28 March, 2010

Haftasonu

Pırıl pırıl bir hava vardı. 2 gününde de evde duramadım dolayısıyla.. Hem spor yaptım bol bol ve hamladım, hem de gezdim.. Cumartesi günü Yüreğine Sor'u izledik.. Malesef her sinemada yok bu film ama neyseki vizyona veda etmeden gitme şansım oldu.. Çok sevdim ben.. Karadenizli olmamama rağmen çok ayrı bir sempatim var oraya ve vizyonda o yaylalar o kadar güzel o kadar doğal görünüyordu ki.. Film sıcacık, çok doğaldı, oyuncular iyiydi, hikaye de çok güzeldi. Bence kaçmadan siz de izleyin..


Sinema öncesinde karnımızı Şampiyonda doyurduktan sonra yukarıda görünen mekana sıcak çikolata içmeye gittik.. Aman Allahım yok böyle bir lezzet.. La Fontana diye küçük bir İtalyan restoranı (bir sonraki sefere pizzasını da mutlaka deneyecegim) yanında da aynı yerin Jadore diye çikolata dükkanı var. İçerisi küçücük, ama dışarıda masaları var, hem sade hem de aromalı sıcak çikolata isteyebiliyorsunuz.. Ben çileklisini içtim ve tadı damağımda kaldı Taksim'e her gidişte uğranılacak yerlerden. Birçok çeşit pastaları da var ve eminim onlar da çok lezizdir.. Uğramak isterseniz Galatasaray'ı geçtikten sonra Koska helvacısının sokağından sağa dönüyorsunuz, birkaç adım sonra oradasınız:)


Aynı günün akşamında ise ailemizin yeni üyesi Pamuk'la tanıştık.. Bizim evde değil kendisi ancak 15 dakika mesafesindeki abimlerin evinde olacak.. Onlara gitmek için bir bahane daha:) Ama çok sevimli bişey bi türlü bırakamadım kucagımdan...

26 March, 2010

Markafoni &Tween

Gecenlerde Markafoni’den şu yukarıdaki kol düğmesini hediye aldım..Haftaya bizim 8. Yıldönümüz ve gitarını hiç yanından ayırmayan sevgilime cok seveceğini düşündüğüm bir hediye olacaktı. Tabii eğer gelebilseydi!!!! Bugün Markafoni ile görüştüm. Damat Tween’den kaynaklı olarak kol düğmelerimi gönderemeyeceklerini ilettiler. Çünkü Tween Markafoni’de çarşaf çarşaf sergilediği ve kısa sürede tükenen bu malzemeleri tedarik edememiş.. Çok mu önemli, ben o kadar sevmiştim ve Emmonun o kadar cok beğeneceğini düşünmüştüm ki o yüzden benim için önemliydi.. Markafoni, ücretini iade edip bir de hediye çeki iletti ve müşteri hizmetlerinde çalışanların yaklaşımlarından dolayı kendini affettirdi. Ama Tween benim için büyük bir hayal kırıklığı yarattı :(

24 March, 2010

Siz A.Ş.

Aylar önce almıştım bu kitabı ama bi türlü okuma fırsatım olmamıştı, tabi bir de canımın istemesi lazım. Herk zaman okunmuyor kişisel gelişim kitapları. Bazen sıkıyor insanı.Ama bu kitabı sevdim ben. Gaza getiriyor insanı:)

Kendi kişisel şirketinizin patronu oldugunuzda gelişim için neler yapabileceğiniz anlatılıyor. Kitapta bir sürü yerin altını çizdim ama baktım hangisini buraya yazsam tipik bir cümle gibi duracak. En iyisi siz hepsini okuyun..

Ama dayanamadım sonundan bir paragraf yazıyorum:

'Motivasyonun uzun süreli olmayacağını bilmelisiniz. Ama durun canım, duş almak da öyle değil mi zaten! Her sabah duşa girersiniz ve tertemiz olursunuz. Ancak günün sonunda yeniden duş almanız gerekir; tabii ertesi sabah da.

Sabahleyin kalkıp 'Neden yine duş almak zorundayım sanki!' diye düşünmezsiniz. Günlük rutininizin bir parçası oldugu için bunu yaparsınız. Tıpkı duş gibi, kendinizi düzenli olarak motive etmeyi de günlük rutininizin bir parçası haline getirin..

Hedeflerinizi güncelleyin ve bunların üzerinden düzenli olarak geçin....'

19 March, 2010

2 günlük tatil


Gecen hafta annemin getirdikleri yetmedi, şimdi de ben yerinde yemeye gidiyorum.. Haftasonu Adana'da olacağım. Arkadaşım evleniyor.. Düğün bahanesiyle gidip, ailemi de göreceğim.. Çok özledimm.. Sokakları bile özledim:)

17 March, 2010

Az kaldı


Masamda plakalardan oluşan bir çizelge var artık:) Bugünkü şafağımız Trabzon'du:)

15 March, 2010

Çikolata


Aklıma ne geldi biliyo musunuz, eskiden Sagra magzaları olurdu, plastik kaselere sarelle doldururlardı, o ilk doldurulduktan sonraki tat nasıldı yaa:))

Sonra da şu siteyi buldum.. Off  felaket krizdeyim..

13 March, 2010

Cumartesi pazaarııı

Persembe gunu annem geldi.Bugun de birlikte alısverişe çıkalım dedik:) Sabah Bakırköy pazarına gittik. Ne kadar yakın da olsam bi türlü gidememiştim. Ben pazarı seviyorum yaa komik oluyor, satıcılara çok gülüyorum.Zaten ben iletişim kurmayı severim alışverişte. Ve bazen ummadıgın şeyler bulabiliyorsun.. Birkaç kare fotograf ekliyorum..

Gerçi biz öyle baştan sonra her yeri dolaşamadık. Çok büyük, erken saatte gitmiştik kalabalık olmadan çıktık.. Ama aldıgım birkaç bişey oldu. Genellikle giyim değil de mutfak eşyasıydı ama olsun..


Şu soldaki sepetlere bayıldım.. Her rengi vardı. Zaten ben kutu manyagıyım, her çekmecenin, her dolabın her boşlugun içindeki eşyaları kutularım:)) Sağda ise orjinal parfümlerin birebir taklitleri vardı.. Tek farkı fiyatı hıı bir de kalitesi tabiii..Bunlar gibi herşeyin taklidi vardı..

Biz yarım saat kadar dolandıktan sonra rotamızı Olivium'a doğru çevirdik ve asıl alışverişimizi orada tamamladık.. Oraya varışımız da erken saatte oldugu için yine her taraf boştu.. Mng Outlet'e de daha saldırı olmamıştı.. Çok istediğim ve uygun fiyatlı birkaç şeye kalabalık olmadan sahip oldum:) oleyy:) Gec olmadan evimize donduk:) Annem şimdi aldıgım pantolonların paçasını kısaltıyor, ben de blog yazısı yazıyorum:))

Herkes iyi haftasonları!!!

06 March, 2010

Kahvaltı


İyimserlik, kişisel cennettir.

* Cok sevmiştim ben bu lafı :)

05 March, 2010

Atlas Silkindi


Karşımda iki arkadaş grubu var. Bir derenin kıyısında oturuyorlar. Şimdi birbirlerine düşmanlar Ellerindeki taşları öfke ve nefretle sıkarak birbirleriyle konuşuyorlar. Ben iki grubun tam ortasında oturuyorum. Havadaki gerilimin fotoğrafını çekiyorum. Derenin sesine biraz uzakta. Fabrikanın grev davulu karışıyor. İki grup da sendikanın yönetimini ele geçirmek istiyor. Konuşmalardaki sessiz gerilim solcu bir sokak tiyatrosundan gelen tiradla kesiliyor. Tiyatrocun sözlerine iki grup da hak verip, kaldıkları yerden düşmanlığa devam ediyorlar. Bir polis helikopteri fabrikanın üstünden dereye doğru daireler çizerek üzerimizde dolanıyor. B sendikanın gazetesini çıkarıyorum, grevin fotoğraflarını çekiyorum. Eski arkadaşlar şimdi birbirlerine nefretle bakıyor. 5-6 kişilik gruplarıyla ellerinin içine aldık' taşları birazdan çıkacak kavga için hazırlıyorlar. Ceketlerini açıp silahlarını gösteriyor Konuşma devam ediyor ve birbirlerine aynı şeyi söylüyorlar: "BURDAN GİDİN, BU FABR BİZİM." Bir halk ozanı lafı alıp "bu fabrika bizim" diye kötü bir mikrofona bağırıyor. İşçiler türküye katılıyorlar. Bir jandarma aracı gelip duruyor. Komutan etrafa bakıp, "BU FABR ESAS BİZİM" diyor. Bir emekçi ressam "Benim İşçilerim" adlı sergisini açıyor. Sokak tiyatrosunun oyuncuları resimleri çok beğeniyor. Havadaki gerilim devam ediyor. Maliye Bakanlığı'ndan grup bu fabrikadan daha fazla vergi almak için minibüsten iniyor. Onlar da bu fabrika kendilerine ait olduğunu düşünüyor. Aynı anda derenin kenarında kavga çıkıyor. Eski arkadaşlar FABRİKA BİZİM diye kavga ediyor, birbirlerini dövüyor. Kanları derenin suyuna karışıyor… 4 gün sonra fotoğraf makinemin kapağını grev çadırında bulma umuduyla fabrikaya gidiyor Fabrikanın sahibi olduğunu iddia eden grevciler, sendikacılar, maliyeciler, jandarma tiyatrocular, ressamlar, türkücüler, polisler, solcu üniversiteliler, gazeteciler... Hiçbiri ortada yoktu. Derenin sesinden başka hiçbir ses duyulmuyordu. Rüzgarın sesi yerdeki gazete parçalarının üzerinden geçip derenin sesine karışıyordu. Dört gün önceki grevin di zurnasından, polisin helikopterinden, maliyenin minibüsünden, sokak tiyatrocular haykırışlarından, işçilerin heyecanlı sloganlarından, sendika için kavga eden arkadaşlar çığlıklarından geriye kocaman, ağır ve derin bir sessizlik kalmıştı. Kafamı kaldırıp sessiz nedenini anlamaya çalışıyorum. Bana herkesin nereye gittiğini, bütün bu insanların nasıl olduğunu, bu ölüm sessizliğinin nedenini söyleyecek birini arıyorum, kimseyi göremiyor Fabrikanın kapısında asılı duran bir küçük levhadan başka. Yorgun, sessiz bir küçük levha küçük yazı, bir küçük kelime. Hayatımın bütün sorularının cevabı. FABRİKANIN ESAS S/* GİRİŞTEKİ BÜYÜK KAPIYA BİR TEK SÖZ YAZIP ÇEKİP GİTMİŞTİ... KAPALI Atlas Silkindi bütün yaratıcıların KAPALI levhasını asıp gittikleri günü anlatıyor. Bütün yapan edenlerin, kendisi için çalışıp farkında olmadan bizlere hizmet eden bütün benlerin çekip gittikleri gün bizlerin, yani şikayet edenlerin şikayet edecek kimseyi bulamadığı o kor günü gösteriyor. Bizlerin beni nasıl sömürdüğünü resmediyor. Kitabı okurken karar verecek Yapan edenlerden misiniz, yoksa şikayet edenlerden mi? Eğer şikayet edenlerdensen kitabı okumayın, utanırsınız!

Ben bu kadının kitaplarını çok seviyorum. Yukarıdaki yazı da Atlas Silkindi'den tanıtım yazısı.. Eğer bu yazıyı beğnirseniz kitabı %50 indirimli olarak şuradan alabilirsiniz..

03 March, 2010

Bir oyun bir mekan



Vahset Tanrısı'nı izledim bu hafta. Öyle güzel yorumlar yazılmıştı ki sabırsızlıkla bekliyordum. Neyseki salondaki yerimiz de çok güzeldi pür dikkat izledik. Güzel miydi güzeldi.. Bu kadar iyi oyuncular bir araya gelir de güzel olmaz mı.. Ben özellikle Ülkü Duru ve Zafer Algöz'e bir kez daha hayran kaldım. Herkesin yazdıgının aksine Zerrin Tekindor'un oyunculugunu da gereğinden fazla abartı buldum. Çocuk oyunlarındaki gibi her hareketini çok abartı bir şekilde insanların gözüne soktugunu düşünüyorum. Kocaman insanlarız zaten bize geçiyor ne kadar sarhoş oldugu, ne kadar kendini kaybettiği, bir de gereğinden fazla vücut hareketlerine, zıplamalara gerek yoktu. Herkes onu Aşkı Memnu da izlemeye alıştıgı için ve buradaki rolü farklı geldiği için  değişik bulmuş olabilir ama ben kendisini farklı yelpazelerdeki rollerde pek düşünemiyorum. (mesela bir köylü kadını rolünde gözümde canlandıramıyorum)


Mekan olarak Taksim'de yeni açılan tavukçu BBQ Chicken'a gittik.. Kore'den gelen fast tavukları sevdim ben:) KFC ile pek aram yoktur ya da artık sıkıldım o yüzden güzel oldu. Ben özellikle ortada küçük küpler şeklinde görülen marine edilmiş turpu çok sevdim..Birlikte gittiğim arkadaşlarım pek sevmedi ama neyse:) Yolunuz düşerse atıştırmak için yeni bir alternatif işte:)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...