28 January, 2012

Polyannacılık


Evde kapalı kalmaktan dolayı sıkılmaktansa, böyle güzel karlı manzaranın tadını sıcacık bir evde  yanımda sevgilim ve kızımla birlikte çıkarabildiğim için,

Yemek, bulaşık, çamaşır, temizlik dörtlüsüne çok zaman ayırdığım için şikayet etmektense hareket halinde, yaşayan, misafiri olan bir evimiz olduğu için,

Uykusuz geceler, yorgunluk, kucağımdan inmeyen bir bebekten yorulacağıma, kendime vakit ayıramamaktan şikayet edeceğime, sağlıklı bir kızım olduğu için,

Rezene çayının tadı ve kokusundan şikayet edeceğime, bebeğimi emzirebildiğim için, bana yanında da tatlı şeyler yemek lüksü verdiği için,

şükrediyor olmam gerekiyor. Ayrıca ara ara da bu yazıyı okumam gerekiyor:)

Yakında işe başlayınca eminim bu günleri çok arayacağım. Hem kızım her gün biraz daha büyüyor ve bu günler bir daha geri dönmeyecek o yüzden bu zamanların da tadını çıkarmak gerekir dimi. Haydi ben şimdi kızımın altını değiştirmeye gidiyorum, hıı değiştirirken de bu minik ayakları öpüyorum bol bol:P

21 January, 2012

Tavuklu Balalayka



Bizim evde genelde klasik yemekler pişer. Sağolsun eşimin damak zevki oldukça sabittir. Ben de 2 kişi için ayrı yemek pişirmeye üşendiğimden ona uyarım. O yüzden de dışarı çıktığımda abuk sabuk şeyler yiyorum:) Nerede değişik bir yemek var, ben onu sipariş ederim hep.

Annem çalışmadan önce mükemmel yemekler pişirir ve çok iyi misafir ağırlardı. Ben ilkokul 5 teydim çalışmaya başladığında. Ondan öncesinde okul çıkışlarında eve gitmek için sabırsızlanırdım annemin müthiş pastalarından yemek için. Çalışmaya başladıktan sonra ise bizim evde daha az zaman alan yemekler pişmeye başladı. Hatta biraz daha büyüyünce yemekleri ben pişirmeye başladım.Ve anneannemden öğrendiğim klasik yemekleri:) Yani mesela bizim evde bir brokoli çorbası pişmedi hiç:)

Şu anda Koza küçük ama büyüdüğünde istiyorum ki ona göre annesinin yemeklerinin yeri ayrı olsun:) Bu uğurda evde bulunduğum şu günlerde kocaman bir rafı kaplayan yemek kitaplarına bir el atayım dedim. İçlerinden Sahrap Soysal'ın kitabını seçtim ve uygulamaya başladım. İçinden sırasıyla bana uyabilecek tarifleri deniyorum. (Julie &Julia misali:P)

Bu yemek de benim gibi tavuktan bıkmış olanlar için güzel bir alternatif. içinde kereviz, patates, bezelye, havuç var. Tadı da oldukça başarılıydı. Misafirlere de yaparım ben bunu:)

Çok özenli bir fotoğraf olmadı, yemek blogu değilim ben canım napiim son derece amatörüm:P Tarifi de ekliyorum:

*3 adet tavuk göğsü (ya da butu) haşlanır.

*1 havuç
*1 kereviz
*1 patates
*1 su bardağı bezelye 

Bu sebzeler de hep birlikte 10-12 dk kadar haşlanır.

Sebzelerin suyu süzülerek içine tavuk didiklenir. (Tavuğun suyunu sos için ayırmamız gerekiyor)

Sosu: 2 tatlı kaşığı tereyeğı eritilerek 1 yemek kaşığı un ile kavrulur. içine 2 su bardağı tavuk suyu eklenir. Muhallebi kıvamına gelene kadar kaynatılır. Kaynayınca içine 1 yumurta sarısı ve 1 su bardağı yoğurt, tuz ve karabiber de eklenerek tel çırpıcı ile çırpılır ocağın altı kapatılır.

Bu sos sebze-tavuk karışımının üzerine dökülerek 175 derecede 25-30 dk pişirilir


Afiyet olsun:)

20 January, 2012

40 ımız çıktı:)

Çarşamba günü Koza 40 günlük oldu. Bakalım bundan sonra neler değişecek. Bugüne kadar neler yaptık:

*1 ayı dolunca doktor kontrolüne gittik. Anne sütü ile beslenmeye devam. İlk ayda 1 kilodan fazla almış..
* Uykusuzluk en temel sıkıntımızdı. Ama son birkaç gündür onu da değişik taktiklerle çözmeye çalışıyoruz. Akıllı ben, gece kaça kadar salonda oturuyorsak o saate kadar kızımı salonda uyutuyor, sonra da bizimle birlikte karanlıkta yatmasını bekliyordum. Ama Koza bazen sabahlara kadar bizi uyutmuyordu. Tam taktik değiştirmemiz gerektiğini düşünürken Nil'in şu yazısını okudum. Ben de artık 8 civarında Koza'yı uyku moduna sokuyorum. Tabii uzunca bir süre başında bekliyorum o ayrı:)
*Emziği hiç sevmiyor. Ben de hala geceleri ısrar ediyorum. İkimiz de inatçıyız:) Emzik olmayınca bu ihtiyacını da benimle karşılıyor, bazen koli bantıyla kendime yapıştırmak istiyorum kızımı:P
*Saçlı doğmuştu ama şu anda kızım kel olmak üzere:)
*İlk günlerde hep aynı sesle ağlıyordu ama şu anda değişik ağlamaları ve ufak çığlıkları var. Mesela bir odada onu yalnız bırakıp gidince hafif çığlıklarla başlıyor, eğer gelmezsem o çığlıklar büyüyor..
*Artık bakışları bana çok daha anlamlı geliyor:)
*Altını değiştirirken bacaklarıyla akrobatik hareketler yapıyor ve gülümsüyor, çok komik oluyor:)
*Banyo yapmayı çok seviyor. Suda hiç sesi çıkmıyor. Ama sudan çıkış ve giyinme faslımız çığlık çığlağa olabiliyor:) Eğer sakinleştirebilirsem bebeyağı ile masaj yapıyorum. Bazen hoşuna gidiyor.



*40 banyosu ve 40 ı uçurmak diye kavramlar var. Eğer Adana'da olsaydık eminim daha farklı bişeyler yapardık ama biz eşimle birlikte banyosunu yaptırdık ve dışarı çıkarmak istedik ama o gün hava çok soğuk olduğundan alt komşumuza indik. Kendisi de sağolsun önceden haberi olmamasına rağmen, bize yumurta, tuz, şeker ve bir hediye verdi:)


Şimdilik aklıma gelenler bunlar.. Darısı nice 40lara:)

18 January, 2012

Kızım için seçtiklerim






Telefonuma sürekli indirim mesajları geliyor ama ben şu sıralar sadece internet alışverişi yapabiliyorum. O da kısıtlı şeyler.Kendime zaten doğum kilolarımı vermeden birşey almam.. (7 kilo vermem lazım.. Tabi onun için de hareket lazım!!) Herneyze, Zara'ya gitsem yukardakilerden birkaç parçayı Koza'ya alırdım. Bazıları indirimde bile pahalı ama yine de çok cici değiller mi:)

17 January, 2012

John Lennon



*Çok güzel dimi? Yonca Tokbaş'ın bugünkü yazısından esinlendim, benim sayfamda da olsun istedim:)

16 January, 2012

Kuzenimiz de oldu



Benim kızım 1 aylıkken abla oldu. Geçen hafta amcasının oğlu Toros doğdu:) Ancak yazmaya fırsat buldum. Torosumuz da sağlıklı mini minnak bir bebek. Onu görünce Koza bana büyümüş geldi.. Bakalım bu ikili büyürken ne maceralar yaşayacağız:))

14 January, 2012

Modun adı evde:)



Lohusalık beni hamilelikten çok daha fazla etkiledi. Doğum yapıp eve dönüyorsun, çok mutlusun bebeğini izleyip duruyorsun, uykusuzsun ama seni hiç sarsmıyor, emzirmeye başlıyorsun, çok güzel herşey, herkes etrafında, yediğin önünde yemedğin arkanda. Ama sonra yavaş yavaş ilk günlerin sarhoşluğu geçiyor. Anneler gidiyor, yalnız günlerin başlıyor. Sana tüm gün bağımlı bir bebek, hele ki de bizim Koza gibiyse.. Yemek yapmak, evle ilgili bir iş yapmak, tuvalete girmek, duş almak, hepsini rekor kıracak hızlarla ve kızım ağladığında uzun aralar vererek yapıyorum. Koza malesef ki kucak bağımlısı bir bebek. Kucağımda uyumayı çok seviyor, yatağına bıraktığımda 5-10 dakika sonra ağlamaya başlıyor ve bazen öyle bir ağlıyor ki sanki birisi etini koparıyor. Sonra kucağıma alınca susuyor. Ya da şu mavi anakucağında da susuyor. Hadi gündüz anakucağını kullandık diyelim, e geceleri ne yapıcaz? Son birkaç gecedir toplamda 2-3 saat uyudum. E bünye de bir yere kadar dayanıyor buna. Bırakiim ağlasın diyorum bazen ama sonunda ben pes ediyorum, komşuların kapıma dayanacağından korkuyorum:) İnatçı bir kızım var vesselam..

 Sonra bir de kendi ruhsal durumun var.Markete gitmek bile bir lüks haline geliyor. Herşeyi kocama sipariş veriyorum ya da internetten alıyorum. Mesela bundan sonra ilk ne zaman sinemaya gidebilirim ya da şöyle kendi başıma uzun uzun alışveriş yapabilirim tahmin bile edemiyorum. Banyosuyunun şu yazısını gördükten sonra herkesin aynı evde kapalı kalma hadisesinden dert yandığını gördüm. Koza bugün 36 günlük ve biz de doktor kontrolleri ve yakın birkaç ev gezmesi yaptık, aa birde yukarıda görüldüğü üzere güneşli bir günde site içinde yürümüştük:) Ama ne zaman kendisiyle tek başıma dışarı çıkabilirim merak ediyorum. Bir kere eşim olmadan arabasız çıkmak pek mümkün mü bilemiyorum. Çünkü ben şu anda araba kullanamam, kızım arkada çığlıklar atarken nasıl şoförlük yapayım... Koza'nın ne zaman acıktığı belli olmuyor dolayısıyla toplu taşımayı da eledik, arabada rahat emziriyorum. Dolayısıyla babamıza bağımlıyız.. Bakalım 40 gün bahanemiz de bitince ne yapacağız. Acaba yaz anneleri bu konuda daha mı şanslı oluyor?

11 January, 2012

Hediye:)


Blog çekilişlerine pek katılmasam da bu kadar güzel bir hediye görünce ben de şansımı denedim, browni.net 3 kişiye blogu için site tasarımı hediye ediyor.2006 dan beri blog tuttuğum halde, halen bu kadar acemi bir sayfam var, belki bir şanslı da ben olurum:P  Katılmak isteyenler, son gün 20 Ocak. Linki de burada :)

Konserveler


Ben tam bir konserve insanıyım. Zararlı olduğunu biliyorum ama malesef konserve birçok şeye bayılırım. Ama hamileliğim döneminde hemen hemen hiç yemedim.. Evde kendime konserve yaptım:)Dün yine kırmızı biberleri közledim.. (Bu arada pazardan aldığım közmatikte közlüyorum herşeyi, süper pratik, hatta bu kış kestaneleri bile bunda pişirdim) Hernyse, közlenmiş biberlerin dışını soyarak kavanoza dolduruyorum. Aralarına sarmısak dilimleri ekliyorum. Zeytinyağı ve sirke de ilave ederek kapağını kapatıyorum. Buzdolabında oldukça uzun süre kalıyor.(Gerçi ben kısa sürede bitiriyorum ama olsun:)) Ayrıca patlıcan, yeşil biberi de aynı şekilde hazırlıyorum.. Sanırım bebekten sonra ben de yazdan her sebzeyi dondurucuya atarım:)

09 January, 2012

İyiki almışım - 2 -


Benim son günlerde hayatımı kurtaran bir anakucağı var. Bunu tavsiye üzerine eşim almak istedi aslında doğumdan önceki günlerde. Ne yalan söyleyeyim bana oldukça gereksiz geldi. Ama kendisi arkadaşına gittiğinde bebeği bunun üzerinde görmüş ve arkadaşı da tavsiye etmiş.. Neyse kırmayayım pahalı birşey de değil alalım bari dedim.. İyiki de öyle demişim. Annemler gittikten sonra kızım uyurken pek yalnız bırakamıyorum. Şu anda çok küçük, düşme tehlikesi vs yok, bırakabilirim aslında ama kendi kalmıyor. Uyutup mutfağa gidiyorum, 10 dakika geçmeden ağlama sesleri geliyor. Artık bu anakucağı ile hangi odada olsam yanıma taşımaya başladım. Hem sallana sallana uyuyakalıyor. Hoşuna da gidiyor. Benim çok işime yaradı. Biz şuradan almıştık. Aklınızda bulunsun:)

07 January, 2012

Benim yenidoğanın günleri:)



Beslenme: Hastanede bebeğin 3 saatte bir 15 dk bir memeden, 15 dk da diger memeden beslenecegini soylemisti. Kulağa gayet düzenli, planli gibi geliyor ama eve gelince iş hic öyle olmuyor. Bi kere sana o kadar bağımlı bir minik var ki, her ağlaması ya aciktigi ya gazi oldugu ya da altini kirlettigi anlamina geliyor, ki eger alti temiz ve gazi da yoksa aliyorsun emzirmek icin. Tabi kendisi bazen 15 dk dan once uyuyakaliyor. Sonra basiyor cigligi, ve sen onu kucagina alip emzirsem mi diyorsun sanki saatlerdir acmis gibi emiyor. Yani sen cok uzun sureli  ayrilamiyorsun yanindan. 20 dakikada bir de acikabilir, saatte bir de  3 saatte bir de. Hic belli degil.

Uyku: Ahhh ah 26 gündür hasretim kendisine. Gece uykusuna 1 den sonra yatiyorum çünkü o saate kadar uyutuyorum kucagımda, yatağına yatırdığı an gözünü açıyor.. Malesef emziki de hiç sevmediği için nefesi degistiginde hemen yatagini salliyorum ki bagirmasin, kucak istemesin diye;-) Sabaha kadar bikac kere kalkiyoruz. En son 6 civarinda kalkip beslenip 9.30a kadar filan yatiyor ki benim asil uyku saatim de bu oluyor. Anne karninda gece gunduz kavrami olmadigi icin, henuz bizim dunyamizda da bu kavramı yok. Ben genelde gunduzleri gürültülü ve ışıklı ortamda bulunduruyorum ki gece ve gunduzu  yavas yavas anlasin diye. Ne zaman sonuc verir bilemiyorum ama; )

Alt degistirme: Bu da rutinlerimizden. Ilk gune gore elim de alisti sayilir. Ama bu da bi kısır döngü. Tam besleniyor ve uyuyakaliyor, bu arada alttan sesler ve kokular da geliyo. Uyandirmak istemiyorum ama bi yandan da altını değiştirip yatırmak istiyorum, uyanıyor, sonra kolumda dakikalarca sallıyorum tekrar uyusun diye:)

Gazını çıkarma: Neredeyse emzirdiğim süre kadar da kucagıma alıp pat pat pat arkasına vuruyorum ve bir minik bir geyirme sesinin beni bu kadar mutlu edebilmesinin keyfini çıkarıyorum:))

Banyo: Göbeği düştükten sonra ilk banyosunu hemşire ile yaptırdık. ( işyerim sağolsun yenidoğan bebekler için hemşire gönderiyormuş:P ) Sonrasında nasıl tutulması, neler yapılması gerektiğini öğrendim, annemle ya da eşimle birlikte 2 güne bir yıkıyoruz miniği:) Suyu çok seviyor ama çıkıp giydirene kadar çığlıklar atıyor:(

Hıçkırma, hapşırma: İkisini de o kadar sık yapıyor ki, neyseki doktorumuz bunun normal oldugunu söyledi. Hıçkırınca emzirmek gerekiyor, o zaman geçiyor. Başka bi yerden birkaç damla rezene çayı da damlatılabilieceğini duydum ama ben hiç yapmadım. Ayrıca daha önce şu yazımda tavsiye ettiğim kitaplardan Bebeğinizin ilk yılında sizi neler bekler, bu ve bunun gibi bütün detayları anlattıgı için pek endişelenmedim:)  

* Bu fotoğrafı hastanede Miraycım çekmişti, yeni elime geçti, tekrar teşekkürü borç bilirim:)  Koza buradaki halinden biraz daha büyük şimdi:)

04 January, 2012

Bugün benim doğum günüm:)


Kaç gündür Koza ilgili birşeyler yazacağım, hani bizim yenidoğan ne durumda diye, belki yakında doğum yapacak bloggerlara da biraz yardımı olur diye.. Ama malesef güzel kızım benden çok fazla ayrı kalamıyor.. Bazen öyle yaygara koparıyor ki, tuvalete gitmek, duş almak bile zor olabiliyor. Herneyse bunları başka bir postta uzun uzun anlatacağım inşallah.. Ama bugün yenidoğan benim:) 28 yaşıma girdim anne olarak.. Kendi doğum günümü kutluyorum:) Kızımla da bir foto ekliyorum, tabii ben tombik suratım, uykusuz gözlerim ve kocaman uçuklarımla felaketim ama napalım hatıra olarak kalsın burada :)

29 December, 2011

Eski yıl sona eriyor

Yepyeni yıl geliyor. 2011 in son günlerini Koza'yı emzirme, koklama, altını değiştirme, gazını çıkarma, uyutma, uyurken onu izleme ve aynı şeyleri tekrar etme şeklinde geçiyor.. Böyle bir sevgi yok dünyada.. Bana evden çıkamamanın verdiği hapishane hissini, ev soğuk mu, kız üşüyor mu, aman hasta olmasın vs diye paranoyaklaşan kocamı, evin kalabalıklığından bazen nefes alamama halimi, başka ıvır zıvır bütün dertlerimi unutturuyor..

İyiki geldin minik kızım.. 2012 de de büyüyüşüne tanık olacağım, seninle birlikte anne kimliği altında yeni tecrübeler kazanacağım için çok mutluyum..

Gönlüm neler neler yazmak istiyor buraya ama Koza'nın uyuduğu dakikaları maksimum değerlendirmek için kalan diğer işlerimin başına dönmem gerekiyor.

Herkese mutlu seneler:))

19 December, 2011

İyiki almışım


Unnado` da kampanya oldugunda nasilsa kargo da bedava diye denemek icin almistim bu ürünü. Bu kadar isime yarayacagini nereden bilebilirdim. Koza nin beslenme saatlerini bu bileklik olmasa nasil bir yontemle tutardim bilemiyorum. Insanin kafasinda o kadar cok sey oluyor ve bebek o kadar sık emiyor ki artık saat kavramınız kalmıyor. Ben kampanya ile 12 TL ye almistim, kendi sitesinde de satılıyor, 19.90 TL. Anne olacaklara tavsiye ederim.

Ben genel olarak düzgün, planlı  bir alışveriş yapmışım, şimdilik boşa giden pek birşey yok. Bazen gelen ekstra hediyeler var, onların da ihtiyacım olmayanlarını değişim kartı ile değiştirdim. İyiki almışım dediklerim arasında bir de Chicco'nun yeni doğan tulumları var. Onun dışında diğer markaların 0-3 ay ürünleri kızımda korkuluk gibi duruyor. Tulumları kirlenince hastanenin verdiği tulumlar da üstüne tam olduğu için onları da kullanıyoruz, hemen büyür diye ekstra bişey almak istemiyorum. Ama bundan sonra Mothercare'ın indirim dönemini takip etmek şart oldu:))

17 December, 2011

Anne oldum

Sonunda Koza kizim 9 Aralik 2011 itibari ile dunyaya gozlerini acti, hani hamileydim  9 aydir kendimi hazirliyordum falan filan ya, hepsi fasa fisoymus. Geçen Cuma gunu yasadiklarimin tarifi mumkun degildi. Hamileliğimi duygusal olarak minimum hasarla atlatan ben ilk 2 gün kızıma bakıp bakıp ağladım.. Çok çok güzel bir duyguymuş gerçekten. Daha çok yeni anne olmama rağmen annemi eskisinden daha iyi anlıyorum  artık diyebilirim. Ben bu kızı kavanoza koyup orada saklamak istiyorum:) Tamam tamam o kadar da abartmayayım ama yine de tavsiye ederim bunu yaşamanızı :) 1 haftadır uykusuz olmama rağmen!

Henüz gece ve gündüz kavramını tam çözemedik, süt emiyoruz, sık emiyoruz, bazen inanılmaz yüksek sesle yaygara koparıyoruz. Uyurken inanılmaz mimiklere sahibiz, annesi ve babası kafayı yedi onu izliyor:) İşte böyle bir hayatımız var şu anda. Biliyorum yavaş yavaş düzene girecek. Herkes 40 günden sihirli rakammış gibi bahsediyor. Gerçekten 40 ından sonra mucizevi değişimler oluyor mu, merak ediyorum??

08 December, 2011

Vimjo alışverişim


Vimjo adli siteyi nereden duydum hatirlamiyorum ama gecenlerde internette bebek alisverisi yaparken tekrar karsima cikti ve fiyatlari da uygundu diye ilk alisverisimi yapayim dedim. Zaten artik yurtdisi kozmetik alisverisi yapamiyorum bari buradaki bir web sitesini kullanirim dedim. Aldigim urunler 2-3 chicco biberon ve yine bebekle ilgili birkac ivir zivirdi. Sitede 3 is gununde siparisiniz postalanir seklinde gayet net bir ibare var. Neyse verdim siparisi 1 hafta gecti ses seda yok, 10 gun oldu 12 gun oldu, ne bir mail ne bir haber.. Ben mail attim kendilerine, bu 3 gunluk surec neden benim siparisim icin gecerli degil diye sordum. Yaklasik 15 dakika sonra bana telefonla donduler ve tedarikci firmadan kaynaklanan bir nedenle siparisimi gonderemediklerini, ancak istersem farkli bir boy biberon ile kalan tutar icin de baska bir bebek urunu gonderebileceklerini soylediler. Neticede arayip ilgilenmelerine sevindim. Ancak firmalarin bu tip gecikmeleri ya da ozurlerini sikayet etmeden once en azindan bir maille bildirmelerini yeglerdim. Ama yine de 1 kez daha sans verecegim bu siteye, onun sonucunda karar verecegim..

Sizin kozmetik alisverisi yaptiginiz yerel siteler var mi?

07 December, 2011

Ayse Kulin /Nefes Nefese



Kafamin cok mesgul oldugu bazi zamanlarda risk almayi pek sevmiyorum ve okumayi sevdigim yazarlardan birinin kitabina baslayiveriyorum. Gecenlerde sinema cikisinda D&R`a ugradigimda yine boyle yaptim ve cep kitaplari bolumunden Ayse Kulin`in Nefes Nefese`sini aldim. Boylece okumadigim az sayida kitabi kalmis oluyor kendisinin.

Bu kitap gercek bir yasam oykusu olmamasina ragmen 2.Dunya Savasi sirasinda Avrupa`da gorevli olan diplomatlarin kiyima maruz kalan Yahudilere yaptiklari yardimlari anlatiyor.Her ne kadar gercek olmasa da bu diplomatlarin varligi gercek ve Ayse Kulin kitabinin basinda kendilerinin isimlerini ve gorevli oldugu tarih&yerleri listelemis.

Nefes Nefese de yazarin diger kitaplari gibi sizi surukleyip baska dunyalara goturuyor, ben saatlerce basindan kalkamadim. Bu soguk kis gununde evde oturanlara ve henuz okumamis olanlara tavsiye ederim...

03 December, 2011

Dedemin İnsanları


Her ne kadar doğum öncesi ağlamamı istemese de sevgili eşim ısrarlarıma dayanamayıp bu filme götürmek zorunda kaldı beni.. Ama ben bu sefer ağlamadım:( Galiba biraz sıktım kendimi ama yine de çok duygusal bir film değildi. Güldüğüm sahneleri oldu, duygulandığım sahneleri de oldu. Çetin Tekindor yine hayran bıraktı kendine. Seviyorum ben bu adamı, çok güzel çok tonton bir dede olmuştu. Oyuncular, mekan, konu herşey oldukça doğal ve güzeldi. Çağan Irmak'a birkez daha hayran oldum..

02 December, 2011

Doğumu bekleyen Niffea



Dün doktora gittik, kendisi benim bir odadan diğer odaya geçiş hızımı görünce 'bu yürüyüşle hiç doğum yapacağa benzemiyor'  demiş arkamdan:) Pazartesi günü yeniden görüşeceğiz. Şimdilik keyfi yerinde bebeğin. Yani çok şükür suyu vs yeterli görünüyor. Kilosu da 3.300 civarındaymış, tabiki yanılma payı var dedi doktor. Artık kendisini bekliyoruz, ziyaretimize gelenlere ikram edeceğimiz çikolatalar da yukarda. İlk sıradaki sepet Adana'da bir komşumuzun bana hediye olarak hazırladığı gümüş rengi çerçeve magnet ve lavantalardan oluşuyor, üzerinde de 'Hosgeldin Koza Bebek' yazıyor. 2. sıradaki kapı süsünü internetten daha önce bi siteden bulmuştum. Daha sonra Eminönü'ne gittiğimde Jolie'den buldum aynısını ve aldım, üzerine de sağolsun Nazo pembe keçeden harflerle Koza yazmıştı. Benim kapı süsüm hastane çantamda olduğundan çıkarıp fotoğraflayamadım o yüzden hangi siteden bulduğumu hatırlamadığım bu resim kaldı ortada:) İkram edeceğimiz çikolatalar ise beyaz pembe puanlı kumaşla kaplanmış beyaz bir sepetin içinde bizim yine Jolie'den aldığımız kalpli kutular ve güzel kurdelelerle süslenmiş çikolatalar..

Eee ikramlıklar da hazır, sırada büyük misafiri sabırsız bekleyiş var:))


01 December, 2011

Kızımın odası


Bebek için ilk aşamada oda hazırlamaya pek gerek yokmuş aslında deneyimli olan herkes bana aynı şeyi söyledi ama hiç yapmamama rağmen bu sefer şımarıklık yaptım ve kızım için bir oda istedim. Sadece ütü masası ve çamaşırlığın açık olduğu boş bir odamız vardı. İstedim ki misafirler geldiğinde o odamız da artık bebek odası olmuş olsun..

İlk etapta bizim odamızda küçük bir yatakta yatacak kendileri ama şimdiden bir sürü eşyası olduğundan en azından yatı için kullanılmasa da depolama için kullanılıyor odası.

Önce Ikea'ya baktık, ama orada bile beğendiğimiz yatak, dolap, ve diğer eşyaları toplayınca oldukça yüklü bir rakam edince daha sağlam mobilyalar almak adına Masko'ya gittik ve oradaki neredeyse tüm bebek mobilya mağazalarını gezdik..Aslında hepsi birbirine benziyor. Bizimki de klasik birşey oldu pembelerin fazla olduğu. Ama pek umurumda olmadı, hatta hoşuma bile gitti odaya gelince.

Evimdeki birçok oda siyah mobilyalardan oluştuğu için buraya girince içim açılıyor doğrusu:)

Odadaki avize Ikea'dan üzerine aldığım bazı aksesuarları yapıştırmayı düşündüm ama sonradan böyle sade hali daha çok hoşuma gitti.Perdeyi ise anneciğim dikti. Işık kötü olduğundan perdeyi istediğim gibi fotograylayacak vaktim olmadı ama güzel oldu gerçekten..


Sadece emzirme koltuğum eksik, onu da acele etmedim odayı kullanmaya başlaığımız zaman Ikea ya da başka bir yerden bakarım diye düşündüm. Bir de sağ fotoğraftaki rafta henüz pek oyuncak olmadığından ıvır zıvır duruyor ama ona da koyacak güzel birşeyler bulacağım elbet..


Odayı Masko'da İstanbul Bebe&Genç Mobilya'dan aldık. Buraya özellikle yazmak istedim, çünkü çok mobilyacı gezdik ama çalışanları bize oldukça yardımcı oldular. Söz verdikleri herşeyi yerine getirdiler, sevkiyatı, vs herşeyi oldukça profesyoneldi, kısaca çok memnun kaldım, tavsiye ederim.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...