05 December, 2012

Aylar sonra tiyatroya da gittim..


Her şey bir Pazartesi akşamı Seren'in işten çıkmadan 15 dk önce attığı maille başladı, 2 kişilik tiyatro bileti alıp eşinin de işi çıkınca pek ümidi olmasa da bana sormayı düşünmüş, ben de annemi ve eşimi arayıp onlar da git deyince birden bire sıkıcı günün sonunda, Seren ile Bakırköy'de buluştuk yemek yiyip sohbet ettik, ardından da Ataköy Yunus Emre'deki Basit bir Ev Kazası isimli oyunu izledik.

Buraya bir es verip benden ümidini kesmeyen arkadaşlarım olduğu için şükretmek istiyorum:) Koza'yı bırakacak bir joker kişi yok, kayınvalidem sağolsun tüm gün, bazen mesailerde, bazen haftasonu bir işim olduğunda kızımla birlikte ama ben de ekstra bırakmak istemiyorum, sonuçta onun da kendine, evine zamana ayırması lazım. Bu nedenle de arkadaşlarımı istemeyerek de olsa sıkça reddediyorum ama onlar sağolsun hep kendi planlarını bana ve Kozi'ye uydurmaya çalışıyorlar:) Buradan kendilerine kocaman teşekkürler...

Oyuna gelirsek birkaç yıldır sahnelenen bir oyun ben aslında oldukça geç izledim. Günay Karacaoğlu'nun tek başına 2 saat o  sahneyi bu şekilde doldurmasını da hayranlıkla izledim. Kendisine televizyondaki karakterlerinden belki pek bir hayranlığım yoktu ama bu oyunla birlikte çok da sempati besliyorum:) Oyundaki karakteri Songül yıllardır süren monoton evliliğinden şikayetçi bir ev hanımı. Oyun da bilmem kaçıncı kez intihar etmesiyle başlıyor. Ama hastanede sonuçlanan intihar raporunda hep aynısı yazıyor .. 'Basit bir ev kazası...'

Aşağıda da şu web sitesinden alınmış minik bir spoiler var:


Eğer kocanız kapıdan onbeş yıldır hep aynı şekilde girip, hep aynı yere çantasını bırakıp klozetin kapağını onbeş yıldır açık bırakıp fermuarını koridorda çekiyorsa, hele bir de evliliğinizi Eh! artık zamanıdır diyerek yapmışsanız emin olun siz de ziyan ve sebil ( ! ) olmuş kadınlar kulubüne üyesiniz.
Aslında Songül, hepimiz kadar cesur, ama hepimiz kadar ürkek. O en az bizim kadar gerçekçiyken, Merzifon saat kulesinin dibinde romantik bir buluşma hayal edecek kadar da ayakları yerden kesik.
Doğal olarak, aşksız bir hayatı yaşanmış saymayan Songül, savrulduğu Brezilya dizilerinden, bizi, yazmaya çalıştığı romanın kıyılarında dolaştırıp, kara mizah bir kahkaha tufanına götürüyor. Onun kendini aşma serüveni aslında yaşadığımız toplumun kendini aşma serüveninden de çok da farklı değil.
Bu nedenle Songül, hayatına bizim için komik bir pencere açarken, aşk romanında, genç ve güzel kadın, kırılan gururunu ve onurunu bir kenara bırakıp İspanyadan Merzifona uzanan çileli dans hayatını düşündü. Hayal ettiklerini hatırladı ve kendi kendine dedi ki. Artık ben iyi ve muhteşem sevgililer hayal etmeyeceğim. Çünkü bu hayaller sonra hayalete dönüşüyor.demeyi de ihmal etmiyor.



Artık sadece çocuk oyunlarına giderim herhalde diyordum ama umarım arada böyle kaçamaklar yapacak fırsatlarım da olur. Özlemişim çünkü:)

Resim de buradan alınmıştır..

No comments:

Post a Comment

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...