayamiyorlar. (hakli olarak) Toros Canavari da seyircinin iyi vakit gecirmesini saglamak icin oynandi. En onemli gitme sebebim yazarinin Aziz Nesin olmasi. Tabi bir de Levent Kirca'yi da canli izlemek istedim. Konusu herkesin bildigi bir konuydu aslinda. (Hatta Kemal Sunal'in da bir filmi vardi, ne tesaduftur ki onun da filmdeki karisi Nevra Serezli idi:)) Neyse, gelelim oyunun konusuna: Levent Kirca'yi 17 yildir oturdugu evden cikarmak isteyen ev sahibi, mahkemeyi de kazanamayinca kendince cozumler uretiyor ve kiracilarini rahatsiz edip evden kacirmak icin her yolu deniyor. Alt ve ust katlarina gayet kalabalik ve gurultucu komsular (!) tasiniyor. Alt kattaki kabadayi kendisini tehdit ediyor ve daha nicesi. Ama Levent Kirca polisten korktugu icin bir turlu karakola gidemiyor, en sonunda ailesinin zoruyla karakola gittiginde de Toros Canavari olarak yakalaniyor. Ama yakalanmasi aslinda o kadar da kotu sonuclar dogurmuyor:)
Oyunda en begendigim bolum, Levent Kirca karakola gittiginde ondan once bir adam sorgulaniyor, ama polisler onu bir turlu konusturmuyorla ki sorgulansin (!). Adam yerden yere yuvarlandi.Guzel bir sahneydi, hem sorgulanan adam hem de polisler gayet iyiydi.
Begenmedigim tarafi ise; Levent Kirca'nin bazi mimiklerine ya da vucut hareketlerine insanlar guluyor diye uzattikca uzatmasiydi.( Tabi bu olayla ilk kez bu oyunda karsilasmadim)
Ama yine de Olacak O Kadar'daki oyunculari gormek ve Levent Kirca'nin o yasinda (daha dogrusu yasi cok olmasa da cok yipranmis ve yaslanmis gorunuyordu) bu sekilde bir performans sergilemesi de alkisi haketti.
*Biletimizi ticketturkten aldigimiza pisman olduk, hem giseden de rahatlikla yer bulunuyordu, hem de bi problemden dolayi biletimiz basilamadigindan gisedeki gorevlinin ismini soyleyerek (sanki bedava izlicekmis gibi) salona girmek zorunda kaldik. Problem nerden kaynaklandi bilemiyorum ama sinir oldum.
Subscribe to:
Posts (Atom)