31 December, 2008

Mutlu yillar



Benim fotograf makinemi herkes dengeli tasiyamadigi icin ya ben olmuyorum fotograflarda ya da bu sekilde oluyorum:) Herneyse, bu anlamsiz fotografta isyerinde toplanti masasinda kendi hediyemi actigim an..
Geciyorum fotografi, bugun ile ilgili yazacaklarima basliyorum.. Umarim 2009 yine mutlu bir yil olur benim icin.. 2008e bakinca gayet stabil bi sekilde (son zamanlarda fazla Grey's Anatomy izledim heralde:P) gecmis. Sikayetim yoktu ama bu yil sevgilimle daha cok sehir gezmek (okursa burasi sevgilimin dikkatine:P) istiyorum.. Kendime kalan kucucuk zamanimi daha verimli gecirmek ivir zivir seylere daha az vakit harcamak daha az kafa yormak istiyorum.. Hic biseyi kafama takmayayim diyorum. (umarim!!!!) Ssglik hepimizle olsun bu yil.. Daha cok spor yapayim istiyorum.. Ailemi yanimda istiyorumm:(
Herkese cooooooook mutlu bir gun ve yil diliyorum.. Iyiki buradasiniz....

29 December, 2008

Miskin ben



Yoo aslında şu sıralar pek miskin olduğum söylenemez ama blogum konusunda biraz ihmalkarım dogru.. Evin içinde sürekli bi koşuşturma halindeyim. Bu hafta sevgilimin de hasta olması sebebiyle üzerime kalan her işi layıkıyla yerine getirdim hatta cumartesi akşamı sarma yaptım:P Hem de sabah öğlene kadar çalışıp, sonrasında iğrenç bir trafikle kursa ulaşıp, daha beter bi trafikte eve gelip markette kocaman bir sepet yılbaşı alış-verişi yaptıktan sonra.. Yoo yoo gayet iyiyim.. hastalık bana geçmesin diye de elimden geleni yapıyorum.. O yüzden şimdi kupama kahvemi alıp battaniyenin altına giricem:)


Yeni bir yıla giriyoruz.. Dün gazetede 2009 Oğlaklar için çok şanslı bir yıl olacak diyordu..Ben de bi oğlak burcu olarak inanmak istedim.. Kendime daha iyi bakmak yönünde planlarım var bu yıla dair.. Daha bi durup dinlenmek, sağlığıma dikkat etmek, çok daha fazla okuyup daha fazla öğrenmek, daha fazla gezmek, bol fotograf, sevdiklerime daha sık ziyaret gibi isteklerim var. Hepsini gerçeleştirecek şevkim bir de:)


David'in annesi bana şu yandki kitabı göndermiş Amerika'dan, inanılmaz mutlu oldum. En kısa zamanda bi tarifi deneyip işyerine götürmeliyim. Hıı bi de daha güzel pastalar yapmalıyım bu yıl.. Yılbaşında da güzel bir masa hazırlamalıyım:)



Yeniden yazacağım umarım 31 Aralık'tan önce ama bu yıl blogum sayesinde burada buluştuğum sizlere de tek tek teşekkür etmek istiyorum. Beni çokça mutlu ettiğiniz için.
Yeniden görüşmek üzere;)

22 December, 2008

Notlar



* Yilbasini erken kutladik ofiste.. Cekilis hediyelerimizi verdik, yukarida gordugunuz cikolatalari mideye indirdik:) Cok guzeldi hersey, bu yilki hediyelerime bayildim. Herkese de guzel hediyeler geldi, demekki herkes birbirini daha iyi tanimaya basladi. Dusunulup alinmis seylerdi..


* Aksaminda saatlar suren bir trafigin ardindan Arnavutkoy'e Abra Cadabra'ya gittik. Yeri muhtesem, manzarasi, ic mekan super, servis de gayet iyiydi ancak porsiyonlari cok kucuktu, hem baslangiclar, hem ana yemekler tabagin kucuk bir kismini isgal ediyordu..


* Haftasonu TDV'nin Dis Ticaret Kursuna gitmeye basladim. Guzel oldu, ama tum haftasonum da doldu:(


* Sirketimizin en yogun insani 'out of office' ve yerine ben bakiyorum, dolayisiyla pek internetle ilgilenemiyorum.


*Sevgili kocacim usutmus, onun tatli kaprisleriyle ugrasiyorum:)


* En kisa zamanda araniza donecegim./../

14 December, 2008

aboneyim abone


Yılbaşı geliyor diye kendime bir hediye verip (bu ayki kaçıncı hediyem??) Food and Travel'a abone oldum:)) %35 de indirim oluyor haberiniz olsun..


**Seneye yılbaşına da evde şimdiden taşmakta olan kitap ve dergilerimi koyacak ekstra bir kitaplık alırım heralde:) Atmak istemiyorum ben bu dergilerii.. Siz nasıl saklıyorsunuz??

12 December, 2008

Mutluluk nerede??

Haydinsciğim beni mimlemişti. Ne zamandır yazacağım bi türlü olmadı, en sonunda oturdum klavyenin başına, bakalım neler çıkacak..







Birçok fotografı karıştırdım ve sonuçta baktım ki, beni en çok mutlu eden yer, sevdiğim insanların yanı.. Ben evi o kadar çok seven bi insanım ki.. Şu yukarıdaki fotograf da en mutlu ve huzurlu oldugum bir kahvaltı sonrasında yapılan bir kolaj.. (Tabiki ben yapmadım photoshop konusunda o kadar kötüyüm ki:( ) Fotograf dayımlarda çekilmiş. Annem, annanem, kardeşim, dayımla- yengem (ki kendisine yenge dememe bozuluyor:P ) minik canavarlarım ve en yeni üyemiz kocamdan oluşan fotograflar. İşte düşündüm düşündüm, dünyada ne olursa olsun en mutlu olacagım yerin burası olduguna karar verdim. Aşağıda da diğer mutluluk kaynaklarım
var:)







Adana- yolunda olmak bile yeter. Biliyorum bu tabela resmi de neyin nesi ama oraya gidiyor olmak bile beni çok mutlu ediyor. Bildigim sokaklarda, çantam çalınacak endişesi olmadan rahat rahat yürümek, yoldan geçenlerle selamlaşmak, önceden bildiğim, bir sürprizle karşılaşmayacagım yerlerden alışveriş etmek, gelen telefona göre planı bir anda değiştirip uygulama özgürlüğüne sahip olmak gibi sayabileceğim pek çok etken var. Sanırım en büyüğü de doğduğum, büyüdüğm, üniversiteyi okuduğum şehir olması. Orası benim için farklı bir yer..


İstanbul- Burada da mutlu olmayı öğrendim.. Ama en çok sevdiğim yer Ortaköy.. Oraya gittiğim zaman mutlu oluyorum, ya da mutlu olduğum için oraya gidiyorum:) Oradan da sahilden Bebek'e doğru yürümeyi ya da tersine Beşiktaşa gitmeyi seviyorum..Hı bi de ordan Kadıköy'e geçmeyi seviyorum.
Bunlar dışında çok mutlu olduğum bir yer daha varki, o da sevgilimin Adanadaki evi.. Üniversitedeyken orada o kadar çok vakit geçirdik ki.. İkinci evim gibiydi..Annesi, babası, abisi ve evin kedisi Fındık ile o kadar güzel anılarım var ki.. Baktım fotograflara. Bir sürü fotografımız var, ama benim sıfıra yakın photoshop bilgim var..Ne yaptım ne ettim doğru düzgün birleştiremedim. Ayrı ayrı koyunca da o kadar kocaman fotoğraflarla afişe etmek istemedim. (daha önce bloglardan yapılan gereksiz alıntılarla ilgili çok şey okudugumdan) Ama onların yanı da dünyada en mutlu oldugum yerlerin başında:)) (bu arada eğer bir gün daha iyi ögrenebilirsem şu fotograf kırpma biçme işlerini, sonradan ekleyeceğim bu posta:P)
İşte benden bu kadar. Ben deeeeeeeeeeeee Esin, Deniz, Pembekalem ve Rahşandan öğrenmek istiyorum.. Mutluluk nerede??

07 December, 2008

İyi bayramlar

Benim için terslikle başladı bayram muhabbeti. Arefe günü saat 5.30 da evimizi su bastıgını farkederek uyandık. Yeni takılan kombimiz saatlerce su akıtmış ve bütün halılar su üzerinde yüzüyordu. O saatte kalkıp havlularla suyu aldık. Tüm sinirlerim gerildi. Şu anda biraz daha sakinleştim. Yarın bayram, Adanaya gidip ailemizle olamasak da burada küçük çekirdek aile olarak sevgilim ve bayram geçireceğiz.



Şimdiden herkese iyi bayramlar:)



* Haydins, mimini unutmuş değilim, sadece daha iyi bir ruh halindeyken yazmak istedim:)
**Arog'u izledim, güldüm, begendim:)

05 December, 2008

Fahri ve Gercek Adanalilara



Dun yeni bir site gordum siz de gorun istedim. Adana'da bir firma ozellikle narenciye olmak uzere cesitli meyveleri paketleyip kargoyla bizlere gonderiyor. Gormeden meyve almak nasil olur bilemem ama yine de aklinizda bulunsun:) Iste alabileceginiz site. http://www.meymiks.com.tr/





Bugun bir de su yaziyi okudum hosuma gitti. Adanayi ozledim yine galiba:)

Bayramda gidemiyoruz sanirsam..

02 December, 2008

Örgü




Son aylarda sac orgusune takmis vaziyetteyim. Sacim icin cok sık gitmiyorum kuafore, gittigimde de hemen bozulmayacak bi orgu istiyorum, cok sey mi istiyorum.. Eskiden kuaforde cok guzel sac oren bi kiz vardi beni de severdi, cok guzel modeller orerdi sacima. O isten cikinca bi cocugun eline kaldik. O da guzel oruyor ama ne zaman gitsem isi oluyor ve bi orgu icin o kadar eleman arasindan tek bi tanesini beklemek zorunda kaliyorum. Neden her kuaforde tek bi tane orgu bilen kisi vardir? Karaborsa mi bu.. Bi de canlari skilir orgu duyunca, sanki bedava yaptiricam..Baska kuafor de denedim ama cok gevsek ordu o da. Aksam yaptirdigim sac, sabaha acilmaya basladi.

Dergide su modelleri gorunce bayildim. Hele Emilie de Ravin'in saci ne kadar dogal ve guzel duruyor.Birkac tane klasik balik sirti modelleri disinda her orguye bayiliyorum ama nerde orecek kisi....
P.s. Fotograflar Joy'dan..

01 December, 2008

Ustume gece cokmus ama icim isil isil

Gunlerdir bilgisayarimin basina oturup blogumu acamiyordum. Bugunu firsat bilerek yazayim dedim. Yilin en sevdigim ayinin ilk gunu:)) Uzerimdeki olu topragini atip yazmaya basliyorum.

Herkese mutlu bir hafta diliyorum..

24 November, 2008

Kariye Müzesi





Geçen haftalarda bir arkadşımla birbirimize söz vermiştik. Ayda 1 kere buluşup İstanbulda hiç görmediğimiz yerleri görmeye. Hava vs şartlarını bahane etmeyip bu cumartesi ilk buluşmamızı gerçekleştirdik. İlk olarak Kariye müzesini görmeye gittik.. Açıkçası ben daha önce hiç duymamıştım burayı.. Onun merakı ilk rotamızı çizdi. Edirnekapı'da buluştuktan sonra okları takip ederek çok kısa sürede yürüdük. Köşeyi döndünce şu yukarıdaki manzarayla karşılaştık. Evlere bayıldım ben.. İçlerinden bir tanesini de gözüme kestirdim:))








Bu evlerin arasından yürüyüp sola dönünce müze karşınıza çıkıyor. Ortada turistler için çeşitli hediyelik eşyalar satan yerler ve çay bahçesi var. Tepeden manzara harika. İlk andan itibaren beklentilerimin üzerinde herşey.. Müzeye girmeden önce etrafında bolca fotograf çekildik. Cumartesi olmasına rağmen etraf bomboştu. Sanırım havanın durumunun etkisi vardı bunda. Müze girişi 15 ytl idi, ancak ben 20 ytl'ye müzekart aldım. Bir yıl boyunca da müzeleri ücretsiz gezme hakkım oldu.. Bu konudan da bahsetmek istiyorum. Müzekartın üzerinde isim soyisim fotograf filan görünce, yandık dedim, herhalde şimdi başvurup daha sonra alacağım. Yanımda fotograf yok diye de üzüldüm hatta ama hiçbirine gerek kalmadan kimliğimi alıp 2 dakikada müzekartımı basıp verdiler. İnanılmaz şaşırdım. Gerçekten bu kadar kolay olacagını sanmıyordum:)









Müzede düşündüğümden fazla turist vardı. Hepsi de çok yaşlı insanlar.. Biz olsak o yaşta yatıp dinlenmeyi tercih ederiz. Ama adamlar kalkıp buraya gelmiş, ellerinde rehber kitapları ve fotograf makineleri, her tarafı inceliyorlar.. Ben utandım valla, daha yeni varlığından haberdar olduğum yere kaç kilometre öteden insanlar gelmiş.. En çok da müzede hiç bir bilgi olmamasından utandım. Girişte ya da moziklerin önünde en ufak bir broşür, kitapçık, bilgi veren herhangi bir nokta dahi yok. Keşke ben de önceden iyice araştırıp gitmeymişim dedim.




Ben de eve geldikten sonra araştırma yaptım. Ayrıntılı bilgiye şuradan ve şuradan ulaşabilirsiniz:)

22 November, 2008

Çantam



Pembekalemcim çantamı açmam için beni mimlemiş.. Bende öncelikle çantamın bir fotografını koyuyorum. Sevgilim ilk evlilik yıldönümünüzde aldı.. Şu anda en severek kullandıgım çantam.




İşte aşağıda da içindekiler var:)




1- Rujlarım ve kremlerimle başlıyor. 3 renk ruj vardır hep çantamda..Pembe, kırmızı ve kahve tonu. (ani durumlarda tazelemek için) El kremi, fa deo-stick ve dudak kremim de yine gün içinde kendimi daha iyi hissetmem için yanımdalar..
2- Beni tanıyanlar iyi bilir, yanımda naneli sakız olmadan dolaşmam..Öğlen yemek yedikten sonra mutlaka ağzıma bi sakız atarım. Diğer meyveli olan sakız da biricik sevgilim için. Naneli sakız sevmediğinden ona da bu şekilde bir alternatif sunuyorum:) Mentollü olips de genelde kış günlerinde katılıyor bu ikiliye..
3- Bu bölümde de bozuk para cüzdanım ve diğer devasa cüzdanımı görüyorsunuz. İşte ben tam da bu yüzden küçük çantaya sığamıyorum. Küçük çantalar benim cüzdanımı bile almıyor.
4-Burada da çantamın olmazsa olmazı kağıt mendil+kolonyalı mendilim var. Yaz kış burnu akan bir insan oldugum için yanımda kağıt mendilim olmadan kendimi çıplak gibi hissediyorum. (Birkaç kere otobüsten inip mendil alıp, tekrar binip yola devam etmişliğim var) Mendillerin yanındaki ağrı kesici benim sayılmaz. Yani yanımda mutlaka olur ama genelde çevremdekiler kullanır. Ben nadiren ilaç içerim, onda da çantamda bulunmazsa sinir olurum, bu yüzden taşıyorum:)
5-Malesef bende 2 adet telefon kullananlardanım..
6-Ipodum. Müziğim. Yol arkadaşım:)
7-Aynam. Her daim çıkarıp baktığım sevimli nesne:) Yanında da tokalarım.. Saçı açıkken mutlaka yanımda olmalılar...
8-İşte son olarak not defterim. Bitirdiğim not defterlerine baktıkça hayatım gözümün önünden geçiyor..Bu da kimbilir kaçıncısı:)
Bunlar dışında, şarj aletim, flash discim, fişler-kredi kartı slipleri vs de oluyor ama estetik bozulmasın diye yoklar kendileri:))
Çantamın içi böyle, acaba Esin ve Dilek de açarlar mı çantalarını:P

18 November, 2008

Kitap Fuarı



İş çıkışı bir akşam kitap fuarına gitme şansım oldu.. Daha önce öğrenciyken, İstanbula gezmeye geldigimde karşıdan upuuzun bir yolculuktan sonra gelmiştim ve çok daha fazla tatmin olmuştum. O zaman çok kalabalıktı. Sanki daha güzel aktiviteler vardı.(Ya da sevdiğim yazarların imza gününe vs denk gelmiştim) Bu sefer bomboş bir fuarla karşılaştım.Belki de ben ters bir günde gittim. İndirimli kitap almak güzeldi tabii ama internetten aldığım fiyatlarla aynı gibiydi. Yine de duramadım, istediğim birkaç kitabı aldım.. Henüz hiçbirine başlamadım, hala Divan'ı okuyorum..


Gezi kitabına ve İş bankası yayınlarının Hamur işleri'ne bakıp postit yapıştırıp duruyorum.. En kısa zamanda gezilere başlamak ve kurabiyeleri denemek istiyorum:)

16 November, 2008

Pazar


Çok güzel bir kahvaltıyla başladıgım günü Lunapark ve Kartingle bitirdim:) Güzel bir Pazardı. Ofisimizde de yeni heyecanlar var, umarım güzel bir hafta olur:P

14 November, 2008

İndirim


Hotiçte %40 + gnctrkcll ile %25 indirim varmış. Ya neden bu indirimler benim kendime hakim olmaya çalıştıgım dönemlerde olur bilmem..Öğrenim kredisi geri ödemesi geldi, alırken ne de güzeldi:P Ben Hotiçe gitseydim şu yukardakini alırdım heralde:) Neyse size iyi alışverişler..

11 November, 2008

Misafir


Dondum..


Gecen hafta evimde bebekli misafirlerim vardi. Bloguma da sadece evde girebildigimden girebildigimden gecen hafta hic ilgilenemedim.


Her ne kadar sorumluluk benim uzerimde olmasa da oraya mi carpti, dustu mu, bisey mi oldu diye dusunmek ne kadar zormus. Kuzen Serkancik daha yeni ayakta duruyor, tam yuruyemiyor bile o yuzden surekli emekleyen bir minik vardi evde. Sakin hayatimiza gecen hafta bir renk geldi, ama benim de cocuk dogurmak icin daha coook zamana ihtiyacim oldugunu anlatti bana:))

04 November, 2008

Uc maymun


Gecen hafta izleme firsatim oldu bu filmi. Aylardir merak edenler arasindaydim. Begenip begenmedigim ise tartisilir.. Simdi oncelikle konusu itibariyle gayet klasik bir Turk filmi.. -Bu kisim spoiler icerir- Patronunun kazayla adam oldurmesi sonucunda Yavuz Bingol sucu ustleniyor ve hapse giriyor. Patronu da Yavuz Bingol'un karisiyla birlikte oluyor. Oglu bir gun yakaliyor ancak bilmiyormus gibi davraniyor. . Hatice Aslan gercekten guzel rol yapiyordu. Patronun nasil bir insan oldugu filmin en basindan belliydi, performansi iyiydi(Bu arada kendisi oyunce degil doktormus).. Yavuz Bingolu ben oyuncu olarak gormedigim icin onun yerine bir baskasi da olabilirdi. Yani oyunculuk acisindan en cok Hatice Aslani begendim.. Filmde Yavuz Bingol ve oglu surekli kaybettikleri cocuklarini sipir sipir sularla gelmis goruyordu, ama o cocuk neden öldü , niye surekli bir sipirti var, ben anlayamadim sahsen. Hii bi de annesi neden olen oglunu sallamiyor onu da anlamadim. Bir de filmde neredeyse soundtrack olacak kadar cok ayni sarkiyi duyduk. Hatice Aslanin cep telefonu Yildiz Tilbenin bir parcasi seklinde caliyordu ve o kadar uzun caliyordu ki kulaklarim tirmalandi durdu.. Yavuz Bingol hapisten ciktiktan sonra o da bir sekilde ogreniyor patronla karisi arasinda olanlari ama o da diger maymun oluyor.. Filmin sonunda oglu, patronunu oldurunce de kahvecinin ciragindan oglunun yerine hapse girmesini istiyor-
Belli bir sure sonra filmi sanki fotograf slaytlari izliyormus gibi izledim. Goruntuler gercekten guzeldi ve Nuri Bilge Ceylan'in fotografci kimligini de gayet net yansitiyordu. Ama bunun disinda cok fazla begendigimi soyleyemeyecegim. Hatice Aslan ve oglu arasindaki diyaloglari komik buldum.. Odul kazanmasinin bir sebebi de az konusma olmasi sanirim.. Ic konusmalar o kadar cok ki, siz oraya ne isterseniz yerlestirebilirsiniz..(yabanci bir dilde de olsa) Sanirim ben daha cok diyalog olan filmlerden hoslaniyorum. (Recep Ivedik gibi de degil ama!!- Ortalarda bi yerdeyim) Ama yine de gorun, kendiniz karar verin:)

30 October, 2008

Baykus





Yildonumumuzden 2 gun sonra da sevgilimin dogum gunuydu.. Gecen yil balayinda kaldigimiz otelde bulunan turistlerin yardimiyla eglenceli ufak bi parti yapmistik:)


Bu yil icinse Istanbulda bulunan arkadaslarimizi Baykus'a davet ettim..(Facebook sagolsun, onun sayfasindan bircok kisiye ulasabildim:P) Sevgilim sadece 5 kisi yemek yiyecegimiz saniyordu ancak herkes oraya geldi. Yine kucuk capta bir parti oldu.. Tabii birbirinden alakasiz insanlar da geldigi icin, ben once tereddut ettim herkes iyi vakit gecirebilir mi acaba diye ama neyseki hersey cok guzeldi.. Cok eglendim ve onun gozlerinin icinin guldugunu gormek beni daha da mutlu etti..







Baykus benim Istanbulda en sevdigim mekanlardan biri. Hani bazi yerlere gidersiniz de saatlerce hic rahatsiz olmadan oturursunuz ya. Iste burasi da oyle bi yer. Ustte bir asma kat var, bu tip gunler icin elverisli oluyor:) Yemekler guzel, fiyatlar uygun.. Yanda gordugunuz gibi tabaginiz iki parcaya bolunmus halde geliyor. Yarisi salata yarisi yemek olmak uzere. O gunde de bizi gayet iyi agirladilar:)












Gelenlere de ustte gordugunuz Beatles cd kapaklarindan olusan kurabiyeleri ikram ettim. (Sevgilim tam bir Beatles manyagidir) Ben de onun icin Pastaci'dan bu kurabiyeleri siparis ettim. Gayet de guzel oldu gercekten..Tatli bir gun gecirdik.. Gelen herkese tekrar tesekkurler:)

26 October, 2008

Arkadaslik odulu


Meripoint Ilkayim bana bu Uluslararasi Arkadaslik odulunu vermis. Heralde bloggerin kapandigi su gunlerde daha anlamli oldu bu yazi. Boyle guzel arkadasliklarimizin oldugu su site ulkemiz mahkemesi tarafindan kapatildi. Ama yilmadim ve ben de odulu Esin'e, Deniz'e, Yass'a ve Rahsan'a gonderiyorum.. Blog arkadasligimizin gercege donusmesi ve internetteki bu siteyi kapatan zihniyetin degismesi dileklerimle gonderiyorum:)

25 October, 2008

Zararlı bir Yazı


Gecen hafta Adanaya düğüne gidiyoruz demiştim. Adanada çektiğim en can alıcı fotografı eklemek istedim buraya**. O bir günde çatlayana kadar yedim hiç bir şey içimde kalmadı:) Hava da muhteşemdi şansımıza..Elem'e kebap yemege gittik. En sevdiğim tatlardan biri. Karataş yolunda salaş bir kebapçı. Ama çok fazla müdavimi var. Bu fotograf da orada çekildi:)Düğüne gelecek olursak sevgilim nikah şahidi idi..Bu arada gecen sene aynı günlerde ayni Nikah memuru bizim nikahımızı kıymış aynı fotografçı da fotograflarımızı çekmişti. Böyle komik bir ayrıntı da vardı. Yakın birinin düğünü olunca insan daha bi rahat ediyor. Ozanla yıllardır olan ilişkimiz çerçevesinde ev sahibi gibiydik öyle de davrandık.. Bu arada saçımı çok sevdim ve her açıdan fotografını çektim..Eğer burada da öyle bir yere gidecek olursam yaptırırım diye.. Henüz burada tam kafama göre bir kuaför bulamadım. Benim Adanada yıllardır gittigim kuaförüm öyle yaratıcıdır ki, sadece ne giyecegimi söylerim kendisi bir model bulur, şimdiye kadar da hiç pişman olmadım. Henüz saçımı hiç boyatmadım ben, bazen değişiklik olsun diye düşünüyorum ama saçlarımı henüz başkasına teslim edemiyorum. Neyse artık beyazlayınca mecbur kalıcaz heralde..

Kuaför muhabbetini geçersek, düğün çıkışında Bulvar Paça salonunda geceyi noktaladık..Orayı da özlemişim. O tadı burada bulamadım. (burayı okuyup ııggyyy diyenler vardır sanırım ama napiim ben sakatat severim, genlerimde var sanırım..) İstanbulda Saruhan var gidilebilecek en iyisi orası sanırım..

Neden her Adana gezimde yemeklerden bahsediyorum bilemiyorum.. Son olarak bir de dizi karakterinden bahsedip bitireyim.. Avrupa Yakasına yeni katılan Adanalı Dilber Hala son zamanlarda gayet popüler bir karakter, ben de yazmadan geçemedim..Çevremde çok sık görmesem de eskiden kalmış nadide karakterlere benziyor ve ben oyunculugunu ve şivesini çok beğendim. Kullandığı kelimeler (hoşşik, gadasını aldıgım, dipçik vs) aklıma bazı karakterleri getiriyor ki, heralde birçok kişiden fazla gülüyorum..

* Yukaridaki yazı öyle önemli ki, onu yazabilmek için siteme girdigimde mahkeme kararıyla kapatılmış oldugunu gördüm. Tabii canım böyle kötü örnek olan siteler kesinlikle kapatılmalı, hatta bence internet kesinlikle kapatılmalı. Tüm halka kötü örnek.. Ama yine fedakarlıktan kaçınmadım ve bir şekilde yazdım.. Neme lazım yakında bunu da bulamayabiliriz..

**Ktunnelden girdigim icin ekleyememistim, daha sonra isyerinden ekledim fotoyu..

20 October, 2008

Yildonumu


Bugun yildonumumuz:)


Cuma gunu iste olmadigimdan dolayi yigilan islerimi yaparken su cicek geliverdi:)


Cok mutlandim, masamda ve kalbimde cicekler acti:)

14 October, 2008

Abba

Artik su son postumu her gordugumde yeter yaziim diyorum ama bugune kadar geldik iste. Gecen hafta genel olarak skintidan patlamis olsam da soyle bir baktigimda Sali gecesini Hayal Kahvesinde Badem konserinde, Cuma aksamini da Istanbul Gosteri Merkezinde Mamma Mia izlerken gecirmisim.. Ama naapim sevgili blog, hava guzel, is stresli, ee dolayisiyla insan is disinda daha sosyal olmak istiyor. Cumartesi gunu dovme yaptirmaya karar vermis, is cikisi hep birlikte Taksime gitme planlari yapiyorduk. Ancak benim haftaya Adanaya dugune gidecek olusum ve sirti acik kiyafetim sonrasinda sirtimda kipkirmizi gorunen bir dovmenin hem pek hos durmayacagi hem de annemlerin (saglik acisindan) kiyameti koparabilecekleri aklima geldi ve bir sonraki aya ertelemek zorunda kaldik. Ama benim icimde kaldi Taksim’e gitmek. Ne zamandir gunduz gidemiyorum oraya ve ne zamandir da soyle rahat rahat pasaj gezemiyorum. Esin burada olsaydin kesin seni arayacaktim:) Ama kendime eslik edecek birini bulamadim (icimden de tek gitmek gelmeyince) evde uykulu bir vaziyette dolastim..

Gelelim konser ve gosteriye, Hayal Kahvesindeki Badem Konseri 22.30 da baslayip 00.30 civarlarinda bitti. Gayet eglenceliydi.(hafta ici olmasina ragmen) Saka maka butun sarkilari da biliyormusum haa. Eee eslik ettigin konser daha bir guzel oluyor. Hele bi kac Miller dan sonra:) Her zamanki gibi fotograf makinesini tasimaya usenip goturmemis olan ben, Bedbirds’un telefonundan yararlanip su yukardaki fotografi cektim, burdan kendisine tesekkuru borc bilirim:P



Cuma aksami ise is cikis tum ofisce once Bakirkoy Midpointte eglenceli bir yemek yedikten sonra Mamma Mia’yi izlemeye gittik. Iyi ki de gitmisiz. Hayatimda izledigim en muhtesem seylerden biriydi. Annesinin eski gunlugunu okuyarak tahmini 3 baba adayini kendi dugunune cagiran Sophie'nin hikayesini izledik. Gosteri boyunca soylenen Abba sarkilari ve muhtesem sesler ise beni kendimden gecirdi. Canli muzik de muhtesemdi. Tum gosteriyi agzim kulaklarimda izledim yani.. Ama tabi oraya giderken oturulacak yerleri iyi secmek gerekiyor. Internetten bakinca guzel gorunuyor ama bi sonraki seferler icin tecrube oldu bana.Cikis kapilarindan birine yakin oturuyorduk ve gosteri basladiktan sonra da seyircileri almaya devam etmeleri tum dikkatimizi dagitti. Bir de arkadan tatli tatli bir ruzgar esiyordu ki, acik havada izlemis etkisi yaratti bize..Hi eger gidecekler olursa metroyla gitmelerini tavsiye edebilirim cunku araba trafigi felaket kotuydu..

*Muzikalin sonunda (yanda) Sophienin annesi ve arkadaslarinin soyledigi sarkilar ve (klasik olarak) Merhaba Istanbul, Bir daha ister misiniz diyerek inleyen 'evet' sesine karsilik tekrar yasanan cosku da gorulmeye degerdi.

*Bundan sonra arkadaslarimi ne sebeple olursa olsun ihmal etmemeye karar verdim. Zaten su sehirde cok fazla arkadasim yok, onlarla da is, trafik vs vs bitmeyen tukenmeyen bahaneler sebebiyle cok az gorusebiliyordum buna bir son verdim.

*Bi de cesitli sebeplerle kapattigim feysbukumu yeniden actim bazilariyla tek iletisim kanali oldugundan..

* Gelecek hafta hem evlilik yildonumumuz (1 yil ne cabuk gecti:) ) hem de sevgilimin dogum gunu, ne alacagima hala net olarak karar verebilmis degilim, cildiracam..

* Cuma gunu tek gunlugune Adanaya gidiyoruz. Ozan evleniyoor. Sevgilim de nikah sahidi oluyor.. Ne kadar cok dugun oldu su siralar:))

07 October, 2008

Bunu biliyor muydunuz?

''Mahsun Kırmızıgül’ün avukatı, müvekkilinin kişilik haklarına müdahale ettiği için aralarında dünyanın en büyük sinema veritabanlarından biri olan imdb.com’un da bulunduğu 4 sitenin kapatılmasını istemiş. Savcının sitenin adını imdb değil imbd yazması sayesinde bir ayıptan daha kurtulmuş olduk.''*



*Cumhuriyet gazetesinin hafta sonu ekinden alındı..

05 October, 2008

Bayram-Adana




Yine duramadık -hiç durur muyuz- Adanaya gittik ama bu sefer hiç kimsenin haberi olmadan.. Son anda karar verip arabamızla uzun bir yolculuk yaptık.. Yol şartlarına rağmen güzel bir yolculuk oldu. Annemler şok oldular gördüklerinde.Annemin açtığı tatlılarla yine midemiz bayram etti...Turşumuzu, salçamızı, yeşil zeytinimizi toplayıp döndük evimize:))








Yolda şu kitabı bitirdim. Sabahattin Ali'nin diğer kitaplarını da almaya karar verdim. Tarafımdan tavsiye edilir:)

27 September, 2008

Bayram

Cumartesi sabahı da erken kalkıp çalışmış olmanın verdiği yorgunlukla, henüz tatile girdiğimizi idrak edebilmiş değilim. Bi de bilgisayarımı alıp getirdim eve...Umuyorum bayram günlerinde açmak gerekmez:) Planlarımız var. Umarım güzel yazılarla dönecem..

İlham perileri hep bilgisayardan uzakken yokluyor başımı..

24 September, 2008

Can Dündar'dan

.....bakımlı olmakla akıllı olmak yarıştırılıyor. Sonuçta fiziken “göbeği, poposu, memesi, çıkıntısı olmayan” ve çıkıntılık yapmayayım diye soru bile soramayan bir nesil geliyor.Toplama kamplarına üste para vererek gönüllü yazılan, kendine ve şişmanlığa hakaret ettirerek motive olan, çıkıntısızlığı hayat gailesi haline sokan, giderek küçülen bedenlerden bir “toplu ordu”, verdikleri kilolar ve aldırdıkları yağlarla böbürlenerek ve gerdirdikleri derilerden yapılma yeni ırkçılığın bayrağını taşıyarak üstümüze geliyor.“Toplu” hareket etmeliyiz.Kültürel genlerimizdeki balık etine yeniden alışmanın, bedenlerimizle barışmanın zamanıdır....



Tamamını buradan okuyabilirsiniz:)

20 September, 2008

mp3 player



İlk mp3 playerimla tanışmam 2005 yılına tekabül ediyor.. Para biriktirip (o zaman çok daha pahalıydı tabii) Creative'in 256 Mb lık bir modelini almıştım bu zamana kadar da kullandım. Herşeyinden de %100 memnundum ama hafızası artık az gelmeye başladığından, daha doğrusu artık öğrenci olmadığım için şarkıları çok sık güncelleyemediğimden, sevgilimin Phllips'ine (2 Gb) el koydum.






Ama pişman oldum, Phillipsin sesi o kadar az çıkıyor ki, servisteki radyoyu neredeyse ondan daha çok duyuyorum:) Bir de şarj olması uzun sürüyor. Eğer yakın zamanlarda mp3 player almak isteyen olursa kesinlikle Creative öneriyorum.. En güzel özelliği her bilgisayara takılabilmesi, yani ille program yüklemek gerekmiyor, böylece flash bellek olarak da kullanılabiliyor. Artı olarak çok kısa sürede şarj oluyor.. ve de ses kalitesi muhteşem..
Sanırım ben de yakın zamanda daha iyi bir creative'e dönmeliyim. Zira yolda giderken farklı tellerden şarkılar dinlemek pek hoş olmuyor:))

17 September, 2008

Aşkk


Yapılan felaket kötü bir yemeğin ardından aşçı olan sevgilinin sipariş verme teklifini reddedip karşılıklı o yemeği yemekmiş...




Sevgilimden her gün farklı bir tanımını öğreniyorum ve Tanrı'ya şükrediyorum..




P.s. Normalde iyi sayılabilecek bir aşçıyım:)) -çok da alınganım-

14 September, 2008

Miniaturk

Elimden geldiğince haftasonlarımı alışveriş merkezinde geçirmemeye çalışıyorum. Tabii evine yürüme mesafesiyle en fazla 10 dakikada 3 tane alışveriş merkezi olan biri olarak ne kadar kaçabilirsem ancak o kadar kaçıyorum:)





Geçtiğimiz Pazar günü Miniaturk'e gittik. Benim için oldukça eğlenceli bir Pazar günü oldu..Hava çok güzeldi, çok kalabalık değildi, e daha noolsun. Bir çok tarihi yerin maketleri var, bir sürü fotograf çektik, açık havada olmasının en güzel yanı da güneşten maksimum derecede faydalanabilmekti. Fotograflar gayet güzel çıktı. Üstte Aspendostan bir görüntü var. Neyseki gerçeğini görme şansım da oldu ama bu kadar güzel fotograf çekememiştim:)


Miniaturk'te çocuklar için park var, kocaman bir satranç alanı var (vezir, şah benim boyumun yarısı kadar:)) - kısa boylu sayılmam- )Bu alanların yanında bir tane de labirent vardı, giriş için ücret vermenize rağmen orada da bir amca vardı para alıyor ben de labirentin sonunda peynir mi çıkacak diye düşünüp girmedim. (acaba girse miydim:)) 2 tane müzesi var, bir tanesinde Atatürk fotoğrafları ve sözleri, cephede askerler ve köylülerin oldugu maketler (Anıtkabir'dekinden daha küçük) var. Diğer müzede ise çoğu İstanbulda olan tarihi eserlerin kristal içindeki 3 boyutlu halleri sergilenmiş.. Müzelerin yanında hediyelik eşya dükkanı var ama nedense Türkiyenin her yerindeki hediyelik eşya dükkanıyla aynı mantıkta, neredeyse aynı eşyaları satan bir yer. Bazı eserlerin minyatürleri fena sayılmazdı. Ama sırf üzerinde İstanbul ya da Türkiye yazıyor diye, tek yıkamada ağzı yüzü bir yana gidecek t-shirt vb. kalitesiz eşyaları neden hala satıyorlar turistlere, anlayamıyorum ben.. Anlamsız kültablaları ya da anahtarlıktan daha yaratıcı ve kullanışlı bir şeyler yapılamaz mı acaba??



Sonunda gidip yine kendi memleketimden bir kare aldım yaa, duramadım.. Yandaki de Adana'dan Taşköprü. (Dünyanın hala kullanılmakta olan en eski köprüsü)

Buraya koymak istediğim çok daha güzel fotoğraflar var ama ben bir köşesinden girmişim çoğuna, sevgilim de sağolsun yok dememiş çekmiş:) En uygunundan ekledim işte idare edin:P

Güzel bir hafta olsun!!

13 September, 2008

Kuzii

Sürekli çalıştıgımdan, sürekli bilgisayarımı eve getirip çalışmaya devam etmek zorunda oldugumdan, sürekli uykulu gözlerle etrafa baktığımdan, bir an önce uzunn bir tatile ihtiyaç duyduğumdan, abonesi oldugum gazeteyi okumak için dahi internete giremediğimden, bloguma da uğrayamadım.. Özledim..



Ama bugun benim kuzenimin doğum günü..Gözümde hep küçücük kalacak çılgın kuzim artık üniversiteli oldu ve şu anda yeni taşınacagı şehri ve evini tanımaya çalışıyor. Ne zaman okuyacak bilmememe ragmen DOGUM GÜNÜN KUTLU OLSUN CASUMMM.
Seninle kavga etmeyi, koşuşturmayı, indirim takip edip alışveriş yapmayı, dışarı çıkıp yemek yemeyi, tartışmayı, dedikodu yapmayı, kahkaha atmayı, sana ders çalış demeyi, sabah uyandırmayı (inanılmaz ama!!), yürüyüş yapmayı özledim..
Seni seviyorum ben :)

04 September, 2008

Uçurtma Avcısı



Bu kitap hakkında söylenecek o kadar çok şey varki: Kesinlikle okuyun...




Ben kitapçıda dolaşırken bu kitabın kapagını gördüm ve kesin almalıyım dedim. (son zamanlarda çok konuşuluyor ve filmi bile sinemalarda oynamış sanırım ama ben tüm bunlardan bihaberdim:))


Aldıktan sonra da neredeyse uyumadan birkaç günde bitirdim kitabı.. Afganistandaki iki arkadaşın hikayesi bu. Şu anda aynı yazarın Bin Muhteşem Güneş isimli kitabını okuyorum..İki kitapta da kahramanların hikayesini okurken Afganistan'ın siyasal durumuna da şahit oluyorsunuz.. İnsana hem çok uzak hem de yakın geliyor yaşananlar..


İnanılmaz güzel bir anlatımı var Türkçe çevirisini de beğendim. Şiddetle öneririmm...




02 September, 2008

Ben bu yuzden..


Sonbahari seviyorum demistim yaa. Adanada buyudum kavurucu yaz sicaklarinda.Ama cozum bulunmus..Iste yazin Adana'da basina gunes gecmis olan belediye baskanimizin yeni plani..
"Durak, bu araştırmalar sırasında, yüzlerce zeplinin çelik halatlarla yere bağlanıp büyük pervanelerle soğuk havanın aşağı doğru itilmesi, pervaneler için de zeplinler üzerine kurulacak güneş enerjisinden elektrik sağlanabileceği şeklindeki bir proje önerisi için ise, “Henüz bu konu fulu. Net bir şey yok” dedi. Başkan Durak, soğuk havanın kentin üzerine ne şekilde üfleneceği, hangi tekniğin kullanılacağı, yatırım ve işletim maliyetinin ne olduğu yönündeki soruların cevaplarının netleşmediğini söyledi."
Cok guldum yaaa... Haber burada..

01 September, 2008

Sonbahar

Hava soğumaya basladı, hafif üşüyorum, akşam pikeme sarılıp uyuyorum. Öyle mutluyum ki.. Ben yazı pek sevmiyorum galiba:))

29 August, 2008

trüflerimm benim:)

Gecen hafta yogun calısmanın ardından ve yine cumrtesi ögleye kadar calısmanın ardından eve gelip bi de evde calıstım.. Ben hep diyorum 'Allah bana rahatlık vermemiş' diye. Şöyle keyfine çok düşkün bi insan olamadım ben. Hep bi enerji bi enerji, anca oturunca anlıyorum yoruldugumu:)



Gecen hafta su gördügünüz truffleri yaptım ancak benim için tam bir eziyet oldu. Nedeni ise sıcak havalar...Buzlukta önceden kalan kakaolu keki iyice parcaladım, sonra çikolatayı içine biraz krema ekleyerek erittim ve bu karışımı dolapta beklettim ancak o sıcakta ne kadar bekletsem de çıkar çıkmaz mahfoldular, birkaç kere aynı şeyi tekrarladıktan sonra çareyi bütün alet edevatı odama klimanın karşısına taşımakta buldum. Ama değdi neyseki, işte bu güzel görüntü ortaya çıktı, ben de bakip bakip hatırlayim diye fotografını çekip buraya koydumm:)

**

Annem sagolsun Adanadan gelirken taze fıstık getirdigi için, en uzun sürede yazdıgım post oldu sanırım bu:) Bir elimde fıstık, bir elimde klavye..


20 August, 2008

Baslik

Gecen hafta gelen kitaplarimdan biri Cikolata Fabrikasi, oyle guzel fotograflar ve tarifler var ki bakarken agzimin sulari akiyor. En kisa zamanda denicem umarim..

***

Bu hafta 12 saat calisiyorum gunde, bugun Persembe, gozumun altindaki halkalari zor kapatiyorum artik... Uykum vaaaaaaaarrrrr...

17 August, 2008

Yenisayfa


Son yıllarda kitaplarımı internetten almayı tercih ediyorum. Aslında alışveriş konusunda genel olarak tutucuyumdur. İlle karşımda bi muhatap beklerim. Mesela internetten bir çok şey almama ragmen hiç elektronik eşya almadım, çünkü güvenemem.. Bozuk çıkarsa ben stresimi e-mail göndererek mi atacagım!! Kitap için alışveriş yaptıgım site de yenisayfa.com idi. Ancak son zamanlarda yaşadıgım olumsuzluklar siteyi değiştirmem gerektiği sinyali verdi. Birkaç kitap siparişi veriyorsunuz ancak bu kitaplardan bazıları bulunamıyor ve size haber verilmeden bulunan 1 ya da 2 tanesi gönderiliyor ve siz kargo parasını da ödemek zorunda kalıyorsunuz. Ben o kadar bekleyecegime ve tek kitap için kargo ödeyecegime gider kitapçıdan alırım diyorsunuz. Ya da diyelim ki kitaplardan bazılarını hediye paketi yaptıracaksınız, önünüze birkaç seçenek çıkıyor hediye kaplarından hangisini seçersiniz diye?, sizde uygun birini seçiyorsunuz ancak gelen hediye paketinin onunla alakası olmamakla birlikte 80li yıllardan kalmış (gazete sayfasının bir adım önünde) siyah saçma sapan bir kapla geliyor.. E bunların üzerine siteye şikayet yazıyorsunuz ama o da ciddiye alınmıyor işte bu sebeplerden kitap alışverişimi başka sitelerden yapmaya karar verdim.

İdeefixe'den ilk siparişimi verdim, bi deneyecegim.. Sizin tavsiye edebileceginiz siteler var mı:))

13 August, 2008

Rumelihisarında bir gösteri


Pazartesi gunu Rumeli hisarında 'Sivrisinek dedin de aklıma geldi' isimli gösteriyi izledim. Sunay Akın ve Nihat Sırdar'ın gösterisi sayesinde Rumeli Hisarına da ilk kez gitmiş oldum..Öncelikle Nihat Sırdar'ı her sabah olmasa da 11 yıldır dinliyorum ve seviyorum.. Sabahın köründeki enerjisi, benzine- politikacılara- vergilere yaptıgı eleştiriler, arkada çalan alakasız müzikler hoşuma gidiyor:) Sunay Akın ise şiir sevmememe ragmen gönlümde taht kurmuş bir insandır:) Antik Acılar- Makiler ve Kaza Süsünü döner durur okurum.. Tv8deki programına da sıkılınca değiştirmek kaydıyla(!) izlerim. Bu ikilinin de ne yapacagını merak ettim dogal olarak. Tabi bir de sivrisinek vardı. (Nihatın radyoda akşam program yaptıgı hayvan)


Öncelikle Rumeli hisarının atmosferi bir kere herşeye pozitif yaklaşmanızı saglıyor. Gerçekten muhteşem bi yer. Orada bir konser izlemek de eminim çok güzeldir. Ancak konserler genel olarak çok pahalı oluyor. Bu gösteri digerleriyle karşılaştırınca uygun kalıyordu.Otopark problemini de bir şekilde halletmek gerekiyor çünkü yer bulmak çok zor ve o arada da kazıklanmak çok kolay.


Gösteriden genel olarak memnun ayrıldım. Ancak her sabah program yapan Nihatın biraz daha güncel şeylerden bahsetmesini beklerdim. Türk milletinin başına gelen aglanacak halimize gülüyoruz tarzı olaylardan bahsetti, bazı videolar izletti ama çok eski videolardı. Artık herkesin zaten izlemiş oldugu televizyon görüntüleri.(istiklal marşını okuyamayan vekiller, spor programındaki küfür, ya da hugoda başarısız olan çocugun Tolga abiye küfretmesi gibi) Yine de tabi onun anlatım tarzıyla ve ortamda gülüyor insan.
Sunay Akın sa tek kelimeyle cok iyiydi. Ben onun bölümlerinde sıkılabilecegimi düşünüyordum ama aksine pür dikkat izledim. Hergün önünden geçip hiç dikkat etmediğimiz çeşitli eserlerin hikayelerini anlattı. (Taksim meydanındaki cumhuriyet anıtı, dikilitaş vs..) Ne kadar meraksızmışım dedim kendi kendime. Yaşayalı çok uzun süre olmasa da içinde bulundugum şehri tanımak için daha fazla çaba sarfetmem gerektigine karar verdim. Ve Sunay Akın'ın dedigi gibi hisse senetlerine degil hissi senetlere daha fazla önem vermek gerektigine..
Kısacası gittigime pişman olmadım.. Ama sanırım bir kere izleyip tadında bırakmak gerekir. Nihatı radyoda dinlemeye devam:)

05 August, 2008

Film, Kitap

Bazen aylarca sinemaya gidemedigim oluyor 2 adım ötemde 3 tane sinema salonu olmasına ragmen. Bazen de üstüste film izliyorum. Sanırım şu aylarda spora ara verince evde daha çok vakit geçirdim ve film de izleyebildim. Ama yok yok Eylülde tekrar başlıyorum. Şimdilik cdmi koyup karşısında pilates yapmaya çalışıyorum:) İşte gittigim filmlerden bir kaçı..


Gecen ay Wanted'i izledim. Morgan Freeman ve Angelina Jolie 'ye ragmen iyi degildi. (Bu arada Morgan Freeman kaza gecirmis, ben cok uzuldum umarım iyi olur.) İnsanı 2 saat boyunca sürüklüyor ama senaryosu cok tutarlı degildi. Öldürülmesi gereken insanlar Morgan Freeman'ın basında oldugu kardeslik tarafından öldürülüyor. Çok iyi egitilmiş ajanlar tarafından. Ancak bu kişilerin kim oldugunu ve nasıl seçildigini bilmek istemezsiniz: Kumaşın dokumaları bu insanların ismini ortaya çıkarıyor..






Sonrasında izledigim Hancock u cok sevdim. Orjinal sesiyle degil Turkçe Seslendirilmiş halini izlememize ragmen hiç yadırgamadım. Will Smith'i Yekta Kopan seslendirmişti. (ki kendisinin sesine hayranım) gayet de güzel olmuştu.Bir kez daha Charlize Theron'a hayran kalındı..


En son da şu herkesin bahsettigi 3 boyutlu Dünyanın Merkezine Yolculuk'u izledim. Tabi girişte dagıtılan 3 boyutlu gözlükler filmin odak noktasıydı. O gözlüklerle fotograf cekilen bir çok kişi vardı salonda. Herkes bir heyecanla filmi bekledi. Benim çok yüksek beklentilerim yoktu ama begendim. Gözlğk gerçekten de işe yarıyor. Herkes gibi ben de gözlük yokken ve varken filmin nasıl göründügü konusunda denemeler yaptım. Ucan kusları, boncukları yakalamaya calıstım. Gayet eglenceliydi. Gitmediyseniz kacırmayın bence..


Son olarak 2 adet DVD izledim ki benlardan birisi: Reign Over me. Adam Sandler'ı cok farklı bir rolde görüyoruz filmde. Böylece Ben Stiller la olan farkını da ortaya koyuyor. Film orta halli olmasına ragmen ben hiç sıkılmadan izledim.. Son filmimiz ise benim daha önce hiç duymadıgım ama nasıl duymamısım bee dedigim August Rush..




Annesini ve babasını bulmaya calısan ve yönünü dogadaki seslerden ve notalardan alan August Rush'ın hikayesi.. Müzikle dopdolu bir film.. Robin Williams da var filmde.. Başroldeki August Rush'ı ise Charlie'nin çikolata Fabrikası ve Finding Neverland'dan tanıyorum. Bence bu filmde de gayet iyi oynamış.. Takdir ettim ben:)
En son olarak da Olasılıksızı sonunda bitirdim. Ama keşke bu kitabı İstatistik dersi almadan önce okusaymışım dedim. Ders kesinlikle çok daha fazla ilgimi çekerdi:) Hiç sıkılmadan, yolda, evde, denizde her yerde okumak istedim. Cok akıcı bir anlatımı var... Tavsiye ederim..
İşte böyle..


02 August, 2008

Tatil- 3



Ohh be sonunda yazabiliyorum. Blogumu cok daha sık güncellemek istiyorum ama işte istemekle oluyor:( Tüm gün atom karınca misali işyerinde ve evde efor harcayınca çogu zaman bilgisayarı bile açamıyorum.. Herneyse gelelim son anlatacaklarıma. Mersin dönüşünde ne yiyecegimize yola çıkmadan karar vermiştik. O civarda tavuk yenebilecek en güzel yer olan Tarsus Şelalesine dogru yola koyulduk.. Tarsus zaten başlı başına yeme- içme şehridir benim için. Nedeni ise annemin halası. Küçüklüğümden beri bir çok haftasonumu geçirmişimdir Tarsus'ta ama sokakları çok iyi bilmem benim için Tarsus halamın evidir, mutfagıdır, kenarlarında gözü olan kanepelerin (hani açılan 3 tane yeri vardır) o gözlerini açıp milyonlarca eski fotografa bakıp gülmek, kagıt oynamak ve aile muhabbetleri etmektir. Yani evden pek çıkmayız. Halam da dünyada tanıdıgım en güzel yemek pişiren insandır. O yüzden acılı ekmek, muhammara, turşu ve bilimum güzel yemeklerdir Tarsus benim kafamda:)




Tarsus şelalesine dönecek olursak, şelale kenarında konuçlanmış birkaç tane restoran vardır ki bunlardan bizim tercihimiz Şelale Restoran olmuştur hep. Bunlar dışında ayrıca banklar ve piknik yapılacak yerler de mevcut ve manzaraya doyum olmaz. (Üstteki fotograf sular olsaydı çok daha güzel görünecekti) İşte o manzaraya bakarak tavuk siparişi verilir. Yemekten önce masaya nar ekşili salatalar, süzme yogurt (ki favorilerimden biri) bir de artık çok az yerde kalan şişe kola gelir. Siz onlari bitirmek üzereyken kapı zili gibi bir ses çıkar bu ses tavukların hazır oldugunun işaretidir. Tavuklar da gelir lavaş ekmekle beraber. Öyle yumuşaktır ki agızda dagılır, afiyetle de yenir:)
Küçük yerlerde sevdigim şeylerden biri de sık gittigin yerlerde seni tanımaları..(Heryerde de hizmet şekli değişir. Adanada da en sevdigim şeylerden biri budur)
Midemiz dolduktan sonra yola koyulduk ve Adanaya dönüp tatilimizi tamamladık. İstanbula döndüğümden beri de izinli günlerimdeki işlerimi yoluna koymaya çalışıyorum..Görüşmek üzere..


24 July, 2008

Tatil- 2




Eveet Adana'dan sonra çıktık yolaa Silifkeye dogru. (Sevgilimle bizim arabayla yaptıgımız en uzun yolculuktu:)) Ben küçüklüğümden beri ne zaman Mersine dogru gitsek denizi görüdügüm andan itibaren heyecanlanmaya başlarım. Bir an önce atlamak isterim suya:) Artık büyüdügümden mi yoksa İstanbulda denizi daha sık görmemden mi bilmiyorum ama daha az heyecanlanıyorum:( Herneyse, Mersin'in o kalabalık sitelerini geçip Erdemliden ilerlemeye başladık. O kadar güzelim denizi nasıl bu hale getirdik bilmiyorum, neden orası bir turizm kenti olamadı. Yazlık site olayından hiç hazzetmemişimdir zaten, o şehri de bunlarla doldurduk malesef. tabi Erdemli ve sonrasında deniz daha da güzellişiyor. Ben yolda fotograf çekmeye çalıştım ancak Kızkalesi vs gayet flu görünüyordu o hızla:P Ama otelimize varmadan otelin tabelasını gayet net çekebilmişim:) İşte solda gördüğünüz otele gittik.. Gayet de memnun kaldık.


Otelimiz Silifkede çok güzel bir koyu sadece bir siteyle paylaşıyordu. Denizi muhteşemdi. (mavi bayragı bile vardı) Ve bence o civarda gidilebilecek en iyi otel:) Tek kötü yanı ise, havuzun da deniz suyuyla doldurulması (ben ilk kez gördüm böyle bişe) Bol bol dinlendik, yüzdük, tavla masa tenisi oynadık:) Sahilde saatlerce kitap okudum (Olasılıksızı okuyorum hala da bitiremedim) Yemekleri de iyiydi bence. (zaten ben mezelerle doyarım:)) Yedigimiz balıgı da eklemeden geçmeyeyim -tadını zor unutabilirim- Tatilimizi düşündügümüzden kısa kestik, çünkü planladıgımız arkadaşlarımız gelemedi, e yüz yüz bi yere kadar biz de hadi onlarla da daha fazla zaman geçirelim diye Adanaya erken döndük. Pişman olmadık ama ben daha yüzmeye doyamadım:( Sevgilimin suyla arası benim kadar iyi degil malesef biraz tedirgin, bense balık gibiyim:) O yüzden İstanbul yakınlarında hafta sonları tatil yapma sözü aldım.






O civardaki birçok koy denize girmek için iyiydi ancak biz otelden çıkmak istemedik.(Zira ben sıcakladıktan sonra deniz kenarında içtigim muhteşem slaşları -nasıl yazılır bilmiyorum- bırakıp bi yere gitmedim:)


Güzel anılarla bıraktıgımız Altınorfoz dönüşünde Tarsus Şelalesine ugradık. O da bir sonraki postta:P



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...