17 November, 2011

Evdeki ilk günüm..



Dün itibariyle doğum iznine ayrılmış bulunmaktayım. Dün açıkçası şirketten giderken biraz burukluk oldu uzun süre yokum diye ama tabii bugün çalar saat olmadan uyanıp güzel bir kahvaltı yapmak, hele ki de yaklaşık 1 yıldır görmediğim kardeşimi karşılayacak olmak içime ayrı bir huzur ve mutluluk katmıyor da değil:) Hele ki bir de Koza hanım gelsin o zaman eminim zaman çok hızlı akacak..

Dün bana çok güzel bir baby shower partisi yaptılar ofiste.. Pembe güzel bir pasta ve süslenmiş toplantı odasında.. tabi apar topar gittiğim için pastanın fotosu yok. En son gitmeden oda kapısını çektim.. Çok esprilidirler kendileri de:)

Ee artık evdeyim, daha çok post yazabilirim.. Sanırım son zamanlarda yazacağım postlar bebek ve onun alışverişleri üzerine olacak:) Herkesin ilgisini çekmese de belki birileri faydalanır küçük tecrübelerimden:)

Görüşmek üzere...

12 November, 2011

Tembel Cumartesi



Karnım burnuma geldi, sevgili eşim de heralde dışarda biyerde doğuracağım diye korkuyor çok fazla araba kullanmamı istemiyor:) Kendisi çalışırken ben de evde miskin bir Cumartesi geçirdim. Neyseki televizyonda da güzel filmler vardı, battaniyenin altına girdim, gelsin meyveler, gitsin çerezler, (tabi hepsini kendim getirip götürüyorum). Miskinlik yaptım. İlk film 'Seni Uzaktan Sevmek'. 2010 yılında çekilmiş ama benim hiç haberim yoktu. Daha jeneriğinden eğlenceli olduğu belliydi. Farklı şehirlerden sürdürülen bir ilişkiyi anlatıyor. Çok yakın çevremde uzun yıllar bu şekilde ilişki sürdürmüş bir arkadaşım vardı, genelde herşey filmdeki gibi günlük güneşlik değildi, izlerken o geldi aklıma. Ama eğlenceli kafa yormayan bir filmdi işte..


Diğer filmimiz de yine aynı tarzda eğlenceli bir filmdi. Sandra Bullock daha önce izlediğim hallerinin aksine güzel ve akıllı olmasından çok, komikti. Yine akıllı bir bulmaca yazarıydı ama tüm film boyunca hem çok konuştu hem de Steve'in peşinden koştu. Doğal ve sevimli bir o kadar da saf olunca başına neler gelmedi ki. Bu filme de rastlarsanız mısırınızı patlatıp karşısında keyifli 2 saat geçirebilirsiniz.

İyi seyirler:)

09 November, 2011

36. Hafta


Eveet bayramın son gününde bayramlığım ve göbeğimle verilmiş bir poz.. Ben kendimi bu kadar kocaman görmüyorum ama fotoğrafa bakınca gerçekten de kocaman olduğumu farkediyorum.. Toplamda 13 kilo aldım şimdiye kadar ama insanın fizyolojisi değişiyor. Yani şu eller benim mi, inanamıyorum bakınca.. Halbuki bana bu kadar yumuk yumuk gelmiyor baktığımda:)

36. haftamızı doldurduk bu da demek oluyor ki artık erken doğum gibi bir riskimiz kalmadı, ohh be:) Önümüzde 4 hafta var, eğer bizim kız daha erken gelmezse. Bana tam zamanında teşrif edecek gibi geliyor, niyeyse üzerimde bu yüzden rahatlık var. Bakalım hayırlısı. Hala yapmam gereken yığınla şey var ve nedense dediğim gibi bir rahatlık üzerimde.. Son 5 iş günüm kaldı. Haftaya Çarşamba gününden sonra evdeyim artık. Hem sonra kardeşim geliyor Amerika'dan :) Beraber halledicez kalan ihtiyaçları.. Aslında en acil olanı henüz hastane ile konuşmadık. İşte bu kadar rahatım sevgili blog.. Doktorum dışardan ve anlaşmalı olduğu birkaç hastane var, neyse haftaya o işi de halledicez.. Sonra içim rahatlayacak..

Bu arada yeni alışverişlerim var, hepsi de çok cici şeyler ve de hala eksiklerim.. Onları da yine evdeyken tamamlayacagım inşallah. Bu arada daha çok post yazıp aldıklarımı da eklemek var aklımda.. Onlar da sırada:)

07 November, 2011

Mutlu bayramlar



Yine günler girdi araya, Van'da deprem oldu, yüzlerce kişi öldü.. Haberlerde izlerken tesadüfen lise sınıf arkadaşımı (orada öğretmendi) gördüm. Çok üzüldüm.. Sonrasında ben bi üşüttüm pir üşüttüm, ilaç da almıyorum 2 hafta geçmedi, mide ve bağırsaktan başladı boğaz ağrısı, ciğerlere kadar öksürükle bitti. Hala biraz öksürüyorum ama daha iyiyim. Bir de bizim bilgisayar koca bilgisayar, laptop değil yattığım yerden de yazı yazamıyorum. Yani illa kalkıp çalışma odasına gelmek gerekiyor ki, her ayağa kalktığında kocaman ağır gelen bir kafa için bu pekte kolay olmadı.. Velhasıl yoktum ama geldim.. Hepinize iyi bayramlar diliyorum koca göbeğim ve ben:) Bu arada 36. haftamız doluyor Çarşamba günü, en kısa zamanda yeni göbek fotomla karşınızda olacağım..

*Resim buradan..

20 October, 2011

İlk aşk- Flipped


Bu filmi daha önce ne duydum, ne afişini gördüm.. Tesadüf moviemax'de en başına denk geldim de oturdum izledim. Ama siz eğer buradan duyuyorsanız bi yerden bulun izleyin:) Son zamanlarda izlediğim en naif filmdi.. Tanıdık bir oyuncu yok, ama çok tanıdık bir konu var, ilk aşk. Bu konuyu da 2 farklı taraftan dinliyorsunuz..Oyuncular da oldukça başarılı ayrıca..


Bryce'ın mahallelerine taşınması ile Julie'nin değişen hayatı. Aşkı, anlatış ve yaşayış biçimi ile Bryce'ın Julie hakkındaki düşüncelerinin neden bu kadar farklı olabileceğini ailelerini de tanıdıkça anlıyorsunuz.. Julie'yi o kadar sevdim ki ben.. Siz de seveceksiniz:)

İyi seyirler.

19 October, 2011


Bugün sabahtan kötü bir haberle sarsıldık.. Önceki postum kurulu olduğundan otomatik çıktı blogumda ama 24 şehitimiz var bugün ve ben çok üzüldüm. Herkesin başı sağolsun.. Vatan sağolsun demek bazen o kadar da kolay değil. Koltuklarında rahat oturanlar için kolay belki.. Allah ailelerine yardım etsin:(

*Resim hürriyet.com.tr'den alındı.

32+5


Evet 32+5 teyim, birkaç gün önce çekildi bu fotoğraf, karnımın son halidir:) T-shirtlü olmam da sanırım bu havada ne kadar sıcakladığımın bir göstergesi.. Zaten öyle üşüyen bir insan değildim, şimdi 2 kişi olunca vücut ısımız iyice arttı.. Onun dışında kiloya bakarsak +12 kilodayım.. Düşündüğümden biraz fazla ama yapacak birşey yok, artık çok hızlı hareket edemiyorum, yürüyüşe biraz üşeniyorum:( Yapmamam lazım biliyorum ama bu hafta biraz daha üzerine düşeceğim:) Bu arada yarın bizim evlilik yıldönümümüz.. Zaman ne kadar çabuk geçiyor, 4 yıl oldu bile:) İnşallah 40 yıl da olur:)

18 October, 2011

Realist gurme



Bugün sizlere bir blogdan bahsedeceğim.. Kendisi benim ilk işyerimde kısa bir dönem birlikte çalıştığım ama hiç kopmadığım yakın bir arkadaşım.. Yemek yemeyi seven bu arkadaşım dünyaya ve insanlığa açılarak gittiği ara sokaklardaki salaş mekanları anlattığı bir blog yazmaya başladı:)

Ben severek okuyorum, hem ağız sulandırıcı mekanları hem de samimi yazı dilini, eğer siz de göz atmak ve İstanbul'daki salaş lezzetleri kaçırmak istemezseniz buyurun buraya:)

16 October, 2011

Lohusa tacım



Nazo'nun yaptıklarını hep çok beğenmişimdir hep lohusa taçlarına bakınca ya bir arkadaşıma hediye etmek için ya da ilerde bi gün kendime, mutlaka alacağım derdim.. İşte kendime aldım:) Yavaş yavaş hastane çantasını hazırlayacağım o yüzden tacım da gelsin artık dedim. O kadar güzel modeller var ki en sonunda zorla bunu seçtim ama aklım birçoğunda kaldı:) Kargom geldi, çok güzel bir hediye paketi ve yanında cici hediyeleriyle birlikte.. İnanılmaz mutlu oldum.. İşyerindeki arkadaşlarım da bayıldı, çok orjinal buldular. Fotoğraf cep telefonumla çekildiğinden çok net değil ama daha da geciktirmeden taze taze post edeyim dedim:)

Eline sağlık Nazo..

13 October, 2011

Born 2011



Yine günler anlayamadığım bir hızla geçiyor.. İşyerinde çok yoğun çalışıyorum, yoruluyorum, yemek- ev işi, uyku, evde ders çalışma.. (online bir sitede İngilizcemi geliştirmeye çalışıyorum) derken nasıl oldu anlamadım ama artık 32 haftamız bitti, bu hafta doktor kontrolü yaptırdık ve minik kızım 2 kg 65 gram olmuş:) gittikçe büyüyor ama son ziyaretlerimizde eli sürekli yüzünde, saklanıyor bizden:) Biz de merakla, sabırla geleceği günü bekliyoruz:) Yukarıda da geçen hafta H&M'den aldığım bodysi. Öyle güzel şeyler vardı ki, hiç çıkamaycağım sandım.. Neyse 6 parçadan sonra frenledim kendimi:) Aralık'ta gelecek minik Koza, son aydan da olsa 2011 e yetişiyor:)

09 October, 2011

Online market alışverişi


Online alışverişi çook uzun süredir yapıyorum, ama hiç market alışverişini online yapmamıştım..Hem markete gitmeyi sevdiğimden, hem de denk gelmediğinden diyelim. Ama şu hamilelik sürecinde sağolsun sevgilim beni tek markete göndermiyor ağır taşımayayım diye, e mecbur birçok şey için onu bekliyorum.. Çalışma saatlerimizin de çok ters olduğu düşünülürse haliyle zor oluyor bazen.. Sonunda Carrefour'dan online market alışverişi yaptım ve oldukça memnun kaldım.. Meyve, sebze, et vb gibi şeyleri yine kendim giderek market-pazardan alırım ama özellikle deterjan, temizlik malzemeleri, kuru bakliyat, yağ vb gibi malzemeleri bundan sonra kesinlikle web sitesinden satın alacağım. Bir kere zamandan kazanıyorsunuz, ağır poşetleri kaldırmamış oluyorsunuz, yine fiyat karşılaştırabiliyorsunuz, kapıda ödeme yapabiliyorsunuz vb.. Denememiş olanlara tavsiye ederim, oldukça pratik:) Normalde eve yakın Migros var ve hep oradan alışveriş yapıyorum onların da online satışı var, belki bir sonrakinde de onu denerim:)


Fotograf buradan..

04 October, 2011

30+5


Bu hafta meselesi de yaş sorunu gibi bişey ben 30. haftadayım diyorum ama galiba 31. haftanın içinde oluyorum, yaşta da gün aldığın ya da bitirdiğin söylenir yaa. Herneyse karnımın son durumu budur 30 hafta 5 günde.. Bana o kadar büyük görünmese de şimdi fotoğraftan baktığımda gerçekten büyümüş:) Kilo itibariyle en son 9 kilodayım, haydi hayırlısı.. Fena gitmiyoruz sanki.. Şimdilik ayaklarımda filan da şişme pek yok, sadece çok ayakta kaldığım 2 gün akşam eve gelince rahtsız oldum onun dışında çok şükür keyfimiz yerinde. Bu hafta dikkatimi çekecek kadar hareket var karnımda.. Genelde geceleri daha çok hissediyordum ama bu hafta gündüz bile hiç durmuyor kızım:) Hatta işyerindeki arkadaşlarım özellikle ben süt içerken karnımdaki tekmeleri çok net hissediyorlar.. O tekmeleri atan minik ayakları biran önce öpmeyi o kadar çok istiyorum ki.. Kavuşmaya son 10 hafta..

Haftaya 32. haftam dolunca çalışmaya devam edebilmek için rapor alacağım. Sanırım 37. haftaya kadar da işte güçteyim.. Bu hafta yine alışverişe devam, hala pek birşeyin yok kızım ama yakında odan da hazır olacak ve seni bekliyor olacak inşallah:)

02 October, 2011

Bebek alışverişleri vol 1



Artık yavaş yavaş başladım tabii, sabahları ilk iş unnado'ya, limangoya  bir bakınıyorum güzel birşeyler var mı diye? Buldukça da sepetime ekleyip alışveriş listemden çıkarıyorum:) geçen hafta bu şirin bornozu, birkaç tane çorap ve Avent'in biberon ve emziğini aldım.. Bi de bunları alırken limangoda Prima nın yenidoğan bezi seçeneği çıktı e almışken onu da atayım sepete dedim:) Daha listemde silecek çook şey var ama sırayla gidiyoruz bakalım, gereksiz, kullanılmayacak bişey almak istemiyorum.. Bazen linkini anneme mail atıyorum fiyatı nasıl diye, onun da onayını alıyorum :) Hediye gelen bazı eşyaları da var, onları da bir ara fotoğraflayıp eklerim buraya.. Bu haftalarda da odasına bakacağız artık minnoşun.. Güzel heyecanlardayız..

01 October, 2011

Millenium serisi


Heryerde konuşuldu, sürekli yazıldı, çizildi.. Filmi de çekildi çoktaan izlendi.. Ama ben bunların hepsine kayıtsız kalmıştım bugüne kadar.. Taa ki bir arkadaşımın elinde görene kadar. Kendisi okumuş bitirmiş, e hadi ben de okuyayım bari dedim. Deyiş o deyiş.. Gerçekten elimden bırakamadım. İlk kitabın ilk sayfalarında bırakmazsanız kitapları bir daha elinizden bırakamıyorsunuz.. Oldukça akıcı kendimi kitaba öyle kaptırdım ki. İlk ikisini de 1er haftada neredeyse sadece serviste okuyarak bitirdim, yolculuk sona erince üzülüyordum o derece yani:) 3. kitabı ise bugün aldım bakalım bu nasıl bir etki yaratacak.

Konuya kısaca bakarsak Henrik Vagner 35 yıl önce ölmüş olan yeğeninin katilini bulması için gazeteci Mikael Blomkvist'ten yardım alır. Mikael 'in de karışık bir dönemine denk gelmiş olduğu için çok da ümidi olmayrak bu yaşlı adamın teklifini kabul eder. Bu arada yolları Lisbeth Salander ile kesişir ve birlikte çalışmaya başlarlar.. Kitabın 2. si çok daha farklı Lisbeth'in hayatından korkunç kesitler var..

Aslına bakarsanız şu hamile halimde okunur muydu bilmiyorum çünkü bende okurken katilleri merak etmekten kendimi alamıyorum, neyseki film değil de kızım görmüyor, ama hissediyor mudur acaba.... 3. yü de bitireyim bundan sonraki ilk kitabım şöyle mutlu, huzurlu sakin birşeyler olacak.. Önerilere de açığım hatta:))

25 September, 2011

Hindistan cevizli kurabiye


Ne kadar çok yemek kitabı, yemek blogu, web sitesi vs gibi kaynaklar olsa da, paketlerin arkasından çıkan tarifleri biriktirip denemeyi seviyorum:) Ajandamın arası bir sürü Dr Oetker vanilya ve kabartma tozu boş kağıtlarıyla dolu..Bunların en sevdiğim yanı içindeki malzemelerin genelde hep evde bulunanlardan olması..  Bu hafta onlardan birini denedim. Hindistan cevizli pufidik. Tadı mı ? Hımmm nefisti, yiyen herkes bayıldı..
Yapılışı ise şurada.. Afiyet olsun:)

Ben şimdi yediklerimi yakmak için biraz yürümeye gidiyorum.. Son günlerde göbeğim çok daha hızlı büyüyor, en kısa zamanda bir foto koyacağım:)

18 September, 2011

Farkına varalım


Geçen hafta çalıştığım şirkettteki bir etkinlik nedeniyle Ataköy'deki Türkiye Omurilik Felçlileri Derneğini ziyaret ettik. Gün içinde tekerlekli sandalye kullanmanın zorluklarını öğrendik, dernekte bulunan atölyeleri gezdik, müzik gruplarını dinledik. Birlikte vakit geçirdik. Birşeylerin farkına vardık!

Derneğin bahçesinde tekerlekli sandalye kullanacaklar için bir parkur var, burada denemeler yapıp öyle sokağa çıkıyorlar. Çünkü ülkemiz malesef engellilerin kendi başlarına günlük hayatlarına devam edebilmeleri için çok elverişli bir yer değil. Bu parkurda düz yol, çakıltaşlı yollar, vapurun girişine konulan düzenekler, yokuşlu yollar, mazgallı yollar gibi bizim için günlük hayatın bir parçası olan ama tekerlekli sandalye kullananlar için engel teşkil eden bölümler var, burada çalıştıktan sonra sokağa çıkabiliyorlar.

Ayrıca kendilerine ait, tekstil (dokuma, dikiş, baskı), grafik vb atölyeleri var, burada da dışardan işler alarak dernek bütçesine katkıda bulunuyorlar. (aklınızda bulunsun!)

Ben iyiki gitmişim dedim, günlük saçma sapan şeylere üzülürken insanların ne dertleri olduğunu görüp halime şükrettim. Günlük hayatımı kendi başıma sürdürebilmenin, ihtiyaçlarımı tek başıma karşılayabilmenin ne büyük bir nimet olduğunu gördüm. Ayrıca bundan sonra elimden geldiğince de böyle derneklere destek olmamız gerektiğini de bir kez daha anladım. İlk olarak burada yazarak belki okuyan birkaç kişinin ilgilenmesini sağlamakla başlayabilirim:)

13 September, 2011

Burçlar ve taşlar


Annem ara sıra değişik şeylere sarar, klasik işte feng-shui ler, rüya yorumları, taşlar vs vsi okur da durur. Geçenlerde de burçların taşlarını okurken beni aradı telefonda bana burcumun taşlarını okudu.. Hıı yaa tamam hı hı şeklinde cevaplar vererek dinledim. Ama canım annem bana aldıramayınca kendisi buraya geldiğinde gezerken birlikte bulup aldık akik taşlı bileklikler.. Anne ve bebeği korurmuş, tene hep değmesi gerekirmiş.. Canım annem yaa kendisi inandığı için ben de aldığımızdan beri kolumdan çıkarmıyordum. Gerçi bu yazıyı yazmadan bir gün önce kahverengi olanı elimde paat diye koparak döküldü gitti.. (Ben bir anlam yüklemiyorum tabi:P) Bilekliği aldığımız yerdeki kadın bana Malahit taşı bir kolye ucu hediye etti ve sadece doğum sırasında yanında bulunsun öncesinde takma dedi..

Farklı farklı sitelerde farklı anlamlar görünüyor ya da farklı burçların farklı taşları var, inanmak lazım tabii. Benim bu tip inançlarım çok kuvvetli değil, siz ne düşünüyorsunuz??

11 September, 2011

27. hafta


Bu haftadan da bir foto koyayım bloga, gerçi burada çook kilolu görünsem de kıyafettendir diye düşünüyorum:) Şu ana kadar 7 kilo aldım.. Fena gitmiyorum şimdilik, artık yavaş yavaş ağırlaştığımı hissediyorum tabi:) Karnımdaki hareketleri de çok net hissediyorum, özellikle de ben yatarken kızım sağolsun hiç durmuyor..

Bugüne kadar doğru dürüst alışveriş yapmamıştım bebek için, sadece birkaç yakınımın getirdiği ufak tefek hediyeler vardı. Dün Eminönü'ne gittim, ön bir araştırma yapayım istedim. Havuzlu han'ı merak ediyordum gittim. Gerçekten de bebek alışverişi için çok fazla çeşit var.. Hem bebek alışverişi deyip geçmemek lazım, insan başına gelince anlıyor. Benim de bugüne kadar pek alakam olmadı bu tip konularla ama maşallah çeyiz gibi liste var web sitelerinde:) Ben fazla eşya sevmem, kullanabileceğim bir eşya için kalitelisini iyisini alırım ama sonuna kadar da kullanmak isterim ama gereksiz ıvır zıvır elektronik eşyalara da boşuna para vermek istemiyorum. (mesela çocuğu olan ailelerden duyduğum kadarıyla bebek telsizi oldukça gereksizmiş, daha bunun gibi hevesle alınıp kullanılmayan eşyaları tamamen listemden çıkardım) Ama doğum anından itibaren gerekli olacak eşyalar için de yavaştan bakınmaya başladım işte. Dün arabayla gitmediğim için ve ben tek başıma taşıyamayacağım için pek birşey almadım, ufak tefek ıvır zıvırlar sadece. Ancak kafamda listem için fiyatları tespit ettim. (mesela bebek arabası- puset fiyatlarına baktım ve fiziksel olarak da görmüş oldum) Ancak internetteki fiyatlarla arasında çok da fazla uçurum olmadığı için elde taşıma, trafik, yol vs yi düşünüp internetten almaya karar verdim.  Bunun dışında yavaş yavaş odası için bakınıyorum, geçende Ikea'ya gittiğimde bazı eşyaları not etmiştim yine. Ama gelecek ay Masko'ya da bakıp karşılaştırdıktan sonra alacağız.

Şimdilik bu kadar.. Küçük hanımın alışverişiyle meşguliyetim devam ediyor. Bu arada aşağıda bakmış olduğum linkler var, ama genelde tek bir yere bağlı kalmıyorum, ama en çok yararlandığım ve yorumlarını sevdiğim site: http://blogcuanne.com/

Liste için bazı siteler:

http://blogcuanne.com/2010/02/10/bebek-icin-neler-almali/
http://www.anneoluncaanladim.com/2/dogum/1527/dogumdan-once-alinmasi-gerekenler-listesi
http://ozguranne.blogspot.com/2008/12/alveri-listesi-yeni-doan.html

05 September, 2011

Babamın Penguenleri


Bayram tatilini sakin İstanbul günlerinde yaşadık ve bitti artık, iş-güç, trafik, hepsi birden yeniden başladı.. Bu günlerden birinde sinemada izledim bu filmi ve oldukça sevdim:) Son dönemlerde gittiğim en eğlenceli, sıcak aile filmiydi.. Ya da ben mi çok duygusal davranıyorum:)


Tom Popper'a hediye olarak babasından gelen penguenle başlıyor film. Sonrasında hayatı değişiyor tabiki, çocukları onunla daha çok vakit geçirmeye başlıyor, çok daha farklı oluyor herşey..Her izleyen gibi bizim de penguen besleyesimiz geldi:)

Ama ille sinemada izlemeye gerek yok, tam bir kış filmiydi, bu kış dvd sini alarak evde patlamış mısır eşliğinde de izlemek keyifli olur diye düşünüyorum:)

01 September, 2011

Dubrovnik tatilimiz


Bu yazın başından karar vermiştik Dubrovnik'e gitmeye, ben internetten araştırmaya Haziran ayında başladım, ama sonra şu sitede  çok uygun ve güzel bir fırsat bulunca hemen atladım ve planımızı ona göre yaptık. Neyseki de hiç pişman olmadık. Öncelikle ben ilk kez tur ile bir yere gittim ve oldukça memnun kaldım. Bilmediğin bir yere gidince havalimanından ulaşım, etrafın kısaca tanıtılması vs çok faydalı oldu, rehberimiz de iyiydi. Yukarıdaki fotoğraflar Cavtat'ta çekildi, havalimanından otobüse binip burada kahvaltı etmek ve dinlenmek üzere indik. Oldukça güzel bir yer. Denizi güzel, etraf sakin. Burada da çeşitli oteller ve yazlık evler var. Biz sabah kahvaltımızı ettik, yürüyüş yaptık. Ama sevgilim ve ben burayı çok sevdiğimiz için (bi de o uykusuzlukta fotoğraf makinesi kılıfımızı pastanede unuttuğumuz için) 2 gün sonra tekrar geldik buraya.. (kılıfı da bulduk:P) Bu arada Dubrovnik tatilinde gelinmesi gereken yerlerden biri bence, deniz kenarında yemek yenecek oldukça güzel yerler var, denize girmek için de ideal. Dubrovnik'ten 10 numaralı otobüsle ortalama 20-25 dk da geliniyor.



Sonraki istikametimiz doğal olarak Old city idi. Zaten Dubrovnik burası işte. Yukarıdaki fotograflar uzaktan görüntü tabii bir de benim göbekli resmim var:) Kızım da olsun ama dimi.. Sağolsun bana tatil boyunca hiç zorluk çıkarmadı.. Sadece biz biraz daha dinlenme tatili yaptık. Turda ekstra olarak katılmak istenirse Saraybosna-Karadağ gezisi vardı, ve de  adalar turu vardı. Ama hem tatilimizin 4 gün olması, hem otelimiz plajının güzel olması hem de önceki haftaki taşınma yorgunluğu nedeniyle benim ruhum ve bedenim otobüs ve tekne yolculuğunu kaldıracak gibi değildi. Biz deniz, kum, güneş, keyif, yeme, içme gezme, bool bol yürümekten  yana kullandık tercihimizi.


Otelimiz çok güzeldi, 3 yıldızlı olmasına rağmen buradaki 5 yıldızlı oteller gibiydi diyebilirim. Odalar, yemekler, ücretsiz wi-fi, plaj:) Daha ne olsun:)




Gittiğimiz hafta tesadüfen Dubrovnik Festivali devam ediyordu, old city'de her yerde bir etkinlik vardı, son resimde anlatılmak istenen bişey yoktur, kedi ve köpek kompozisyonu deklanşöre basarken bozulmuştur ancak arkada Pepe Romero konser afişi olduğundan ve blog yazarı görüp, bilet bulup, çok güzel bir konser izlediğinden burada da izi kalsın istemiştir:)


Yenebilecek en temel şeyler yukarıda, pizza ve deniz ürünleri:) Pizza'yı hem rehberimizin hem de gitmeden önce okuduğum blog tavsiyeleri üzerine Barracuda'da yedik, fiyatlar makul, lezzetler de gayet iyiydi.. Balık içinse yine herkesin tavsiyesi üzerine Kamenice'ye baktık, gerçekten herkesin önündeki tabaklar gayet güzeldi ama o kadar sıra vardı ki, beklemeyi göze alamadık, ara sokaklardan birinde, şu anda ismini hatırlayamadığım ama gayet lezzetli görünen yukarıdaki tabakları mideye indirdik:) Pazardan da kurutulmuş meyveleri almayı ihmal etmedik, acıktığımız anda onlar yetişti otelde imdadımıza..


Dubrovnik'te bana tek ters gelen şey otobüs şöforleri, garsonlar vs nin böyle turistik yerde bu kadar suratsız olmasıydı. Otelimizdeki personel iyiydi ama gittiğimiz bazı restoranlardaki garsonlar müşteri memnuniyeti diye bir şeyden habersiz gibiydi:) Ayrıca otobüslerde de buradaki gibi durakları görebileceğiniz bir tabela, bir ses, şoförden bir ikaz yok, içinize yaklaştınız hissi doğarsa orada inin, zira biz fransız bir çiftle birlikte birkaç durak geç indiğimiz için uzun bir yürüyüş yaptık:)

Sonuç olarak, geçen yıldan bana ilham vermiş olan doorstepping'in yazı dizisine ve gitmeden yararlandığım sözlük ve bloga teşekkürü bir borç bilir, gitmeyi düşünenlere de mutlaka tavsiye ederim...



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...