31 August, 2009

Body Shop'tan bir krem


Yillarca ellerime hic krem surmedim. Kremin oyle yagli yapis yapis dokusundan nefret ederdim. Annem ve kizkardesimin cildi cok kuruydu ve onlar surekli krem kullanirdi. Hatta kucuklugumu dusununce annemin ayagindan gecirdigi taytlar, koca koca kupeler, vatkalar, bi de cire-aseptine kokusu geliyor aklima:)


Nitekim, ben kullanmayip sonra ellerim kurumaya baslayinca krem bagimlisi oldum ancak hala cok yagli kremleri kullanamam. Yukaridaki krem ise son donemdeki favorim, kendisi bu cok yagli kullanamam inadimi kirdi, kurumus ellerimi mukemmel derecede yumusatiyor, ama ben kendisini en cok dirseklerim icin kullaniyorum, masaya degmekten kece gibi olan dirseklerim Almond oil hand rescue treatmenti gorunce kuzu gibi oluyorlar:) Hic de oyle kotu bir his birakmiyor elimde..Kis yaklasiyor. Size de tavsiye ederim:))

27 August, 2009

Bisikletler


Son günlerde kafam o kadar dağınık ki.. Hiç bir şeye odaklanamıyorum. Kimseyi dinleyemiyorum.Çalışamıyorum..
İş hayatımı düzene sokmak istiyorum:(


**Fotografı hafta sonu gittiğim büyükadada çektim. Ama onu bile ayrıntılı yazacak halde değilim. Bağışlayın:)

24 August, 2009

Callisto


Bu kitabı ilk olarak şurada çevirmeni İmge'den duymuştum. Çevirmenin benim için özel biri olması, kapağının beni çekmesi ve Everest yayınları tarafından basılmış olması sebebiyle hiç tereddütsüz aldım. Son zamanlarda okuduğum en güzel kitaplardan biriydi.Kitabın kahramanı Odell yeteneklerine en uygun iş olduğunu düşündüğü orduya katılıp Irak'a gitmeye karar veriyor ve külüstür arabasıyla birlikte Callisto'daki asker toplama ofisine kaydolmaya gidiyor. Ancak arabasının bozulması sonucunda Dean ile tanışıyor ve işte ne oluyorsa ondan sonra oluyor.Aslında esas olay kitabın ilk 40 sayfasında olup bitiyor, sonrası ise Odell'in bundan sonra başına gelenler..


Kitabın başında Forrest Gump'tan beri Amerika'nın en iyi portresi diye bir yorum var. Eğer o yazmıyor olsaydı ben de direkt Forrest Gump'a benzetecektim Odell Deefus'u. Kitabı onun dilinden okuyoruz. Ben bazı yerlerinde çok çok üzülerek ne zaman bitecek bu kabus (Odell'in başına gelenler) diyerek okudum açıkçası..


Bu araya Elif Şafak'ın Araf'ından beğendiğim bir bölüm koyup yazıya öyle devam etmek istiyorum: ..'' Arada bir tercüme ettiği kelimelerin kusurlarını biraz makyajlıyor ya da büsbütün atlıyordu Abed. Ne var ki bunu yapan sırf Abed değildi. Zira her çevirmen ister basit ister külliyatlı bir metni çeviriyor olsun, şöyle ya da böyle bir hırsızlığın suç ortağıdır.Tıpkı kervanlarla bir yerden bir yere taşınan kıymetli mallar gibi...''


Yani bir yazar kitabı rezil de eder vezir de .. Kötü çevirilmiş olduğundan okuyamadığım kitaplar var benim.Ya da başkasının çevirisiyle yeniden satın aldıgım..İmgecim ellerine sağlık, bu kitap vezir olmuş:) Bunu çok ciddi söylüyorum, Odell'in ağzından çok güzel Türkçeleştirilmiş..


Okumayanlara şiddetle tavsiye edilir:)

23 August, 2009

Sally Hansen

Bu yıl fazla sayıda düğüne gitmem gerekince Sally Hansen Airbrush leg'i ilk kez denemiş oldum. Daha önce denemediğim için de üzüldüm:( Çünkü sonuç gerçekten çok iyi. Kıyafeti giymeden önce bacaklarınıza sıkıyorsunuz, biraz bekledikten sonra giyiniyorsunuz. Kıyafetime hiç izi çıkmadı (açık renk olmasına rağmen) Ayrıca bu sıcakta teri de engelleyemiyorsunuz ancak o da hiç problem değil. Bu sprey yıkayınca bile çıkmıyor- illa da lifle temizlemelisiniz. Eczanelerde 49.50tl ye satılıyor. Bence de pahalı, ancak uzun süre idare edeceğini düşünüyorum. Bir de aldığım sonuça inanın değdi:)

21 August, 2009

Hediyem:)

Çilekli Pasta'nın okumak istediği bir kitap kütüphanemde boşboş duruyordu, benim de içimden geldi ve kendisine göndermiştim kitabı. Kendisi o kadar nazik ve düşünceli ki, sorular sorup okumadıgım bir kitabı buldu ve bu hafta yüzümün en çok gülmesine vesile olan olayın kahramanı oldu:)



Bana Ahmet Ümit'in kitabıyla birlikte kendi çalıştığı dergiyi (galiba gördüm seni;), hemen kullanmaya başladıgım kitap ayracını, sarı kalemi, çok şirin bir kart ve sıcak bir yazıyla birlikte göndermiş:) Gerçekten çok mutlu oldum.

Çok çok teşekkürler:)


P.s.Hiç Ahmet Ümit okumamıştım daha önce bu vesileyle başlamış olacagım ve en kısa zamanda burada yazacağım:) -bu aralar biraz sıkıntılı günler geçiriyorum dolayısıyla aklımı başka şeylere vermek için de çok okuyorum, bir sürü kitap birikti yazacak:P



20 August, 2009

Yaratıcı blog


Uzun süredir mimlenmemiştim, o yüzden Zeynep'e teşekkürler beni mimlemiş:) Konusu ise

Yapılması gerekenler ise
1. Ödülün logosunu bloguna eklemek.
2. Ödülü aldığın kişinin linkini, ödülle ilgili yazına yazmak.
3. Sevdiğin 7 şeyi listelemek.
4. Sevdiğin 7 blogu listelemek.
5. Ödülü göndereceğin bloglara mesaj bırakmak gerekiyormuş

Sevdiğim 7 şey:
1-Tabiki ailem ve sevgili kocamı buraya yazıyorum ki kalan 6 şey bana kalsın:)
2-Mutfakta zaman (pişirme-yeme-içme-mutfak dedikoduları:)
3-Hiç kimsenin beni rahatsız etmeyeceği şekilde yatıp saatlerce okumak..(malesef pek mümkün olmuyor- eskiden tüm gün sadece yemek ve tuvalet dışında hiç gözümü ayırmadığım zamanlar olurdu:(
4-Kardeşimle alışveriş
5-Adana
6-Tiyatro
7-Internet & Blogum

Mim'i 7 tane bloga gönderiyorum, yapmayan kim var bilmem ama Zerrin, İmge, Ata, Çiğdem, Stickman, Rahşan ve Muge mimlendiniz:)

19 August, 2009

Maraz


Geçen hafta Hande Altaylı'nın Maraz'ını okudum. İlk önce belirtmeliyim ki, kitabın ismini pek sevmedim - neden bilmiyorum ama kitabın adı ve kapak resmi beni hiç çekmedi. Hande Altaylının ilk kitabını da okumamıştım (Aşka Şeytan Karışır)Bunu da satın almadım arkadaşımda vardı hadi ben de okuyayım dedim. Birkaç saatte de bitti. Çok akıcı bir kitap.
Kitap, başrol oyuncusu Aslı'nın ölüm, aldatma, aile, arkadaşları hakkındaki düşüncelerinden oluşuyor. İlk sayfalarda Aslı'yı bir cenaze töreninde görüyoruz -ilk sevgilisi ve eski mahalle arkadaşının- sonrasında ise kendi hayatı hakkındaki ayrıntılara tek tek vakıf oluyoruz. Ben sevdim Aslı karakterini, genel olarak kitabı da sevdim aslında. Ece bu kitap için şezlong kitabı demiş, ben daha iyi bir tanım bulamadım:) Tam olarak da öyle, hani yazın hit olan şarkılar gibi. Kulaklıkla defalarca dinleyemezsiniz, sadece o atmosferde-kalabalıkta- hiç de bir şey düşünmek istemediğiniz anlarda sizi eğlendirir, kafanızı dağıtır, ancak bir sonraki yaz hatırlamazsınız bile. (acımasızlık etmeyeyim- sadece insanda iz bırakıp defalarca okumak isteyeceği türden bir şey değil-ama iyi zaman geçirmenize yardımcı oluyor:P Kısacası birkaç boş saatinizi rahatlıkla verebilirsiniz..

18 August, 2009

Blog olayları


Şimdi öncelikle şöyle başlamalıyım ki: ben öyle duygularını çok açık ifade edebilen birisi değilimdir. Hani belki yüzyüze baktığım insanlar bakışlarımdan bir şeyler anlayabiliyordur ama kelimelerle çok rahat anlatamam. Bu konuda biraz eskilerde kalmışım:)


Yazıyla belki biraz daha fazla ifade edebiliyorumdur diye blogumu açmıştım. Bir de başka blogları okumak için. öyle fazla yorum yazmışlığım da yoktu. Burada ve burada zaten daha önce yazmıştım bir şeyler..


Teknoloji konusundaki özrümü de bilmeyen yok artık herhalde: Mesela merak ettiğim bir konu var, bir blogu takip edince mi sağda o kişinin ne zaman yazı yazdığı görünüyor? Biri beni bu konuda aydınlatsın..(Sanırım bunun RSS olayıyla bi bağlantısı var- gülmeyin nolur:P) Bunlar bloga yeterli zamanı ayıramamaktan da oluyor ben söyleyim..


Herneyse konudan sapmayalım: Diyorum ki: şu sağ tarafta beni takip eden 18 kişi (zeynep, Aphraell, Hesionka, mugemmell, İbrahim Ortach, Primarima, Üfürükten Prenses, Kağıttan Gemiler, Ata, Esra, Rahşan, Stickman, Greenalmond, Ayçi, Haydins, Yass) : pişşt arkadaşlar size söylüyorum, çok önemlisiniz benim için: tabii onlar dışında benim sayfamın sağ tarafında ekleyip okudugum arkadaslar, bugüne kadar sayfama uğramış, yorum yapmış arkadaslar siz de üstünüze alınabilirsiniz:)

^^^^ İmgecim seni unutmusum çok özür:) Yan tarafta ekli olan herkesi de:)

17 August, 2009

İndirim devam



Bu hafta sonu güzel bir olay olacak demiştim - abim ki kendisi aslında kaynım(:) olur nişanlandı (bi de eltim oldu:P) Dolayısıyla keyifli telaşlarımız vardı:) Onların fotograflarını koymayayım dedim ama en azından ben ne giydiğimi ekliyorum bloguma..







Saçımı eski Türk filmlerindeki gibi yaptırdım, neyseki kuaför de tam istediğim gibi yapabildi:) -örnek vermek gerekirse Binbir Gece'de Meral Çetinkaya'nın saçları gibi olsun istemiştim..



Postun başlığı indirim olunca giyindiklerimi yazayım tabi. Pembe elbisem yine Mango'dan (bazen kendime hiç bir şey bulamam MNG'dan bazen de birkaç tane bulurum işte mor elbisem gibi) Bunu da çok komik bir fiyata aldım (39.90) ve de çok çok severek giydim. Bir kaç kere daha farklı saç modelleriyle de giyerim:) Bu arada elbise tabi her zaman omuzda durmuyor öyle yukarı çıkıyor - ama o haliyle bile hoş duruyor.


Ayakkabımı ise daha önceki bir düğün için Deichmann'dan 39 tl'ye almıştım. Hatta çok düşündüm alıp almamak konusunda. Beğendiğim diğer siyah ayakkabı 160 tl idi (Bambi'de) ve ben de sadece birkaç düğünde giyeceğim bir ayakkabıya o kadar vermek istemeyip risk aldım ama bugüne kadar giydiğim en rahat abiye ayakkabı diyebilirim bunun için. İlk defa oradan alışveriş yaptım ama hiç pişman olmadım.Çantam da önceden vardı zaten (Bakırköy'deki bir çantacıdan almıştım)Son zamanlarda yaptıgım karlı bir alışveriş de buydu iştew:)

Konuyu toparlamak gerekirse; sevgili abim ve nişanlısına ömür boyu mutluluklar diliyorum. Onları çook seviyorum:)



13 August, 2009

PIERRE LOTI




Cok merak ediyordum sonunda gidebildim. Yillik iznimizin Istanbul’da gecirdigimiz kisminda bir sabah kahvaltimizi Pierre Loti’de edelim dedik. Internette Aziyade Restaurant’in kahvaltilarinin guzel oldugunu okumustum, ayrica acik bufe kahvalti 17tl idi. Ancak iceri girdigimizde cok kalabalik oldugunu gorduk ve acikcasi ortam da pek hosumuza gitmedi. Bari Pierre Loti kahvesine gidelim dedik. Girdik, cok guzel bir manzara, poti kareli kirmizi beyaz masa ortuleri ve eski tahta sandalyeler, hava guzel atmosfer guzel, nitekim yiyecek bir sey yok. Ben anlamiyorum yaa nasil bir isletme anlayisidir bu (tamam belediyeye ait ama boyle bir yerde nasil yiyecek olmaz!!!) Garson 10.00dan sonra tost geldigini soyledi (ama saat 10.30 idi)-biz saati hatirlatinca da ne zaman gelecegini bilmedigini anlatti. Biz de cikip disardaki seyyar saticidan simit ve ucgen peynir aldik. Kahveden de caylarimizi alarak guzel bir masaya oturduk.




Yalniz benden bir tavsiye: Pierre Loti sabahlari fotograf cekmek icin hic uygun degil, eminim ogleden sonra cok daha guzel oluyordur gunesten dolayi. Iste cektigimiz birkac foto… Cok fazla turist vardi – son zamanlarda her yerde turistlerin elimize tutusturdugu makinelerle fotograflarini cekmek zorunda kaldik hep;)

Oraya kadar gitmisken teleferiğe de binmeden olmazdi, biz arabayla tepeye kadar ciktigimiz icin teleferikle asagi inip geri donduk. Genel olarak Pierre Loti (hele de hafta ici) guzel vakit gecirilebilecek guzel manzarali bir yer, ancak daha guzel bir kahvesi olsa tadindan yenmez..


Hafta sonuna geri sayım da başladı:) Mutlu bir cuma olsun herkese..Benim hafta sonum bayagı yogun gecicek, en kısa zamanda anlatırım ayrıntıları:P

10 August, 2009

Tahsin Yücel


Herhangi bir kitabını beğendiğim yazarın çoğu kitabını almaya çalışırım.Tahsin Yücel de bunlardan biri. İlk olarak Kumru ile Kumruyu okumuştum. Mutfak Çıkmazı ve Kumru ile Kumru birbirine benzeyen kitaplar. İkisinde de kahraman bir şeylere tutkuyla bağlı. Çok kısa sürede okunan romanlar. Gökdelen ise benim okudugum en güzel Tahsin Yücel romanı.. Daha farklı, sürükleyici bir anlatımı var. Geleceğin Türkiye'sini anlatıyor-çok da güzel anlatıyor- Eğer bir kitabını okuyacaksanız bence bu olsun:) Komşular birkaç öyküden oluşuyor. Bazı öyküleri sevmeme rağmen bazılarında sıkılmıştım. Yukardaki 5 kitaptan Peygamberin Son Beş gününü okuyamadım henüz. Hep önceliği başka kitaplar alıyor. Son olarak bir de Yalan'ı okumak istiyorum. Bir sonraki Taksim Can Yayınları ziyaretimde onu alırım büyük ihtimalle.
Tesadüfen ekşi sözlükte Tahsin Yücel'le ilgili eleştirileri okurken dilinin çok ağır oldugu vurgulanmış (gerçi ben hiç çeviri bir kitabını okumadım) ama bana hiç öyle gelmiyor. Siz hiç kitabını okudunuz mu? Nasıl bulursunuz?

08 August, 2009

İndirim



Son zamanlarda para harcamamaya kesin kararlıydım. (daha önce yazdıgım sebeplerden) Ama birkaç şey aldım ki (bu karardan önce:P) Çok karlı alışverişler oldugunu düşündüm. Buraya da koymadan edemedim.. Bu elbiseyi Mango'dan 44.95 tl 'ye aldım. Son zamanlarda o kadar çok düğüne gittik ki, hepsinde de aynı elbiseyi giymek istemedim tabi. Bu fiyata görünce dayanamayıp aldım.. (bu arada its139 dan esinlenip elbisemi astım ve çektim. Eger hiç bakmadıysanız bence bi zaman ayırın-çok güzel bir blog)




Bu foto da Mangonun kendi sayfasından alıntı. Benim üstümde bu kadar güzel durmadı, sahtesiyle idare ediverin:)

07 August, 2009

Kurtalan Ekspres


Hayatımda gittiğim ilk konser Barış Manço ve Kurtalan Ekspres konseriydi. Sanıyorum 6 yaşında falandım.(ya da daha mı büyüktüm? Ama bana şimdi o kadarmışım gibi geliyor:P) Barış Manço'yu tüm çocuklar gibi çok seviyordum. Teyzem sağolsun Kapalı spor salonunda olan konsere kardeşim ve beni de götürdü. Çok kalabalıktı onu hatırlıyorum. Bi de Barış Manço sahneye çıkmadan önce çalmaya başlayan Kurtalan Ekspres'i. Nerden mi hatırlıyorum. Çünkü korkmuştum. Küçücük çocuğum ve o güne kadar çevremde hiç görmediğim uzun saçlı-sakallı adamlar. Ne bileyim çocuk aklı işte- korku olmasa da bi garip hissetmiştim(Bahadır Akkuzu ve Ahmet Güvenç'i görünce). Sonra Barış Manço çıkmıştı sahneye tanıdık bir yüz. Çok mutluydum. Benim için unutulmaz bir gündü o gün. Barış Mançonun da Kurtalan Ekspres'in de hayatımda hep anlamlı bir yeri olmuştur. Barış Manço öldüğünde de çok üzülmüştüm. Bugün de gazetede Bahadır Akkuzu'nun öldüğünü okudum. Yine üzüldüm:(

04 August, 2009

Şile- 2



Doğa'dan bahsetmiştim. Orada denize giremeyince otelden ayrılırken sorup Ağlayankaya plajına gitmeye karar verdik. Bir sürü yazlık sitenin arasından geçerek plajı bulduk. Otelden bize anlatılan beach'in yerini bulamayınca yukarıdan güzel görünen bir tanesine gitmeye karar verdik. Ancak deniz tam bir hayal kırıklığıydı. İnanılmaz dalgalıydı ve de yosunlardan dolayı çok pis görünüyordu. Kocacım girmek istemedi ancak ben her yaz illaki tuzlu suya girmeliyim düşüncesiyle girip çıktım. (annem hep denize girersen kışın daha az hasta olursun derdi ben de inanırım hala:P ) Bu sebeple girdim ancak yüzmenin imkanı yoktu. Sonra acıktığımızı farkedip benim geçerken gördüğüm balıkçıya gitmek konusunda hemfikir olduk. Yukarıdaki fotograf İskandil Restaurant'ın oturdugumuz masasından çekildi.. Hatta burada denize girenler de vardı ancak iyice aşagı inmek gerekiyor. Bir de tabi biz acemi oldugumuzdan bilmiyorduk, çok az kişi giriyordu ordan ancak deniz çok daha temiz ve sakin görünüyordu bulunduğumuz yerden.




Burası da balıkçının yola bakan tarafı. Öyle hoş-temiz bi yerdi ki. Masalar, örtüler, üzerindeki fesleğen ve mumluklar özenle dizilmişti. Servisi güzeldi ve çok temizdi.. Yemekler de çok houşumuza gitti..










Yemekten önce bu lezzetli kalamar tabağıyla yine bir o kadar lezzetli yeşil salata istedik. Yanında mis gibi kızarmış ekmekle birlikte servis edildi..






Bunlar da bizim tabaklarımız.. Balıklara saldırmadan önce hızlıca çekildi..

Benden 10 üzerinden 10 aldı.. Tam gitmek istediğim gibi bir balık lokantasıydı:)

Denemek isteyen olursa: İskandil Restaurant- Balibey mah. Fener cad. No:11 Şile adresinden 0216-7113404 nolu telefondan ulaşabilir..
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...