24 November, 2008

Kariye Müzesi





Geçen haftalarda bir arkadşımla birbirimize söz vermiştik. Ayda 1 kere buluşup İstanbulda hiç görmediğimiz yerleri görmeye. Hava vs şartlarını bahane etmeyip bu cumartesi ilk buluşmamızı gerçekleştirdik. İlk olarak Kariye müzesini görmeye gittik.. Açıkçası ben daha önce hiç duymamıştım burayı.. Onun merakı ilk rotamızı çizdi. Edirnekapı'da buluştuktan sonra okları takip ederek çok kısa sürede yürüdük. Köşeyi döndünce şu yukarıdaki manzarayla karşılaştık. Evlere bayıldım ben.. İçlerinden bir tanesini de gözüme kestirdim:))








Bu evlerin arasından yürüyüp sola dönünce müze karşınıza çıkıyor. Ortada turistler için çeşitli hediyelik eşyalar satan yerler ve çay bahçesi var. Tepeden manzara harika. İlk andan itibaren beklentilerimin üzerinde herşey.. Müzeye girmeden önce etrafında bolca fotograf çekildik. Cumartesi olmasına rağmen etraf bomboştu. Sanırım havanın durumunun etkisi vardı bunda. Müze girişi 15 ytl idi, ancak ben 20 ytl'ye müzekart aldım. Bir yıl boyunca da müzeleri ücretsiz gezme hakkım oldu.. Bu konudan da bahsetmek istiyorum. Müzekartın üzerinde isim soyisim fotograf filan görünce, yandık dedim, herhalde şimdi başvurup daha sonra alacağım. Yanımda fotograf yok diye de üzüldüm hatta ama hiçbirine gerek kalmadan kimliğimi alıp 2 dakikada müzekartımı basıp verdiler. İnanılmaz şaşırdım. Gerçekten bu kadar kolay olacagını sanmıyordum:)









Müzede düşündüğümden fazla turist vardı. Hepsi de çok yaşlı insanlar.. Biz olsak o yaşta yatıp dinlenmeyi tercih ederiz. Ama adamlar kalkıp buraya gelmiş, ellerinde rehber kitapları ve fotograf makineleri, her tarafı inceliyorlar.. Ben utandım valla, daha yeni varlığından haberdar olduğum yere kaç kilometre öteden insanlar gelmiş.. En çok da müzede hiç bir bilgi olmamasından utandım. Girişte ya da moziklerin önünde en ufak bir broşür, kitapçık, bilgi veren herhangi bir nokta dahi yok. Keşke ben de önceden iyice araştırıp gitmeymişim dedim.




Ben de eve geldikten sonra araştırma yaptım. Ayrıntılı bilgiye şuradan ve şuradan ulaşabilirsiniz:)

22 November, 2008

Çantam



Pembekalemcim çantamı açmam için beni mimlemiş.. Bende öncelikle çantamın bir fotografını koyuyorum. Sevgilim ilk evlilik yıldönümünüzde aldı.. Şu anda en severek kullandıgım çantam.




İşte aşağıda da içindekiler var:)




1- Rujlarım ve kremlerimle başlıyor. 3 renk ruj vardır hep çantamda..Pembe, kırmızı ve kahve tonu. (ani durumlarda tazelemek için) El kremi, fa deo-stick ve dudak kremim de yine gün içinde kendimi daha iyi hissetmem için yanımdalar..
2- Beni tanıyanlar iyi bilir, yanımda naneli sakız olmadan dolaşmam..Öğlen yemek yedikten sonra mutlaka ağzıma bi sakız atarım. Diğer meyveli olan sakız da biricik sevgilim için. Naneli sakız sevmediğinden ona da bu şekilde bir alternatif sunuyorum:) Mentollü olips de genelde kış günlerinde katılıyor bu ikiliye..
3- Bu bölümde de bozuk para cüzdanım ve diğer devasa cüzdanımı görüyorsunuz. İşte ben tam da bu yüzden küçük çantaya sığamıyorum. Küçük çantalar benim cüzdanımı bile almıyor.
4-Burada da çantamın olmazsa olmazı kağıt mendil+kolonyalı mendilim var. Yaz kış burnu akan bir insan oldugum için yanımda kağıt mendilim olmadan kendimi çıplak gibi hissediyorum. (Birkaç kere otobüsten inip mendil alıp, tekrar binip yola devam etmişliğim var) Mendillerin yanındaki ağrı kesici benim sayılmaz. Yani yanımda mutlaka olur ama genelde çevremdekiler kullanır. Ben nadiren ilaç içerim, onda da çantamda bulunmazsa sinir olurum, bu yüzden taşıyorum:)
5-Malesef bende 2 adet telefon kullananlardanım..
6-Ipodum. Müziğim. Yol arkadaşım:)
7-Aynam. Her daim çıkarıp baktığım sevimli nesne:) Yanında da tokalarım.. Saçı açıkken mutlaka yanımda olmalılar...
8-İşte son olarak not defterim. Bitirdiğim not defterlerine baktıkça hayatım gözümün önünden geçiyor..Bu da kimbilir kaçıncısı:)
Bunlar dışında, şarj aletim, flash discim, fişler-kredi kartı slipleri vs de oluyor ama estetik bozulmasın diye yoklar kendileri:))
Çantamın içi böyle, acaba Esin ve Dilek de açarlar mı çantalarını:P

18 November, 2008

Kitap Fuarı



İş çıkışı bir akşam kitap fuarına gitme şansım oldu.. Daha önce öğrenciyken, İstanbula gezmeye geldigimde karşıdan upuuzun bir yolculuktan sonra gelmiştim ve çok daha fazla tatmin olmuştum. O zaman çok kalabalıktı. Sanki daha güzel aktiviteler vardı.(Ya da sevdiğim yazarların imza gününe vs denk gelmiştim) Bu sefer bomboş bir fuarla karşılaştım.Belki de ben ters bir günde gittim. İndirimli kitap almak güzeldi tabii ama internetten aldığım fiyatlarla aynı gibiydi. Yine de duramadım, istediğim birkaç kitabı aldım.. Henüz hiçbirine başlamadım, hala Divan'ı okuyorum..


Gezi kitabına ve İş bankası yayınlarının Hamur işleri'ne bakıp postit yapıştırıp duruyorum.. En kısa zamanda gezilere başlamak ve kurabiyeleri denemek istiyorum:)

16 November, 2008

Pazar


Çok güzel bir kahvaltıyla başladıgım günü Lunapark ve Kartingle bitirdim:) Güzel bir Pazardı. Ofisimizde de yeni heyecanlar var, umarım güzel bir hafta olur:P

14 November, 2008

İndirim


Hotiçte %40 + gnctrkcll ile %25 indirim varmış. Ya neden bu indirimler benim kendime hakim olmaya çalıştıgım dönemlerde olur bilmem..Öğrenim kredisi geri ödemesi geldi, alırken ne de güzeldi:P Ben Hotiçe gitseydim şu yukardakini alırdım heralde:) Neyse size iyi alışverişler..

11 November, 2008

Misafir


Dondum..


Gecen hafta evimde bebekli misafirlerim vardi. Bloguma da sadece evde girebildigimden girebildigimden gecen hafta hic ilgilenemedim.


Her ne kadar sorumluluk benim uzerimde olmasa da oraya mi carpti, dustu mu, bisey mi oldu diye dusunmek ne kadar zormus. Kuzen Serkancik daha yeni ayakta duruyor, tam yuruyemiyor bile o yuzden surekli emekleyen bir minik vardi evde. Sakin hayatimiza gecen hafta bir renk geldi, ama benim de cocuk dogurmak icin daha coook zamana ihtiyacim oldugunu anlatti bana:))

04 November, 2008

Uc maymun


Gecen hafta izleme firsatim oldu bu filmi. Aylardir merak edenler arasindaydim. Begenip begenmedigim ise tartisilir.. Simdi oncelikle konusu itibariyle gayet klasik bir Turk filmi.. -Bu kisim spoiler icerir- Patronunun kazayla adam oldurmesi sonucunda Yavuz Bingol sucu ustleniyor ve hapse giriyor. Patronu da Yavuz Bingol'un karisiyla birlikte oluyor. Oglu bir gun yakaliyor ancak bilmiyormus gibi davraniyor. . Hatice Aslan gercekten guzel rol yapiyordu. Patronun nasil bir insan oldugu filmin en basindan belliydi, performansi iyiydi(Bu arada kendisi oyunce degil doktormus).. Yavuz Bingolu ben oyuncu olarak gormedigim icin onun yerine bir baskasi da olabilirdi. Yani oyunculuk acisindan en cok Hatice Aslani begendim.. Filmde Yavuz Bingol ve oglu surekli kaybettikleri cocuklarini sipir sipir sularla gelmis goruyordu, ama o cocuk neden öldü , niye surekli bir sipirti var, ben anlayamadim sahsen. Hii bi de annesi neden olen oglunu sallamiyor onu da anlamadim. Bir de filmde neredeyse soundtrack olacak kadar cok ayni sarkiyi duyduk. Hatice Aslanin cep telefonu Yildiz Tilbenin bir parcasi seklinde caliyordu ve o kadar uzun caliyordu ki kulaklarim tirmalandi durdu.. Yavuz Bingol hapisten ciktiktan sonra o da bir sekilde ogreniyor patronla karisi arasinda olanlari ama o da diger maymun oluyor.. Filmin sonunda oglu, patronunu oldurunce de kahvecinin ciragindan oglunun yerine hapse girmesini istiyor-
Belli bir sure sonra filmi sanki fotograf slaytlari izliyormus gibi izledim. Goruntuler gercekten guzeldi ve Nuri Bilge Ceylan'in fotografci kimligini de gayet net yansitiyordu. Ama bunun disinda cok fazla begendigimi soyleyemeyecegim. Hatice Aslan ve oglu arasindaki diyaloglari komik buldum.. Odul kazanmasinin bir sebebi de az konusma olmasi sanirim.. Ic konusmalar o kadar cok ki, siz oraya ne isterseniz yerlestirebilirsiniz..(yabanci bir dilde de olsa) Sanirim ben daha cok diyalog olan filmlerden hoslaniyorum. (Recep Ivedik gibi de degil ama!!- Ortalarda bi yerdeyim) Ama yine de gorun, kendiniz karar verin:)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...